Paragrafta Yardımcı Düşünce Test-6

1. Benim sözlerimde çelişki aramanız boşunadır. Ben, hiçbir şeyi kesin olarak söylemem. Çelişki, kesin söz söyleyenlerin yazılarında aranır. Ben bazı şeyler üzerinde düşünürüm; okuduğum kitaplardan birtakım düşünceler alırım. Kendimi, düşüncenin de duygunun da pek doğru olan o basit günübirlikteliğine bırakmışımdır. Bugün böyle, yarın şöyle düşünebilirim. Kimseye yol göstermeye kalkmıyorum ki! Bir tek gerçek olduğuna inanmam, gerçekler vardır; onlardan ne kadar çoğunu kendimizde toplayabilirsek, birbirini tutmuyor gibi gözükenleri içimizde ne kadar uzlaştırabilirsek insanoğlunu, dünyayı, doğayı o kadar anlarız. Kesin sözden kaçınmam, karşıtını inkar etmek olacağı içindir. Hiçbir gerçeği inkar etmek istemem.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Kendi sözlerinde çelişki bulunmayacağına

B) Hiçbir konuda kesin yargılar ileri sürmediğine

C) Zaman içerisinde düşüncelerini değiştirebildiğine

D) Bazı düşüncelerinden kesinlikle ödün vermediğine

E) Yalnız bir gerçeğe bağlı kalmadığına

 

2. İstanbul bir film festivaline daha ev sahipliği yaptı. Kimi zor beğenir eleştirmenler, yine az film görüp her şeye burun kıvırdılar. Bir iki filmi beğendiklerinde ise bunu herkese ilan ettiler. Halbuki ben eleştirmenlerimizden, programlı bir izleme; eski-yeni örnekleriyle belli bir türü ele alan akılcı bir seyretme çabası ve bunun sonucu ortaya çıkacak düzeyli ve ilginç yazılar beklerdim. Ama sanırım, her yılki gibi bu yıl da boşuna beklemiş olacağım.

Parçaya göre, aşağıdakilerden hangisi eleştirmenlere yönelik eleştirilerden değildir?

A) Eleştiri için çok az film izlemektedirler.

B) Beğendikleri filmleri herkese duyurmaya çalışırlar.

C) Programlı ve sistemli çalışmaları yoktur.

D) Belli bir dönem yerine, bütün dönemlerin filmlerini ele almaktadırlar.

E) Değerlendirmeleri beklentilere cevap verecek nitelikte değildir.

 

3. Yaşamın amacı daha iyi yaşamaya çalışmaktır. İyi yaşamak ise ruhun, bedenin gereksinimlerini bir bütün olarak doyurmak, iyi karşılamaktır. Buradaki iyi kavramı insandan insana genişleyip daralan, içeriği değişken bir kavramdır. Bu yüzden herkesin yaşamdan beklediği birbirinden oldukça farklıdır. Sağlıklı olması, hayatının uzun olması, güvenli, mutlu ve özgür olması… Bu amaç, hemen hemen ortaktır denilebilir. Gerisi yetişme biçimlerine, kültüre, yaşanılan yerlere ve doğuştan gelen özelliklere göre değişebilir.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Bulunduğu durumdan daha iyi koşullarda yaşamaya çalışmak yaşamın amacıdır.

B) Kişinin yaşamdan beklentilerini belirleyen değişik etkenler vardır.

C) İyi yaşamın ne olduğu herkese göre değişir.

D) Sağlıklı ve uzun yaşamak mutlu olmak için yeterlidir.

 

4. Kırk yıldır yazı yazmama rağmen hiçbir zaman profesyonel yazar olmadım. Geçimimi öğretmenlikten sağladım, ailemi bu yoldan geçindirdim. Durmadan yazmam gerektiğine inandım, yaşadıkça yazmam gerektiğini düşündüm. Yazdıklarım belki pek ahım Şahım olmadı. Herkesten önce ben, yazdıklarımın yüz eksiğini bulurum. Bu yüzden yazdıklarımı sürekli düzeltirim. Bunlar, ben yazmasam başka kimsenin yazmayacağı yazılardı, Gücüm daha az kusursuzunu yazmaya yetmese de yazdım. Bana öyle geliyor ki elim kalem tuttukça da yazacağım.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?

A) Niçin yazı yazıyorsunuz?

B) Yazarlık dışında başka bir işle uğraşıyor musunuz?

C) Kendi yazılarınızı hangi yönlerden yetersiz buluyorsunuz?

D) Yazılarınızı yeniden gözden geçirir misiniz?

E) Yazarlığı ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

 

5. Ben eleştirmen değilim. Hayatımda birkaç eleştiri yazısı yazdım. Hangi yazar o kadarını yazmamıştır? Fakat on sekiz yıldan beri yazdıklarım arasında eleştiri yazıları çok küçük, görülmez bir yer tutar. Değişik gazetelerde yazdıklarım -iyi ya da kötü- birer denemedir, bir yazarın düşünceleridir. Tekrar ediyorum; Yazılarımın iyi olduğunu iddia etmiyorum. Fakat onlar eleştiri, kritik değildir.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Kendisini eleştirmen olarak görmediğine

B) Değişik gazetelerde deneme yazılarının yayımlandığına

C) Her yazar gibi, az da olsa eleştiri yazıları yazdığına

D) Bazı yazıları yazdığı İçin pişmanlık duyduğuna

E) Eleştiri türündeki yazılarının çok az olduğuna

 

6. Bir edebiyat matinesinde idik; koca salon tümüyle doluydu. Bir aktör Sait Faik’in bir öyküsünü okuduktan sonra: “Şu an Sait Faik de aramızda!” deyince birden salonda bir alkış koptu. Ancak kimse ayağa kalkıp da alkışlayanları selamlamıyordu. Alkış da bir türlü dinmiyordu. Yazarın, önümüzdeki sıranın ortalarında oturduğunu fark ettim. Yanındaki arkadaşları, alkışlayanları selamlaması için yazarı zorluyorlardı. Yüzü kıpkırmızı kesilmişti, koltuğunda iyice büzülmüştü. Arkadaşlarının zorlamasıyla çaresiz ayağa kalktı. Şöyle biraz doğrulup kendisini alkışlayanları selamlamasıyla koltuğuna yeniden çöküvermesi bir oldu. Alkışlar diner dinmez de sessizce salondan uzaklaştı.

Bu parçaya göre, Sait Faik hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Başarılı bir öykücü olduğunun kendisi de farkındadır.

B) Önde olmayı sevmeyen içe dönük biridir.

C) Kendisinden söz edilmesinden çok sıkılır.

D) Övülmekten ve alkışlanmaktan hoşlanmaz.

E) Oldukça utangaç ve mahcup bir kişiliğe sahiptir.

 

7. Bir romancına, bir şairin sanat dışında topluma veya tüm insanlığa dair bir düşüncesi, bir kanısı olabilir. Yazılarında, şiirlerinde bu düşüncesini işlemesini kötü görenlerden değilim. “Sanatçının sanattan başka kaygısı olmamalı.” diyenlerden değilim. Sanatçı da bir insandır, bir yurttaştır; bütün insanlar, bütün yurttaşlar gibi onun da birtakım düşünceleri, kanıları, inançları olur. Bunların eserinde görülmesine kimse karışamaz. Şairin, şiirinde duygularını anlatmaya hakkı olacak; ama içinde yaşadığı toplumun veya tüm dünyanın işleri kötüye gidiyor diye üzülüyorsa bunu söylemeyecek, bundan kaçınacak! Böyle saçmalık olmaz.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Sanatçının, sanat dışındaki konularla ilgili de bazı düşünceleri olabilir.

B) Sanatçının toplumla ilgili düşüncelerini yapıtlarına yansıtması doğaldır.

C) Sanatçı yaşadığı toplumda ortaya çıkan gelişmelerden etkilenir.

D) Sanatçı, düşünceleri ile okuyucuları yönlendirmeye çalışır.

E) Toplum ve insanlıkla ilgili düşüncelerine yapıtlarında yer verdiği için, sanatçı eleştirilemez.

 

8. Kimim ben? Bu soruyu sorduğumda ne diyeceğimi şaşırıyorum. Tek sözcükle “İnsanım.” demek yetmiyor. İnsan olmanın getirdiği sorumluluklar önemli. Yaşım kırkı aşmış, ama gereğince olgunlaştıramamışım kendimi. Düşünüyorum da nice eksiklerim çıkıyor. Kimi günler bencilliğim ağır basmakta, kimi günler duygularım. Öyleyse nereden geliyor, bunca eksiklerim? Düşüncelerimi ve aklımı yenmek İsteyenlerin kurnazlıkları böyle yapmış beni. Gene de kişisel çabalarımla kabalıklarımın yontulduğu yerler çok. Ama yeterli bulmuyorum bunu. Tez kızıyorum. Kimi zaman az önce açıkladığım yargı, az sonra yanlış çıkıyor.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Kendisini, tam anlamıyla olgun biri olarak görmediğine

B) İnsan olmanın, kişiye birtakım sorumluluklar yüklediğine

C) Kendinde gördüğü eksikliklerin nedenini bilmediğine

D) Kendi çabaları sonucu bazı yönlerden olgunlaştığına

E) İnsan olmanın getirdiği sorumlulukların bilincinde olduğuna

 

9. Mutlu olmak isteyen kişi, yaşamı sevecek, ona bağlanacak; ona katlanacaktır. Gerçi, “Sürekli zevk duymak, hayatı bütünüyle sevmek ve üç boyutlu yaşamak biraz çılgınlığı gerektirir.” Bunu göze almalıdır, mutlu olmak isteyen kişi. Bunu göze alabilenler de ancak güçlülerdir. Mutluluğa ulaşmak için çılgınlık sayılabilecek şeylerden korkmamalı. Çılgınlık, insanı ömrü boyunca saran uyuşuklukların, alışkanlıkların ve acımasız şartların duvarından birkaç tuğla söküvermek, topukların acıması pahasına da olsa bir tekme savurabilmektir. Kısaca kendini yenmek, kendini aşmak…

Bu parçaya göre mutlu olmak aşağıdakilerden hangisine bağlı değildir?

A) Yaşamı sevip, ona dört elle sarılmaya

B) Çılgınlıkları göze alıp güçtü olmaya

C) Yaşamdaki bazı alışkanlıklardan vazgeçebilmeye

D) İlke ve prensiplerinden ödün vermemeye

E) Zarar göreceğini bite bile yenilikleri denemeye

 

10. Düşünce özgürlüğü bir bakıma eleştiri özgürlüğüdür. Eleştirinin olmadığı ortamda, hele hele korkunun olduğu ortamda, neyin güzel, neyin çirkin; neyin iyi, neyin kötü olduğu özgürce söylenemeyeceği için sanat da bu gibi yerlerde gelişemez, kişilik kazanamaz. Çünkü eleştiri olmayan yerde kişilik de olmaz. Toplumun içinde beliren ya da uyandırılan birtakım eğilimler, havayı kaplar. Baskıdan, korkudan, kuşkudan doğacak olan ürünler ise ne sanata ne sanatçıya ne de insanlığa onur kazandırır.

Bu parçadan, aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?

A) Eleştiri olmadan, sanat gelişemez.

B) Eleştiri hakkına karşı çıkanlar aslında düşünce özgürlüğüne de karşı çıkmaktadırlar.

C) Baskı ve korku, gerçek sanat eserinin oluşmasında önemli engellerdir.

D) Eleştirinin yerleşmediği yerlerde, bireyin kimliği gelişmez.

E) Eleştirel düşünme yeteneğini kazanan sanatçı, tüm insanlığa seslenir.

 

11. Bilgi, kişinin içini aydınlatmazsa, görüş açısını genişletip olaylara bakış gücünü geliştirmezse, ona bir kavrayış olanağı sağlayıp işlediği konularda derinleşmesine yardımcı olmazsa böyle bilginin önemi yoktur. Böyle bir bilginin onu ortaya koyana da, başkalarına da yararı olmaz. Bilgi, ilkin onu edineni aydınlatmalı, sonra başkalarını. Kendisini bilgi ile aydınlatmayan başkalarını da aydınlatamaz. Yığın yığın bilgi edinmek kolaydır, güç olan o bilgilerle bir yandan özünü, öte yandan başkalarını aydınlatabilmektir.

Bu parçaya göre, bilginin önemi aşağıdakilerden hangisine bağlı değildir?

A) Kişinin içini aydınlatıp, olaylara daha geniş bir açıdan bakmasını sağlamasına

B) Kişiye, karşılaştığı durumları kavrama yeteneği kazandırmasına

C) Kişinin dilini geliştirmesine yardımcı olmasına

D) İşlediği konularda derinlik kazanmada kişiye yardımcı olmasına

E) Yalnız bilgi sahibini değil, başkalarını da aydınlatmasına

 

12. Düşünmek bütün beceriler gibi öğretilebilen, öğrenilebilen, geliştirilebilen bir yetenek. Okulların insanlara kazandırabileceği en önemli beceri “düşünmeyi bilmek” olmalı. Gençlere kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek, yalnız onlar için değil, bütün toplum için zararlı bir tutum. Kendi kendini tekrarlamanın, kısırlık içinde yüzüp durmanın en kolay yolu bu. Gerçek anlamda düşünmeyi öğrenmeden yetişen genç, gün gelir, öğretilenlerin dışında kalan yeni durumlar karşısında şaşkınlaşır, kendi yerini bilemez.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Düşünmenin öğrenilebilecek ve öğretilebilecek bir yetenek olduğuna

B) Düşünme yeteneğinin okullarda öğrencilere kazandırabileceğine

C) Gençlerin, büyüklerin istediği biçimde düşünmesinin toplum açısından önemli olduğuna

D) Düşünme yeteneğini kazanmamış olanların, farklı durumlarla karşılaştığında bocalayacağına

E) Gençlere nasıl düşünülmesi gerektiğini doğru öğretmenin önemine

 

13. Ozanlar, yazarlar için yazmak, birkaç nedenden ötürü yaşamanın ta kendisidir. Yazmak ortaya bir yapıt koymak, bir güzellik yaratmaktır. Bilinçli bir kendiliğindenliktir. Dipten kaynayan bir pınarın boşalması gibi bir şeydir. Ancak her yazı yazan, kalemi eline her alan da yazar demek değildir. Söyleyecek sözü olmayan, düşüncesinde birtakım doğrulara, bir bakış açısına ermemiş olan, hele dil kaygısı, biçim kaygısı çekmeyen, bu yüzden de bir deyişe, kendine özgü bir deyiş biçimine varamamış olan kimselere, yazar denemez. Yazar olmayanlar için de yazmak yaşamak değil; bir sıkıntı, bir ölüm olsa gerek.

Bu parçadan, aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?

A) Yazarlar, okurlara iletecek mesajı olan kişilerdir.

B) Yazı yazmak, yazar olmayanlar için çok sıkıntılı bir iştir.

C) Sanatçı bir zorlama olmaksızın, içinden geldiği gibi eserini oluşturur.

D) Sanatçı, bir güzellik ortaya koymak için ürün verir.

E) Her yazar, yazdıklarının okunmasını, ilgi görmesini ister.

 

14. Sanatçı çevresine, insanlara bir katkıda bulunabilmek için onlardan üstün olmak zorundadır; onlardan daha fazla bilmek, duymak, görmek zorundadır. Gerçek sanatçı sürekli atılımlar yapan, kendini yenileyendir. Yapıtlarının, yeteneklerinin doruğuna ulaştığı zaman bile, eğer yeni bir gerçek görüyorsa tüm duygusallıkları ve çevrenin beğenisini bir kenara bırakıp yeni arayışlara, yeni çabalara girmek zorunluluğu duyan kişidir. Gerçek sanatçı için, aslında sanatın ve sanatının doruğu yoktur. Daima her şeyin daha iyisi, gerçeğe daha yakın olanı vardır ve olması gerekir. Çünkü gerçek de zamanla şekil ve anlam değiştiren, yaklaşıldıkça sonsuza doğru uzanan bir olgudur.

Bu parçaya göre gerçek sanatçı hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Çevresindeki insanlar için yararlı biri olmalıdır,

B) Çevresindekilerden daha bilgili ve deneyimlidir.

C) Sürekli kendisini aşmaya çalışır.

D) Yapıtlarında gerçeğe bağlı kalmaya özen gösterir.

E) Yaptıkları ile yetinmeyip yeni gerçeklerin peşine düşer.

 

15. Soğuğa dayanmanın en güvenilir çaresi soğuğu sevmektir, derler. Gerçekten insan soğuğu aradığı zaman, ne kadar şiddetli olursa olsun soğuktan etkilenmez. Sıcacık kentler dururken karlı dağlara çıkanlar, zamanından önce kışı arayanlar vardır. Soğuğu sevdikleri için, ona seve seve katlanırlar. Hayata katlanmanın en güvenilir çaresi de hayatı sevmektir. İnsan, hayatı bir kez sevince onun bütün sıkıntılarına katlanır, hiçbiri ağır gelmez. Hayatı seven insan, her zaman hayata güler yüzle bakar, çevresindeki insanlara neşe verir; hayatın bir kat, daha güzelleşmesini sağlar.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılamaz?

A) Severek yaptığı hiçbir iş, insana zor gelmez.

B) Yaşamı seven insan, yaşamdaki her güçlüğe severek katlanır.

C) Yaşamda karşılaşılan olumsuzluklar insana, direnme gücü kazandırır.

D) Yaşamın güzelliklerini fark eden kişi, çevresindeki insanlara neşe verir.

E) Yaşama güler yüzle bakmak, yaşamı güzelleştirir.

 

CEVAP ANAHTARI

1-D  2-D  3-D  4-C  5-D  6-A  7-D  8-C  9-D  10-E  11-C  12-C  13-E  14-D  15-C


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir