YGS Türkçe Deneme Sınavı-21

1. Ben kitapların okunma zamanları olduğuna inanırım. Zamanı gelince o kitap, okunmak istediğini söyler zaten. Eli kalem tutmaya henüz alışmamış bir çocuğa yazı yazdırmaya çalışmakla, okumayı henüz sevememiş bir çocuğa Suç ve Ceza'yı okutarak işe başlamak aynı olumsuz sonuçları doğurur.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşla birlikte kişilerin yazınsal ilgileri farklılaşır.

B) Her kitap her yaşta okunmaz.

C) Klasik yapıtlar her yaştan okura seslenmez.

D) Bazı kitapların anlaşılması çaba gerektirir.

E) Algılama yetenekleri gelişen bir çocuk her kitabı okuyabilir.

 

2. Bir zorluğu çözümlerken, bir engeli ortadan kaldırmaya çalışırken bazen sürpriz olaylarla karşılaşırız. Pek karışık ve içinden çıkılmaz daha büyük engeller karşımıza dikilir. Böyle durumlarda "—-." deriz.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilebilir?

A) Ayıkla pirincin taşını

B) İş inada bindi

C) Sabrım tükendi

D) Atı alan Üsküdar'ı geçti

E) Yer demir gök bakır

 

3. (I) Bizdeki editör ya da yayın yönetmenlerinden pek çoğu yayıma hazırladıkları bir kitap kapağının nasıl ilgi çekici hâle getirilebileceğine bir türlü karar veremez. (II) Sayfa kenar boşluklarının, yazı puntosunun büyüklüğünün ne kadar olması gerektiğini bir bakışta anlayamaz. (III) Önüne gelen tasarımın iyi mi kötü mü olduğunun, daha önemlisi, nasıl olması gerektiğinin içinden kolayca çıkamaz. (IV) Hâlbuki bunlar bilinmeden nitelikli editör ya da yayın yönetmeni olunmaz. (V) Buna bağlı olarak bir yazar da birlikte çalıştığı editörün çok yönlü bu birikimine güvenmek ister.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra düşüncenin akışına uygun olarak "Yaygın eğilime ve beklentiye bakılırsa bunlar olmazsa olmaz özellikler değildir sanki." cümlesi getirilmelidir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

4. Bir kentin yüzü size, içinde yaşayan insanın entelektüel yapısını anlatır; bir kente bakarak o kentin insanlarının, toplumsal davranış biçimi ve siyasi, ekonomik ilişkilerinin yapısı hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Yeterlik fiili

B) İlgeç

C) Durum eki almış sözcükler

D) Belgisiz sıfat

E) Ünsüz yumuşaması 

 

5. Kitapçıların "çok satanlar" bölümünü süsleyen yapıtlar öyle çok olumsuz eleştiriye maruz kalıyor ki… Yapıtların yazınsal değerlerinin yanı sıra onları okuyan modern okur da "seçkin" yazarlar, eleştirmenler ve "bilinçli" okurlar tarafından sığ olmakla suçlanıp yerden yere vuruluyor. Çok satan yapıt, yazınsal dil bakımından Savaş ve Barış ile elbette yanşamayabilir hatta seçkin bir edebi dile bile sahip olmayabilir. Ancak "Her yazınsal yaratının işlevi insanı, insana anlatmaktır." ilkesinden hareketle bu yapıtların da bir şekilde insanı farklı yönleriyle okura anlattığını; yazarın okur arasında bir bağ kurmayı başardığını kabul etmek gerekir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı çıkılmaktadır?

A) Yetkin yapıtların görmezden gelinmesine

B) Yapıtların salt ticari kaygıyla kaleme alınmasına

C) Eleştirmenlerin ve okurların çok satmayan yapıtların başarısız olduğunu ileri sürmesine

D) Çok satan yapıtların ön yargılı bir yaklaşımla tamamen değersiz görülmesine

E) Çok satan yapıtların yazınsal niteliklerden yoksun olmasına

 

6. "Akıcı kitap" sözünü artık ne zaman duysam enikonu bir "tutulma" hissi yaşarım. Kitabın akıcı olanının, kolaya kaçan okur için daha değerli olduğunu bilirim. Birçok şeyin kolayına hoşgörü gösterebilmeme rağmen söz konusu kitap olduğunda hoşgörüsüz biri oluyorum. Faulkner, bir Japon okurunun: "Kitabınızı iki defa okumama rağmen hiçbir şey anlamadım." demesi karşısında "İyi, o zaman üçüncü kez okuyun." demesi belki de kolayı arzulayan bütün okurlara verilmiş bir cevaptır. Ne yazık ki akıcı kitap, kendi ucuz piyasasında kendisine has, kolayı okuyan bir okur kitlesi oluşturdu.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Yaşananları yansıtan kitapların ilgi görmeyişinden

B) Yalın anlatımlı yapıtlara olumsuz bir bakışla yaklaşılmasından

C) Okurların nitelikli yapıtlar karşısında ortak bir tutum sergilemeyişinden

D) Niteliksiz bir yazın anlayışının okurlar arasında ya-yılmasından

E) Bazı yazarların yapıtlarını oluştururken gerekli özeni göstermeyişlerinden

 

7. Amacını işe başlarken saptamayan kişi, hem zamanını hem enerjisini boşu boşuna harcar durur. Ne konuşacağımızı tasarlamadan yaptığımız bir telefon görüşmesinin bile bir iki tümceden sonra ne anlamsız bir söyleşiye dönüştüğünü sıkça yaşamıyor muyuz? Bir arkadaşımıza yazacağımız iki satır mektubu bile ne yazacağımıza karar veremediğimiz için bitiremediğimiz olmadı mı hiç? Oysa neyi yazacağına, telefonda ne konuşulacağına, bir günün nasıl geçirileceğine ilk baştan karar verilse böyle mi olur? Kararsızlık bizi durağanlaştırıyor, heyecanımızı yitiriyoruz. Şurası gerçek ki yalnızca yazma eyleminde değil, yaşamımızın her anında da bir amacımız varsa ulaşırız sonuca.

Bu sözleri söyleyen kişiden aşağıdaki tutum ve davranışların hangisini sergilemesi beklenebilir?

A) Çevresine yardımcı olmaya çalışma

B) Karamsarlığa kapılmadan umutlu olma

C) Mutluluk arayışı içinde olma

D) Kontrol edemediği gelişmelerden yakınma

E) Planlı yaşama

           

8. (I) Yazarın on kısa öyküden oluşan yeni kitabı, Arthur Doyle'un, "Bence hayatın alışılmış, olağan akışı dışındaki her şey anlatılmaya değerdir bu dünyada." sözüyle açılıyor. (II) Öyküleri okudukça bu sözün çağrışımları, daha iyi yankı buluyor okurda. (III) Yazar, gene denizlerden, gemilerden ve martılardan çıkıyor yola; sonra yoksulların ve kimsesiz çocukların dünyasına incelikle giriyor. (IV) Ama onlara bambaşka ve alışılmadık bir yerden bakıyor bu defa. (V) Biraz daha serpilmiş sanki kalemi, daha çok etkiliyor okurları.

Bir yazar ve öykülerinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bir alıntıyla öykülerine başladığından söz ediliyor.

B) II. cümlede, öykülerin ilerleyen bölümlerinde alıntının daha anlaşılır hâle geldiği dile getiriliyor.

C) III. cümlede, daha önce de işlediği konulara değindiği söyleniyor.

D) IV. cümlede, anlattıklarına farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı belirtiliyor.

E) V. cümlede, kalıcı saptamalar yaptığına değiniliyor.

 

9. Bizler kitapları, gazeteleri okuyup bir kenara bırakırız. Çoğu kez üzerinde düşünmeye değer bir şey bulamayız. Kitabı elimizden bıraktığımız anda kitapla ilgili söyleyecek bir şeyimiz neredeyse yoktur; güzel, sıkıcı, idare eder gibi kısıtlı lafları saymazsak. Okudukları, dinledikleri, izledikleri üzerine birkaç söz edebilenler ve de bunlarla ilgili birkaç satır yazı yazabilenler, günlük hayatın dışına çıkabilmiş ender insanlar kabul edilir. Bu yalnızca üstün yetenek sahibi insanlara hasmış gibi görülür. Çünkü bizim için bazen bir dilekçe bile yazmak çok zor ve aşılması mümkün olmayan bir engeldir. Herkesin usta birer kaleme sahip olamayacağı bir gerçek ama en azından her insanın kendini ifade edebilecek ve derdini anlatacak kadar kalem oynatabileceğine inanması gerekiyor.

Bu parçada anlatılanlara göre altı çizili sözle belirtilenin gerçekleşmemesi,

I. Donanımlarının farkında olmamak

II. Yüzeysel bilgilerle yetinmek

III. Herkes gibi düşünmeyi başaramamak

IV. Yazma uğraşını ulaşılmaz görmek

düşünce ve tutumlarının hangilerinden kaynaklanmaktadır?

A) I. ve II.   B) I. ve IV.   C) II. ve III.   D) II. ve IV.   E) III. ve IV.

 

10. (I) İlk filmlerden itibaren sinemamız ve sonrasında televizyonlar, popülerliğinden, çok okunmasından ve sinema tekniğine en yakın tür olmasından dolayı romanlardan yararlanmıştır. (II) Daha sonraki dönemlerde de romanlardan yola çıkarak bol miktarda senaryo yazılmıştır. (III) Hemen her türden ürün veren yazarlarımızın romanları beyazperdeye aktarılmıştır. (IV) Bunda romanın yapısal özelliklerinin ve geniş kitlelerin ilgisini çekmesinin etkisi olduğu söylenebilir. (V) Hatta sinemanın, romanın görselleştirilmiş biçimi olduğu ve romana yönelmesinin doğal karşılanması gerektiği düşünülebilir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde "Roman neden sinemaya kaynaklık etmiştir?" sorusunun yanıtına değinilmemiştir?

A) I. ve II.   B) I. ve III.   C) II. ve III.   D) III. ve IV.   E) IV. ve V.

 

11. (I) Hayat üzerinde düşünmeyişimiz ve onu anlatmaya önem vermeyişimiz, bizde tarih bilincinin gelişmesine engel olmuştur. (II) Batı'da tarih bilincinin bizimkinden çok yüksek oluşunun sebebi, onların yaşadıkları hayatı, resim, mektup, hatıra veya gerçeği veren roman şeklinde ortaya koymalarıdır. (III) Türkiye gittikçe değişmekte ve eski hayatı bilenler, tarihî anları yaşayanlar birer birer göçmektedir ne yazık ki. (IV) Yakın tarih, bugün bilinmez olduğu gibi yarın da karanlık kalacak gibi görünmektedir. (V) Bu yüzden gelecek kuşakların tarih bilincini efsanelerin kuşatmasından kurtarmak için canlı ve gerçek hatıralar kaleme alınmalıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerin hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, sıralı bir cümledir.

B) II. cümle, bir isim cümlesidir.

C) III. cümlede, birden çok yan cümle vardır.

D) IV. cümle, olumlu, kurallı bir cümledir.

E) V. cümle, birleşik bir eylem cümlesidir.

 

12. (I) Dil açısından bu deneme çok etkileyici. (II) Değindiği konulara baktığımızda yazarın donanımlı biri olduğunu hemen fark ediyoruz. (III) Sözcüklere yüklediği yoğun anlamlar yönüyle okuduklarımız arasında ayrı bir yer tutuyor deneme. (IV) Dilin estetik kullanımının nasıl olması gerektiğini görüyoruz. (V) Klişe kaçmayacağını bilsem, şiirsel bir anlatımı var denemenin, diyeceğim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde üslupla ilgili bir özelliğe değinilmemiştir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

13. Bazen bir şeyler yazmak ( ) başlangıçta kolay gibi görünse de iş başa düşünce hiç de söylendiği gibi olmuyor ( ) Oysa bir yazıyı okumak kolaydır değil mi ( ) İstediğiniz zaman ( ) istediğiniz yazardan istediğiniz öyküyü, makaleyi, denemeyi vb. istediğiniz yerde okuyabilirsiniz. Ama yazmak öyle mi ya ( )

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıda- kilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (:) (.) (?) (;) (?)      

B) (,) (.) (?) (,) (?)

C) (;) (.) (?) (;) (!)       

D) (,) (.) (.) (,) (!)

E) (;) (.) (?) (;) (?)

 

14. (I) Akademik çalışmalarıyla olduğu kadar deneme ve eleştirileriyle de tanınan çok yönlü bir yazın adamıydı o. (II) Yazdığı deneme ve eleştiriler, Türkiye'de olduğu kadar dünyada da geniş yankılar uyandırdı, edebiyat eğitimcileriyle öğrencilerin başvuru kaynaklarından biri oldu. (III) Yazarın son yapıtı "Yazın, Gene Yazın" ilk bakışta birbirinden bağımsız yirmi denemeden oluşan bir derleme gibi görünse de bunlar bütüncül bir yapıtın bölümleridir. (IV) Her biri yazın olgusunun belirli bir yönünü irdeleyip aydınlatmayı amaçlar. (V) Böylece kitabın başından sonuna, biçiminden içeriğine, gelişiminden değişimine, yazarından okuruna sorgular. (VI) Yazına adanmış bir yaşamın damgasını taşıyan özgün, tutarlı, olabildiğince bütüncül yanıtlar bulmaya çalışır.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kalma durum eki alan sözcük sıfat görevinde kullanılmıştır?

A) Bu işe başlamakla yerinde bir karar verdiğinizi söylemeliyim.

B) Bu şair, daha yirmisinde, bir şiir ödülü almıştı.

C) Okuma alışkanlığı, çocuklukta kazanılırsa kalıcı olur.

D) Projeleriniz sözde kalmasın, gelin birlikte gerçekleştirelim.

E) Arabayı yüksek hızda kullanmak bazı tehlikeleri ortaya çıkarıyor.

 

16. Hiçbir zaman slogan edebiyatı yapmadı. Yani katı olmadı. Hep insanı ele aldı. Ona göre insandı, edebiyatın ana kaynağı ve amacı. Uzun aralıklarla da olsa, okurla her buluşmasında, kitapları ilgiyle karşılandı, okundu. Özgün anlatımlı olabildiğince yalın öykülerle yazın coğrafyamızı zenginleştirdi.

Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen öykücünün bir özelliği değildir?

A) Güdümlü bir sanat anlayışından uzak olma

B) Çok sık kitap yayımlamama

C) Alışılmış söyleyişlerin dışına çıkma

D) Anlatımda sadeliği benimseme

E) Zengin bir sanatsal kaynaktan beslenme

 

17. Şimdiye dek sanatımla ilgili olarak yapılmış tespitler içinde en sevdiğim, vaktiyle çizgi roman festivali sırasında genç bir takipçimin söyledikleriydi: "Sizi görünce, çizgilerinizi neden çok sevdiğimi daha iyi anladım. Meğer karakter olarak da aynen çizgilerinize benziyormuşsunuz!" demişti, inandığım bir şeydir bu benim. —-. Çizgilerimde özen ve sevimlilik varsa bu, benim içimden yansıyordur.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) İnsan, kendini yaptığı işe yansıtır

B) Benim için çizgi roman siyah-beyazdır

C) Bu yüzden de yeni çalışmalar yapacağım

D) Her sanatçının en önemli eleştirmeni okurlarıdır

E) Dile getirmek istediğim konular zaman içinde değişiyor

 

18. (I) Burası, Ege'nin şirin mi şirin bir dağ köyüdür. (II) Köyün dağları çam, meşe, ardıç, çınar ve kestane ağaçlarıyla kaplıdır. (III) Dağlarda biriken karlar baharla birlikte erir. (IV) Akan sular dağların kuytularında göletler oluşturur. (V) Yükseklerden süzüle süzüle gelen kar suları buralarda birikir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde öğelerin dizilişi "özne ve yüklem" biçimindedir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

19. Son derece yalın ve içten olan bu yapıt, yalnızca birkaç sayfada karakterlerini günlük yaşamlarımızdaki simalara dönüştürüyor, bizi karakterlerin geçmişleriyle gelecekleri üzerine kurduğumuz düşüncelerle baş başa bırakıyor.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Yüklemler, çatı bakımından etkendir.

B) Öznesi ortak sıralı bir cümledir.

C) Birden fazla tamlananı olan bir ad takımı kullanılmıştır.

D) Birleşik zamanlı fiil vardır.

E) Bağlaçlara yer verilmiştir.

 

20. —-. Evet, belki okuma listelerindeki tüm eserler uygun olmayacaktır onlar için. Fakat okuma uğraşı zaten katlanarak büyüyen bir sevdadır. Bir yazarla tanışırsın, öyle etkilenirsin ki onu etkileyenleri de bilmek istersin. Böylece sürer gider. Sevdiğimiz yazarın sevdiği yazarları da okumaya başlarız mesela. Kitapların içindeki atıflardan, başka eserlere yolculuk başlar.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Bazı okurlar ömür boyu yalnızca beğendiği sanatçıların yapıtlarını takip eder

B) Okuma macerasına yeni atılan insanların bir yol haritasına ihtiyacı vardır

C) Hayatta bilinmesi gereken ne varsa bunların hepsini kitaplardan öğrenmeyi bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaktır

D) Yıllar boyu okumayı düzenli bir şekilde sürdüren azimli okurlar vardır

E) Okurlar, yazarların yapıtlarını okuyarak bir yönüyle onların yaşantılarına ortak olurlar

 

21. Eleştirmen ne şairleri ne de onların şiirlerini sevmek zorundadır. Eleştirmen olsa olsa yaptığı işi sevmek ve bilerek yapmaktan sorumludur. Asıl sanat dışı olan, işte bu "sevmek", "hoşlanmak" gibi sözcükler ve kavramlardır. Eleştiri pratiğiyle ilgili değildir bunlar, birer eleştiri terimi değildir. Eleştirmen, konusu karşısında yani bir edebiyat yapıtı karşısında, edebiyat alanındaki bilgisiyle, birikimiyle bir de sezgisiyle yapayalnızdır. Yani eleştiri de bir iştir, bir alandır, bir uğraştır.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Eleştirmenlerin, kitapları nesnel biçimde değerlendirdiğini düşünüyor musunuz?

B) Eleştirinin diğer türlerden daha önemsiz görülmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

C) Eleştirmenlerin sevmediği yapıtları ele almadığı söyleniyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

D) Günümüzde eleştirmenler şairlere karşı abartılı eleştiriler yapmıyor mu?

E) Bir kitabı yalnızca kapağının üzerindeki adına bakarak yargılayanları nasıl değerlendirirsiniz?

 

22. Okuduğum kitap, müzik ile şiir arasındaki bağlantıyı inceleyen, müziğin kültürel etkileri üzerine değişik açılardan yeni görüşler sunan, düşünmeye çağıran geniş oylumlu, değişik bilgiler sunan bir çalışma. Yazar, müziğin lirik bir ifade biçimi, estetik bir deneyim olduğu, hayatın çok farklı alanlarına dokunduğu ve dokunduğu her yerde etkide bulunduğu, iz bıraktığını belirtiyor. Müziğin, hayatı şiirselleştirdiğinden söz ediyor. Tam da bu nedenle, dinleme alışkanlığımızın değişmesine, dönüşmesine katkıda bulunacak bir yapıt. Yazar şiirselliğini yitiren, insanları gerginliğe iten yaşamın müziğin etkileriyle yeniden şiirsellik kazanacağını söylüyor.

Bu parçadan tanıtılan kitapla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Kuşatıcı bilgiler içerir.

B) Çeşitli saptamalar sunar.

C) Farklı bir bakış açısı geliştirir.

D) Öğreticilikten uzaktır.

E) Klasikleşmiş davranışlarımızın değişmesini sağlar.

 

23. —-. Elbette yaşadıklarını, gözlemlerini, doğrularını, inançlarını sanatına aksettirecektir. Yazarın yazdıkları hayata değecek, toplumdan kopmayacaktır. Elbette her insan gibi yazar da ideolojiden, inançlarından, siyasetten soyutlanamaz. Bu anlamda her yazarın düşünsel tavırları şöyle ya da böyle yapıtlarına yansıyacaktır. Bunda garipsenecek bir yan yoktur. Ama belli bir estetik kaygı gütmeden, sanatının olmazsa olmaz gereklerini yerine getirmeden, baştan sona bir mesaj verme kaygısıyla yapıt oluşturmak sanatı zedeler.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Bir yazar hevese kapılıp düşünmeden, yaşananları sorgulayıp analiz etmeden kalemi eline almamalıdır

B) Yazarın, yapıtlarını bir propaganda aracı hâline getirmesi sanatına gölge düşürür

C) Yazar, düşüncelerini yapıtlarına aktarabildiği ölçüde başarılıdır

D) Her yazar fantastik kurgular oluşturabileceği gibi toplumu da bire bir yansıtmak isteyebilir

E) Yazar, düşünebilen, gerçeği görebilen, insanı tüm çelişkileriyle yapıtına yansıtabilen kişidir

 

24. Eylül ayındayız. Güzün başlangıcı olmasından dolayı dinginlik ayı olarak belirir zihnimizde eylül. Hayata dair her şeyin heyecanını, neşesini, canlılığını kaybettiğini düşünürüz bu ayda. Ağaçlar, ormanlar, çimenler hüzünlüdür. Onların hüzün tonlarını kuşanması bize hep ayrılığı, yalnızlığı hatta ölümü hatırlatır. Solan, sararan yapraklar sanki saçımızdaki aklar; dalından süzülerek yere düşen yapraklar da gerçekleşmeyen hayallerimiz- dir. Eylül şiirleri yalnızlıktan, ölümden, ayrılıktan dem vursa da eylül yazıları hep solgun renkler yansıtsa da bu ay sadece hüzün ayı değildir aslında. Eylülde, aynı zamanda durgunluk iklimi ile beslenmiş bir coşku ve derinden bir kıpırdayış vardır. Eylül ayı biraz da telaş ayıdır bu yönüyle. Eylül'den sonra kış gelir, kar gelir, soğuk gelir çünkü.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Betimleyici öğelere yer verilmiştir.

B) Kişileştirme yapılmıştır.

C) Beklentilerden söz edilmiştir.

D) Karşıt durumlara yer verilmiştir.

E) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümleler kullanılmıştır.

 

25. O, ilki 1992'de yayımlanan altı kitabıyla Türk deneme edebiyatına yepyeni bir soluk getirmiştir. Bu kitaplarında yer alan her denemesinde bilgi ve birikimini, gelişmiş ve incelmiş bir edebiyat beğenisi ile yoğurarak değerli bir emek sergiler. Diğer deneme yazarlarından farklı olarak seçtiği yazarları ve eserleri el yordamıyla değil kavramsal çerçeveler içinde değerlendirerek okuruna farklı perspektiflerden sunmaya çalışır. Denemecilik onda geçici bir heves değildir, adı bu türle özdeşleşmiştir.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Sıradanlıktan uzak olma

B) Nitelikli bir tartımdan geçirme

C) Uzun süre bu alanda kalem oynatma

D) Değişik bakış açısıyla değerlendirme

E) Bireysel özellikleri önemseme

 

26. Edebiyatın okulu yok. Tek okul, usta yazarların yapıtlarıdır. Bunu ben genç yazarlara sık sık söylerim. Öykü yazıyorsanız, o türün ana yurtlarından biri de Amerika'dır. Sadece Hemingway'i okuyarak yazmamalı ama orada bu türün başka büyük ustaları da var. Poe var, O'Henry var, Steinbeck sonra gelir. Ömer Seyfettin'i bilmeden Türk edebiyatında öyküye girmemeliyiz. Çünkü kazançlarımız olacak ustalardır onlar. Edebiyatın da bir çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi vardır. Kötü bir ustanın yanına girerseniz ancak onun kadar kötü bir usta olabilirsiniz ve zaman kaybıdır bu. Bu açıdan ustaları okumak yazarın okuludur.

Bu sözleri söyleyen kişinin anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Başarılı olan her yazar, kendinden önce yazılmış yapıtlardan farklı bir teknikle yazmaya çalışmalıdır.

B) Genç sanatçılar, Batı'daki yazınsal yapıtları okumadan yazmaya heveslenmemelidir.

C) Yazın dünyasında kalem oynatmak için alanının ustası olmuş kişilerin yapıtlarını okumak gerekir.

D) Yazmanın belli süreçler istediği, aceleyle hareket edilmemesi gerektiği unutulmamalıdır.

E) Ustasını iyi seçemeyip başarısız olan bir yazar adayı, ümitsizliğe kapılmadan yeni yollar denemelidir.

           

27. Dağlarca şiiri, bir yerde "sözcüklerle görme"nin de şiiridir. Bazen dört beş sözcük bir şiire; bazen otuz kırk sözcük de ayrı ayrı kitaplara dönüşebilir. Bu dönüşümün en güzel örneklerinden biri hiç kuşkusuz Taş Devri' dir. İlk basımı 1945'te yapılan bu yapıtın ikinci basımı altmış bir yıllık gecikmeyle 2006'da yapılabilmiştir. Bu uzun beklemişlik şairden midir, şiirden midir, talihten midir bilinmez ama bilinen şey, eskimeyen sözcükleri ve sıcaklığını bugün de devam ettiren içeriğiyle Taş Devri, farkını hissettirmeye devam etmektedir.

Bu parçadaki altı çizili sözle, söz konusu yapıtla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her konudan söz ettiği

B) Farklı bir bakış açısıyla kaleme alındığı

C) Dil birliği duygusunu öne çıkardığı

D) Dili ve konusuyla güncelliğini devam ettirdiği

E) Başka şairlerin ortaya koyamadığı zengin buluşlar içerdiği

 

28. Müzik ile edebiyat öteden beri hep yakın olmuş, hatta iç içe geçmiş, birbirlerini beslemiş ve zenginleştirmiş sanatlardır. Buna farklı ülkelerden, sanatçılardan örnekler verilebilir. Fransız yazar Andre Gide'nin Pastoral Senfoni isimli eseri, Alman besteci Ludwing van Beethoven'in 6. Senfonisi olarak da bilinen Pastoral Senfoni'den etkilenerek yazdığı önemli bir edebî eserdir, italyan yazar Dante'nin ilahi Komedya isimli eserinden etkilenen Tchaikovsky, Francesca da Rimini isminde bir senfonik şiir besteler. Bu şiir, Dante'nin İlahi Komed- ya'sında bir bölüm olarak yer almaktadır. Besteci Çetin Işıközlü'nün, Reşat Nuri Güntekin'in eserinden yola çıkarak yazdığı ve 1996 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından başarıyla sahnelenen Dudaktan Kalbe Operası, Türk operasının, klasik müziğinin ve edebiyatının el ele verdiğinin kanıtıdır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Terimler    

B) Deyimler   

C) Tanıklıklar

D) Çoğullaştırmalar   

E) Kişisel görüşler

 

29. Yazdığı öykülerin en çarpıcı örneklerinin yer aldığı özellikle "Kitapçı Mendel" ve "Geçmişe Yolculuk" adlı uzun öykü kitapları ile Zweig, okuru derinden etkiliyor. Zweig bu öykülerinde, savaşın ve zorbalığın en acı izlerinin yaşandığı 20. yüzyılda birçok ülkede yaşanan değişik hayatlara yüzünü çeviriyor. İnsan ruhunun bilinmez ve karanlık derinliklerine inerek okuyucusunu bir yolculuğa çıkarıyor. Aşkın kırılganlığı, tutku, hırs, geçmişin karanlık gölgesi, savaşın açtığı derin yaralar gibi temaları konu edindiği bu öykülerde çok yönlü ve yeni bir anlatımla karşımıza çıkıyor. Savaş karşıtı ve hümanist bir yazar olan Stefan Zweig'in uzak bir geleceğe emanet ettiği öyküleriyle hâlâ günümüz dünyasına ışık tuttuğunu görmek onun unutulmayacak bir yazar olduğunun en büyük kanıtıdır.

Bu parçadan Zweig ve öyküleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Farklı anlatım biçimlerinden yararlanmıştır.

B) Gerçeklerden yola çıkmıştır.

C) Okurları bireyin iç dünyasına ilişkin yeni duyumsamalara yöneltir.

D) Dünyaca tanınan bir yazar olmayı amaçlamıştır.

E) Yazın dünyasına kalıcı etkiler bırakmıştır.

 

30. (I) Sosyal hayatımızda bazı insanlar, edebiyatın etkileme gücünü, değişik alanlarda faydaya dönüştürmek isteyebilirler. (II) Söz gelimi onu halkı eğitmek için bir vasıta, birtakım ideolojileri yaymak için bir araç olarak kullanmak isteyebilirler. (III) Buna bağlı olarak edebiyat ve sanat öyle güçlü bir çınardır ki her bir parçası işe yarar. (IV) Gövdesi, dalları, yaprakları ve tabii ki en önemlisi de heybeti ve gölgesi yönüyle işlevseldir. (V) Yazın tarihimize baktığımızda edebiyatın bu yönlerinden faydalanan çok sanatçı olduğu görülecektir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde somutlama söz konusudur?

A) I. ve II.   B) I. ve III.   C) III. ve IV.   D) III. ve V.   E) IV. ve V.

 

31. Andre Gide, "İyi kitap sizi dünyadan koparıp içine hapseden kitaptır." sözüyle iyi kitabın —- üzerinde durmuştur.

Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) fantastik yönü

B) estetik yapısı

C) görsel özellikleri

D) etki gücü

E) eğlendirici doğası

 

32. (I) Gorki'nin zengin edebî altyapısının, kıvrak, akıcı dilinin kaynağı; "Çocukluğum" adlı eserinden öğrendiğimize göre büyükannesinden dinlediği Rus halk masalları ve öyküleridir. (II) Bunların yanı sıra Rus efsanelerini de yine ondan dinleyerek büyümüştür. (III) Bu anlatılar, Gorki'nin yazın hayatında önemli bir yere sahiptir. (IV) Gerek hayata bakışı gerekse olayları algılayışında belleğinde yer eden bu öykülerin payı vardır. (V) Söz konusu öyküler Gorki'yi ruhsal anlamda şekillendirmiş ve onun hayatına yön vermiştir. (VI) Maksim Gorki'nin çocukluk anıları üzerine yazdığı diğer kitabının ismi Ekmeğimi Kazanırken' dir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

33. Nezihe Meriç, bireysel hayatları yok sayan toplumsal baskıları, anlayışsızlıkları eleştirerek ülkemizde büyük baskı altında olduğuna inandığı kadınları özgürlük perspektifinden ele alarak öykülere taşımış, onların önünü açmaya çalışmıştır. Bunu yaparken de modern öykünün imkânlarını ve araçlarını pek çok öykücüden önce keşfedip öykülerinde uygulayarak Türk öykücülüğünde yol açıcı bir yazar kimliği oluşturmuştur. Meriç, genel anlamda dilde özenlidir. İlk dönemlerde direnmesine karşın sonraları dildeki özleştirmeci yaklaşımları benimser, kimi yaşanırlık kazanamayan kelimeleri öyküsüne sokar. Zaman zaman da şiirsellik peşine düşerek zorlama benzetmelere girer. Ancak Meriç, Türk öykücülüğünde dil bilinci en yüksek yazarlarımızdan biridir. Özellikle atmosfer oluşturma ve duygu aktarımında dili kusursuz kullanır.

Bu parçadan Nezihe Meriç'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Konuları tarafsız bir yaklaşımla ele aldığı

B) Bazen yapaylığa düşse de dili başarılı kullandığı

C) Dilde yenileşmeye bir süre karşı olsa da sonraları benimsediği

D) Öyküde kullandığı teknikler yönüyle öncü olduğu

E) Yapıtlarının içeriğini belli bir amaç doğrultusunda oluşturduğu

 

34. Sergide, fuar arşivinden seçilen fotoğraf, belge ve objelerle 30'lu yılların, (I)İzmir Fuarı'nın ve yeni Türkiye'nin bir (II)panaroması sunuluyor. Sergideki fotoğrafların önemli bir kısmı ilk kez (III)gün ışığına çıkıyor. (IV)Sanayileşmenin ve yaşamın her alanında çağdaşlaşmanın somut hâlini yansıtan sergi, ülkenin (V)dört bir yanındaki koleksiyon meraklılarının da yoğun ilgisini çekecek.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

35. Ömrünü tutkuyla yazma eylemine adamış olan Henry James, hayatının tüm alanlarını ve ilişkilerini bunun etrafında düzenlemiştir. Yaşamını sanatı etrafında kurgulamış, sanatını her şeyin üstünde tutmuştur. James, bir yazarlar toplantısında Gustave Flaubert'e gönderilen "Cümlelere olan tutkunuz kalbinizi kurutmuş." cümlesinin yazılı olduğu bir nottan söz eder. Bu notun kendisi için de geçerli olduğunu anlatır. Sevdikleriyle ve çevresindekilere kurduğu ilişkilerde çoğu zaman samimi olamadığını, hatalı davrandığını itiraf eder. Yazarı bu düşünceler zaman zaman rahatsız etse de yine de başka türlü yaşamak gücünü kendinde bulamaz. Bu durumu iyi sanat eserleri yazabilmek için ödediği bir bedel gibi kabul eder.

Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazma sanatının inceliklerine kendi yöntemleriyle vardığı

B) Sosyal ilişkilerini, yazarak daha güçlü hâle getirdiği

C) İnsanlarla ilişkilerinin doğal gelişmeyip yazma endişesinin gölgesinde kaldığı

D) Yazmayı, hayal dünyasının içinde dolaşarak sürdürmeye çalıştığı

E) Yararlandığı kaynaklardan aldığı malzemeyi özgün bir biçeme dönüştürdüğü

 

36. (I) Değişim, benim resimlerimin hep merkezinde yer alır. (II) Bu değişim karşısında insanların aldıkları tavırlar ilgimi çekiyor. (III) Çünkü insanlar gerçek kişiliklerini tam da burada sergiliyorlar. (IV) Kahramanlar hep değişimi, yaşananları, geçmişlerini ve geleceklerini sorguluyorlar. (V) Bu insanların açmazlarını, çelişkilerini, zaman zaman zavallılıklarını zaman zaman da inceliklerini, güzelliklerini anlatmaya çalışıyorum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, zincirleme ad takımı kullanılmıştır.

B) II. cümlede, özne bir söz öbeğidir.

C) III. cümlede, işaret adılı vardır.

D) IV. cümlede, fiilden isim yapım eki alan birden çok sözcük kullanılmıştır.

E) V. cümlede, ikilemeler sıfat görevindedir.

 

37. Bunun iki cevabı vardır aslında. Ama genel bir cevap ararsak elbette ki öykü. Çehov'un öyle öyküleri var ki Sait Faik'in öyle öyküleri var ki hayat adına çok derin duygular yaşatıyor. Çok tanıdık, çok bildik hissedebilirsiniz orada anlatılanları ama böylesine etkileyici olmak başka yazınsal türlerde karşılaşamayacağınız bir şeydir. Özellikle birçok romanın bu güce sahip olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla öyküyü filmleştirmek biraz daha kolaydır. Sinemacılar ilk arayışları sırasında "Bir film yapmak istiyorum, bir öykü arıyorum." derler mesela. Ama bir roman arıyorum demezler. Öyküyle sinemanın bağlantısı daha güçlüdür. Romandan daha olanaklıdır.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Roman mı yoksa öykü mü sinemaya uyarlama açısından daha uygundur?

B) Yazılan her öykü sinema dünyasında uyarlanabilir mi?

C) Romanların sinemaya aktarılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

D) Yalnızca bazı yazarların yapıtlarının filme dönüştürülmesi diğerlerinin başarısız yapıtlar ürettiği anlamına mı geliyor?

E) Sinemanın yazınsal yapıtlara bakış açısıyla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?

 

38. "Erguvanlar geçip gittiler bahçelerden / Geriye sadece erguvanlar kaldı" Bir şiirime bu dizelerle başlamıştım ve şöyle düşünmüştüm: Erguvanlar üzerine bir şiir, ancak bu kentte, İstanbul’da yazılabilir. Her kentin bir çiçeği var mıdır, bilmiyorum. Yaşadığım kentleri birer çiçekle simgelemek isteseydim; Londra'yı o her zaman sümbülî olan gökyüzüne bakarak sümbülle simgelerdim, Siirt'i, o beyaz kenti, beyaz bir gül ile Ankara'yı da sarı ve kavruk bir bozkır çiçeğiyle… Gelgelelim, erguvan, tıpkı bu kent, İstanbul gibidir. Hiçbir özen gerektirmeden, öylece ve kendiliğinden büyür erguvan ağacı. Bu kendiliğindenlik, onu İstanbul'a laleden daha çok yakıştırır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Alıntı yapma

B) Karşılaştırmaya başvurma

C) Açıklayıcı bir yol izleme

D) Benzetme yapma

E) Çeşitli duyulara seslenme

 

39. (I) Sanatçı, Mağdurun Dili adlı yapıtında toplumsal hayattan dışlanmışlık duygusunu ele alıyor. (II) Çoğu zaman klişelerle yaklaştığımız, haksızlığa uğramış kimselerin ruh dünyasına edebiyatın nasıl ışık düşürebileceğini gösteriyor. (III) Öte yandan dışlanmışlık duygusunun nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışıyor. (IV) Söz gelimi Dostoyevski'nin yapıtlarında işlediği ve "yer altı trajedisi" adını verdiği bireyin toplumla çatışma hâllerinin, okurlarca nasıl takip edildiğini ayrıntılı olarak irdeliyor. (V) Diğer birçok sanatçının bu konudan nasıl beslendiğini dahası okurun tutunamamışlıktan beslenen yapıtları neden ısrarla okuduğunu araştırıyor.

Bir yazarın ve yapıtının anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, içerikle ilgili bilgi verilmiştir.

B) II. cümlede, bilinen bir duruma yazınsal alanda nasıl yaklaşıldığı belirtilmiştir.

C) III. cümlede, kişilere sosyal sorumluluk yüklediği vurgulanmıştır.

D) IV. cümlede, bir örneğe dayalı olarak inceleme yapıldığı anlatılmıştır.

E) V. cümlede, araştırmaya dayalı bir çalışma yapıldığı ortaya konmuştur.

 

40. (I) Cervantes'in açtığı yolda 18. yüzyıldan itibaren roman sanatında İngiliz yazarların öne çıktığını görmekteyiz. (II) Samuel Richardson ve Henry Fielding'in ürünleri bu döneme rastlar. (III) Bu dönemlerde daha ziyade gerçeğe ve tarihe bağlı romanlar kaleme alınmış, bu da romanı diğer edebî türlerden daha ayrıcalıklı bir yere getirmiştir. (IV) 18. yüzyıl, romanın etkinlik alanının genişlediği, yaşanmışlık hissinin ağır bastığı olayların hikâye edildiği bir dönem olmuştur. (V) Romanın yaygınlık kazanmasında kendi döneminden önce var olan ve düzyazı ile kaleme alınmış edebiyat türlerinin hemen hemen tamamını kendi şemsiyesi altına alması da etkili olmuştur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangilerinde romanın önem kazanmasında etkili olan unsurlardan söz edilmiştir?

A) I. ve II.   B) II. ve III.   C) III. ve IV.   D) III. ve V.   E) IV. ve V.

 

CEVAP ANAHTARI

1-B  2-A  3-C  4-B  5-D  6-D  7-E  8-E  9-B  10-C  11-A  12-B  13-B  14-B  15-A  16-E  17-A  18-A  19-D  20-B  21-C  22-D  23-B  24-C  25-E  26-C  27-D  28-C  29-D  30-C  31-D  32-E  33-A  34-B  35-C  36-E  37-A  38-E  39-C  40-D

YGS Türkçe Deneme Sınavı-21 İndir!


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir