YGS Türkçe Deneme Sınavı-18

1. Ünlü tarihçinin son yayımlanan kitabı tarihin kılcal damarlarına ışık tutuyor. Bilinmeyene meraklı olan ve kitaplarını evladiyelik eserlerle zenginleştirmek isteyen okurlara yazarın bu kitabını mutlaka edinmelerini öneririz.

Parçadaki altı çizili bölümle sözü edilen eserin hangi yönü vurgulanmıştır?

A) Gerçekleri nesnel biçimde ortaya koymak

B) Yoğun bir anlatıma sahip olmak

C) Konulara farklı bakış açısıyla yaklaşmak

D) Olayları yüzeysel ele almak

E) Ayrıntılara yer vermek

 

2. Bir gazeteci yaşamdan kopuk, kullanıla kullanıla aşınmış sözcüklerin gölgesine sığınan bir kişi değildir.

Bu parçada geçen "aşınmış sözcüklerin gölgesine sığınmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sözcük seçiminde titiz davranmak

B) Okuyucuyu etkileyen sözcükler kullanmak

C) Sözcükleri bilinen anlamlarıyla kullanmak

D) Eski sözcüklerle yazmak

E) Sıradan anlatımların dışına çıkmak

 

3. “Herhangi bir romanın karakterlerinden hangisinin ideal olduğuna, yazarın sesinin en çok hangisinde duyulduğuna karar vermek güçtür.” cümlesinde geçen "yazarın sesinin duyulması" ile anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçının kişiliğini yansıtmak

B) Yazdığı romanın hakkını vermek

C) Okurla sıkı bir bağ kurmak

D) Sanatçının sanat görüşünü dile getirmek

E) Okuru içtenliğine inandırmak

 

4. Bu sanatçımız hiçbir özveriden kaçınmayarak bütün yorgunluklara katlanarak bu şiir antolojisini bitirmeyi başarmıştı.

Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir?

A) Burnunun ucunu göremeyen

B) İşini sağlama bağlayan

C) Bire bin katan

D) Kendi derdine düşen

E) Canla başla çalışan

 

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde boş bırakılan yere ayraç içinde verilen sözün getirilmesi anlamca uygun olmaz?

A) Bu eser uzun yıllar önce yazılmasına rağmen değerinden bir şey yitirmemiş —- niteliği kazanmıştır. (klasik)

B) Şair şiirlerinde okuyucuyu yormayan, oldukça sade bir —- kullanıyor. (üslup)

C) Sanatçının kendinden önce yazılanlara hiç benzemeyen kendine ait —- bir anlatımı var. (sıradan)

D) Bu sanatçımız sadece kendi ülkesine değil bütün insanların ortak sorunlarını dile getirerek eserine —- bir nitelik kazandırmıştır. (evrensel)

E) Sanatçı az sözle çok şey anlatmayı başarmış eserlerinde —- bulunan ender sanatçılardandır. (yoğunluk) 

 

6. İnsan, kâğıda basılmış bir metni ister okur, ister çözümler, ister sosisli sandviç sarmak üzere kullanır. Bu nedenle —-

Bu cümlenin sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) sanatçı yazarken okura göre kendini kısıtlamaz.

B) yazar eserini bitirdikten sonra okura müdahale edemez.

C) eser yayımlandıktan sonra yazarın kontrolünden çıkmıştır.

D) eserin okur üzerindeki etkisinin standardı yoktur.

E) sanatçının yazarken okura odaklanması başarısını artırır.

 

7. Dilciler, dilbilimciler şöyle der: "Bir insanın söz varlığı onun duygu ve düşünce evreninin sınırlarını çizer."

Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir insan ne kadar sözcük biliyorsa ancak o kadar duygu ve düşüncelerini geliştirebilir.

B) Duygu ve düşünceleri anlatmak önemli değil, önemli olan bunları doğru sözcüklerle aktarmaktır.

C) Sözcükleri etkili kullanmak her sanatçının tek arzusudur.

D) Bir insan duygu ve düşüncelerini aktardığı için yazar olmaz, bunları etkili bir biçimde aktardığı için yazar olur.

E) Az sözle çok şey anlatabilmek kelime hazinesiyle ilgili bir durumdur.

 

8. Başarılısı da, başarısızı da hiçbir şair gökten düşmez.

Bu cümleden aşağıdakilerden hangisine varılabilir?

A) Şiir yazmak doğuştan gelen bir yetenek gerektirir.

B) Şiir yazmak diğer edebi türleri yazmaktan daha zordur.

C) Şiir yazmak okurun duygularına seslenmek demektir.

D) Şiir yazmak çok çalışmayı gerektiren bir iştir.

E) Şiir yazmak gerçek yaşamla bağları koparmaktır.

 

9. (I) Bu sanatçımız insanı içine çeken uçurumlar gibi yazıyor öykülerini. (II) Yalın ama sarsıcı, insanı ortadan yarıverecek gibi irkiltici bir anlatımı var. (III) Böyle olunca da okur yakalandığı büyünün ayırtına ancak sonradan varıyor. (IV) Bu sanatçının öykücülüğü Sabahattin Ali'yle Orhan Kemal'den çok, Yaşar Kemal'le Necati Güngöre'ye benziyor. (V) Yaşar Kemal anlatı geleneğinin yazınsal sarmalından öyküyü kaleme alıyor da ondan.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, benzetme yapılıyor.

B) II. cümlede, üslupla ilgili açıklamalar yapılıyor.

C) III. cümlede, okuyucunun durumuyla ilgili bir sonuca varılıyor.

D) IV. cümlede karşılaştırma yapılıyor.

E) V. cümlede bir tahmin yapılıyor.

 

10. (I)Sait Faik'in (II)birkaç öyküsünü (III)okuduktan sonra (IV)anladımki okyanusu bilmeden yaşıyormuşum. Onun kitaplarını okuyunca (V)ben de onun rüzgârına kendimi kaptırdım.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

11. Naranya, pina (I), mango ve papaya meyveleri (II)… O muhteşem, tatil çağrıştıran (III), hindistan cevizi ağaçları (IV)… Burası alabildiğine bir kumsala sahip olan Dominik Cumhuriyeti'ydi. Kristof Colomb Hint Okyanusu'na doğru yola çıkmıştı (V); ama kader onu buraya sürüklemişti.

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

12. J. Shaw'ın dediği gibi (I): "Buhran anlarında III. Selim (II), kendini korumak için ıslahatçılara ihanet etmiş olsa da hayatta kalanlar ıslahatı yeniden başlatacak (III); hatta daha da ileri götüreceklerdi (IV). Nitekim II. Mahmut döneminde ıslahatlar devam etti hiç hız kesmeden (V)…

Bu parçadaki noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada bir yanlışlık yapılmıştır?

A) Karacaoğlan / halk dilinin bütün inceliklerini bilen bir ozandır.

B) Sanatçı / bütün şiirlerinde / halk şiirinin özelliklerini / aktardı.

C) Bilinçli okurlar / sanatçıların / birçok eserini / yorumlayabilirler.

D) Her sanatçı / eserine / kendi hayatını / yansıtır.

E) Sanatçı / Anadolu insanının sıkıntılarını / başarıyla/yansıttı.

 

14. I. Denizle doğanın kaynaştığı bu manzara, insanı büyülüyor.

II. Yaşlı kadın her sabah çiçeklerini sulardı.

III. İskelede bekleyen adam bizi çağırdı.

IV. Her sorunun bir çözümü olduğunu biliyordu.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri öğeleri ve öğelerinin sıralanışı yönüyle aynıdır?

A) I. ve II.   B) II. ve III.   C) I. ve III.   D) III. ve IV.   E) II. ve IV.

 

15. Çağdaş Türk öykücülüğünün en önemli kilometre taşlarından biri olan Sait Faik, hem kendi kuşağını hem de sonraki kuşakları derinden etkilemişti.

Bu cümle ve cümlede kullanılan sözcükler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Farklı türden zarflar kullanılmıştır.

B) Türemiş yapıda sözcüklere yer verilmiştir.

C) İsim tamlaması ve sıfat tamlaması kullanılmıştır.

D) İlgi adılına yer verilmiştir.

E) Cümlenin yüklemi öğrenilen geçmiş zamanın hikâyesiyle çekimlenmiş bir fiildir.

 

16. (I) Araba; inişli çıkışlı dağ yollarına girmişti. (II) Bazen kurumuş sel çukurlarından geçiyor bazen boş tarlaların kenarından gidiyordu. (III) Bu yollarda yorgunluktan inler gibi sesler çıkaran kağnılara, çıplak ayaklı kadınlara rastlıyorduk. (IV) Yıkık bir değirmenin önünde yaşlı bir adama rastladık. (V) Birkaç kelimeyle kim olduğumu anlattım.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede niteleme sıfatı kullanılmıştır.

B) II. cümlede "-mış" ekiyle türetilmiş sıfat-fiil kullanılmıştır.

C) III. cümlede işaret zamiri kullanılmıştır.

D) IV. cümlede hem niteleme hem belirtme sıfatı almış sözcük kullanılmıştır.

E) V. cümlede soru zamiri kullanılmıştır.

 

17. (I) Yeni açılan tünellerle Arhavi'ye giden yol kısalmış. (II) Trabzon veya Batum üzerinden hava yoluyla ulaşım daha rahat. (III) Artvin'in Karadeniz kıyısındaki iki ilçesinden biri olan Arhavi engebeli arazi üzerine kuruludur. (IV) Eskiden ekilen pirincin yerine şimdi çay yetiştiriliyor. (V) Büyük baş hayvancılık ve süt ürünleri de halkın geçim kaynakları.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümle bileşik bir cümledir.

B) II. cümle bağlı bir cümledir.

C) III. cümle isim cümlesidir.

D) IV. cümle kurallı bir cümledir.

E) V. cümle basit bir cümledir.

 

18. (I) Gökten kapkara bir kavis ve o kavisten bir yağmur perdesi sarktı. (II) Denize kaynayan beyaz bir çizgi çekti. (III) Bu perdenin arkasından keskin mavi kıvılcımların denize sıçradıklarını görüyorduk. (IV) Yağmurun önünde kaçıyorduk hızla. (V) Damlalar güvertede cevizler gibi şakır şukur kırılıyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle basit, kurallı bir fiil cümlesidir.

B) II. cümle bileşik bir cümledir.

C) III. cümle dolaylı tümleç, nesne ve yüklemden oluşan kurallı bir cümledir.

D) IV. cümle bileşik, devrik, fiil cümlesidir.

E) V. cümle basit bir fiil cümlesidir.

 

19. Söyle sevda içinde türkümüzü

Aç bembeyaz bir yelken

Neden herkes güzel olmaz

Yaşamak bu kadar güzelken?

Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Ekfiil vardır.

B) Niteleme sıfatı vardır.

C) Belgisiz zamir vardır.

D) Soru zarfı vardır.

E) Adeylem (isim – fiil) vardır.

 

20. Çocuğun yaşı çok ufak ama bilgisi gerçekten fazlaydı.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A) "çok" sözcüğü cümleden atılarak

B) "fazlaydı" yerine "inanılmazdı" sözü getirilerek

C) "ufak" yerine "küçük" sözü getirilerek

D) "ama" bağlacı cümleden atılarak

E) "bilgisi" yerine "bilgileri" sözü getirilerek

 

21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Onunla konuştuktan sonra herkese çok iyi davranmaya başladı.

B) Birçok yayınevi kitap satışlarını artırmak için yeni kampanyalar düzenliyor.

C) Sadık'ın babasına böbrek yetersizliği teşhisi konmuştu.

D) Köyün girişinde balıkçı teknelerinin bağlandığı bir liman bulunuyordu.

E) Yağmurlu günlerde sıcacık bir odanın penceresinden dışarıyı seyrediyordum.

 

22. Bir romancının sadece çağdaşlarının değil, kendinden öncekilerin de eserleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gereksiz sözcük kullanılması

B) Tamlama yanlışlığı

C) Özne eksikliği

D) Çatı uyumsuzluğu

E) Nesne eksikliği

 

23. Buralarda ara sıra ne sürekli ne inatçı bir kış olurdu. Bembeyaz, dümdüz ova ortasında kasaba her gün biraz daha karlara gömülürdü. Nisan yağmurlarına kadar karlar altındaki kasabanın dar sokaklarında dört beş ay hayat hareket kesilir; ne kağnılar geçer, ne manda sürüleri dolaşır, ne at şakırtıları duyulurdu. Yalnız bazı günler bir tabut arkasında mezarlığa yollanan ufak bir kalabalık karları hışırdatarak, öksüre öksüre isteksiz, konuşmaksızın geçip giderdi. Sonra gene sessizlik, karların büsbütün derin, korkunç ettiği bir durgunluk, deniz gibi gelir, bu sisli izi çarçabuk örterdi.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Kişisel duygulara yer verilmiştir.

B) Bir düşünce örneklerle açıklanmıştır.

C) Benzetmeye başvurulmuştur.

D) Farklı duyu organlarından yararlanılmıştır.

E) Öyküleme anlatım biçimi kullanılmıştır.

 

24. (I) Her öykü bir olaya, bir duruma ya da olay ve durumlar zincirine yaslanır. (II) Bu olay ve durumların belli bir yerde ve zaman diliminde geçmesi gerekir. (III) Yer ve zaman öğesi dışında hiçbir olay düşünülemez. (IV) Bu yönden öykülenen olay ve duruma bağlı olarak yer de zaman da bir öyküde önemlidir. (V) Her öyküde bir olayın ortaya çıkışı, bir gelişmesi bir de sona ermesi vardır. (VI) Bir öyküde anlatılan olayın nerede ve ne zaman geçtiği mutlaka okuyucuya bildirilmelidir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi akışı bozmaktadır?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

25. (I) Bir ozanın, daha doğrusu bir dil işçisinin düşün ve duygu evrenini tanımada en kısa yol onun sözlüğüne bakmaktır. (II) Onun kullandığı kelimeler sanatçıyı ele verir. (III) Yaşamıyla şiiri arasında tam bir denge kurmuş ozanların sayısı azdır. (IV) Şiirlerini sevgiyle soluduğumuz bazı ozanları yakından tanıyınca ürpermemiz bundandır. (V) O güzelim dizeleri bu mu yazmış gibisinden kuşkuya düşersiniz. (VI) Artık eskisi gibi o şiirden tat almaz olursunuz.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?

A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

 

26. Bir yazıyı sağlıklı kılan dilsel ve düşünsel nitelikler cümlelerin sözcüksel ve sözdizimsel yapısına bağlıdır. Bu yönden anlatım birimi olarak tümcenin bir tartımdan, bir denetimden geçirilmesi gerekir. Yazar yazdıktan sonra dönüp yazdıklarını tekrar düzenlemelidir. Güç bir iştir bu. Yazarları yeniden yazmaya zorlar. Bu yüzden çoğu yazarımız yanaşmaz buna. Böyle olunca da —-

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) okuyucunun zevkle okuduğu, sürükleyici yazılar ortaya çıkar.

B) hep aynı konuları işleyen yazılar ortaya çıkar.

C) özgün olmayan, yazılar ortaya çıkıyor.

D) yazılarda anlatım bozuklukları, dil yanlışları ortaya çıkıyor.

E) toplumdan kopuk yazılar ortaya çıkıyor.

 

27. Eleştirmen için her yazar ve eser gençtir, yenidir. Fuzuli'ye, Şeyh Galib'e, Sezai Karakoç'a, Turgut Uyar'a yaşlarına göre yer belirlemek eleştirinin değil edebiyat tarihinin işidir. Edebiyat eseri özde biriciktir ve var olduğu zaman kadar sonraki zamanı da kuşatan bir değere sahiptir. Bu nedenle zaman ve zeminle sınırlı olmaksızın her okunuşta yeniden üretilir, ona yeni değerler yüklenir. Kendisini edebiyatçı olarak niteleyen herkes bu esası bilir, buna göre hareket eder. Asıl olan layıkıyla geleceğe kalmaktır. Kısacası —-

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) bazı sanatçılar eleştirmenden özel ilgili bekler.

B) genç – ihtiyar, yeni – eski tanımları eleştirmeni bağlamaz.

C) eleştiri daima edebiyat eserini takip eder.

D) eleştiri vasat olanla, taklit edenle uğraşmaz.

E) eleştirmenin okur üzerinde sürekli bir etkisi vardır.

 

28. Eğer sanatçı, sanatın isteklerini her şeyden önce göz önünde tutmazsa başarılı olamayacaktır. Balzac romanlarında toplumun türlü dertlerini deşer, türlü çirkinlikleri, kusurları ortaya koyar, dolayısıyla toplumun kafaca, ahlakça iyileşmesine yararlı olmuştur ama bu romanlarını sırf bunun için de yazmamıştır. Amacı roman yazmaktı.

Parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Sanatçı sanatını toplum için seferber etmelidir.

B) Sanatçılar toplumsal olaylar karşısında antenlerini açık tutmalıdır.

C) Sanatçının çalışması her şeyden önce sanal uğruna olmalıdır.

D) Sanatçı yapıtlarında gerçeğe bağlı kalmaya dikkat etmelidir.

E) Sanatçı toplumun yanlışlarını düzeltmek arzusunda olmalıdır. 

 

29. —- Bundan dolayı ona büyük önem vermek gerekir. Aynı dili konuşan insanlar millet denilen sosyal varlığın temelini oluştururlar. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir araç olduğu için, insan topluluklarını bir yığın, veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında "duygu ve düşünce birliği" olan bir topluluk yani "millet" haline getirir. Dilini bilmediğimiz bir ülkede etrafımızda milyonlarca insan bulunsa da kendimizi yalnız hissederiz.

Parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelir.

B) İnsan içinde yaşadığı toplumda dili hazır bulur.

C) Dil, bir milletin yaşadığı değişimlere paralel farklılıklar gösterir.

D) Kendi milletinin tarihini öğrenmek isteyen kişi önce dilini öğrenmelidir.

E) Bir dil, insanı ve eşyayı en açık biçimde ifade edebilmelidir.

 

30. Yazınbilimcilerin üzerinde durduğu, tartıştığı bir sorudur bu. Sayanlar da var, saymayanlar da. Bana göre yazınsal yaratımın bir uzantısıdır eleştiri. Bir yaratımı oluşturan, yönlendiren etkenler üç aşağı beş yukarı eleştiri için de geçerlidir. Şöyle ki yazınsal yaratımın çıkış noktası nasıl yazarın kişiliğiyse eleştiri yazısında da çıkış noktası eleştirmenin kişiliğidir. Yaratma süreci içinde yazarın sürdürdüğü etkinliği eleştirmen de gösterir.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Eleştiri nesnel yargılarla ayakta kalabilir mi?

B) Eleştiri yazınsal bir yaratı sayılabilir mi?

C) Duygularını işe karıştıranlar gerçek eleştirmen olabilir mi?

D) Eleştirinin edebiyatın gelişmesine katkısı var mı?

E) Eleştiri okurla yazar arasında bir köprü kabul edilebilir mi?

 

31. Uzun yıllardır edebiyatımızda şiir çevrilebilir mi çevrilemez mi konusu tartışılmakta. Bir grup "şiir çevrilemez" gibi bir önermeyi körü körüne savunmakta. Hiç şiir çevirisi yapılmasa Homeros, Vergilius, Dante, Shakespeare, Baudelaire, Keats, Shelley gibi şairleri okumak için okurun sayısız dil öğrenmesi gerekecekti. Her edebiyatseverin böyle bir olanağa sahip olmadığı düşünüldüğünde bunun aslında toplumsal gerçeklikle uyuşmayan epeyce "lüks" bir tavır olduğunu herkes görebilir. Böyle düşünenler yüzünden ülkemizde şiir çevirisi hak ettiği değeri bulamamış. Türk okuru Dünya şiirini çok geriden takip edebilmiştir.

Parçada asıl anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bütün şiir çevrilerin aynı yetkinlikte olmasının mümkün olmadığı

B) Türk okurunun kötü çevirilerden dolayı Batı şiirini takip edemediği

C) Şairlerin şiir çevirisi konusunda birbirlerinden çok farklı düşündüğü

D) Şiirin orijinali ile çevirisi arasında çok büyük farklılıklar olduğu

E) Şiir çevirisine karşı çıkanlar yüzünden ülkemizde okurun ve şiir çevirisinin zarar gördüğü

 

32. Eleştiri, sanat ve edebiyat dünyasının en tartışmalı alanlarından biridir. Fonksiyonları, yöntemleri ve niteliği yüzyıllardır tartışılmasına karşın yine de genel geçer ölçütleri tespit edilebilmiş değildir. Eleştiride asıl problem yöntem konusunda odaklaşmakta. Yani bir sanat yapıtını adilane bir şekilde değerlendirebilmek için onu hangi değerlere, ölçütlere başvurarak yorumlayacağız? Ne var ki bu sorunun cevabında henüz ortak bir payda tespit edilememiştir. Yani sanat eseri için "eğer sanatsal ürün şu özellikleri taşıyorsa iyi, şu özellikleri taşıyorsa kötüdür." denilebilecek, herkesin kabulleneceği genel geçer bir ölçüt yok.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Günümüzde eleştiri yöntemlerinin oldukça farklı biçimde değişmesinden

B) Eleştiri türünün eskisi kadar ilgi görmemesinden

C) Çoğu eleştirmenin yaşadığı ilgisizlik nedeniyle eleştiriden uzaklaşmasından

D) Eleştiride nesnel ölçütlerin belirlenmemiş olmasından

E) Eleştirinin sanatçıyı yönlendirme işlevini yitirmiş olmasından 

 

33. Fotoğraf icat olduğunda resim sanatının önemini yitireceğini, dahası yok olacağını ileri sürenler bile olmuştu. Sinema icat olduğunda da benzer şeyler fotoğraf için söylenmişti. Resim sanatı, fotoğrafın asla yapamayacağını yapmayı sürdürdü. Fotoğraf da sinemanın asla beceremeyeceğini. Hepsi dünyayı, yaşamı yorumlamanın kendine özgü dilini, dillerini oluşturdu.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanat eserleri dış gerçeği yorumlayarak sunar.

B) Her görsel sanat dünyayı ve yaşamı kendine has yorumlar.

C) Fotoğraf sanatı olayları resimden daha nesnel biçimde yansıtır.

D) Sanatın amacı toplum sorunlarını yansıtmak ve bunlara çözümler üretmektir.

E) Sinema gereken desteği bulamadığı için kaliteli filmler ortaya çıkmamaktadır.

 

34. İstanbul'un gezilmeye, görülmeye değer yerleri pek çoktur. İlçelerden semtlere, mahallelerden sokaklara kadar öyle önemli yerler var ki görülecek. Ne yazık ki İstanbul'da yaşayanlar buraların farkında bile olmuyorlar. Belki farkındalar; ancak ilgilenmiyorlar. Bu bir bakıma evlerimizin en güzel odalarının misafirlere ayrılması gibi. İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerine halkımız kapılarını kapatmış, turistlere açmış sanki. Bu İstanbul halkı adına üzücü bir durum.

Parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerinin bakımsız olmasından

B) İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerine halkın ilgisiz kalmasından

C) İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerine turistler tarafından zarar verilmesinden

D) İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerinin gerektiği kadar tanıtılmamasından

E) İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerine yenilerinin katılmamasından

 

35. Gerçek yazar kendisinden önce bilinmeyen birtakım duygular bulan ya da o duyguları yaratan kişi değildir. Hiçbir sanatçı insanlıkta yeni bir duygu bulmaz, yeni bir duygu yaratmaz. Zaten var olan duyguları söyler. Ancak öyle söyler ki biz o duyguların o şairlerin söylediğinden başka türlü söylenmeyeceğini, o şairin duygularına en uygun deyişi bulunduğunu anlarız. Yeni yazar, eskimeyen ölmeyen yazar bir dil arasından insanlara kendilerini en iyi anlatacak, sezdirecek şekiller bulmuş olan adamdır.

Parçaya göre gerçek yazarın özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Herkesten farklı konuları işlemesi

B) İnsanda yeni duygular keşfetmesi

C) Kişisel duygu ve düşüncelerine öncelik vermesi

D) Biçimden çok içeriğe önem vermesi

E) Dili en güzel biçimde kullanması

 

36. Toplumcu gerçekçi Türk edebiyatının usta ismi Orhan Kemal'in temel kaygısı "önce ekmek" olan insanları ve bu insanların özlemlerini anlattığı "Önce Ekmek" adlı öykü kitabı geçtiğimiz günlerde tekrar basıldı. Önce ekmek diyenlerin dünyasından çocuklara eserlerinde önemli bir yer veren Orhan Kemal'in bu öykü kitabında da çocuklar ön planda. Kitaptaki 17 öykünün sekizinin baş kahramanı çocuklar. Bu öykülerde çocuklar "ekmek kavgası" nın neferleri oldukları gibi tam da Orhan Kemal'in inandığı ışıklı, aydınlık tarafları olan kişiler. Orhan Kemal, insanlığın yarını adına görmek istediklerini çocukların dünyasında somutlaştırıyor. Yazar insana inanır, yarını kurma mücadelesinde öncelikle insana önemli bir rol verir. Duru bir Türkçeyle yazılmış öykülerde dikkatimizi çeken bir diğer nokta, Orhan Kemal'in insan psikolojisini yansıtmadaki başarısıdır.

Bu parçada Orhan Kemal'le ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Öykülerinde rahatça anlaşılan bir dil kullandığına

B) Gelecek için düşündüklerini öykülerinde anlattığı çocuklarda somutlaştırdığına

C) Öykülerinde insanın duygu dünyasını anlatma konusunda başarılı olduğuna

D) Öykülerinde ekmek kavgası içinde olan insanları anlattığına

E) Öykülerinin konularını seçerken günceli anlatmaya çok fazla dikkat ettiğine 

 

37. Nobel ödüllü yazar Necip Mahfuz tüccar bir ailenin çocuğu olarak 1912'de Kahire'de doğmuştu. Felsefe eğitiminden sonra ülkesindeki ününü 1939 yılında başladığı hikâye ve roman yazarlığıyla sağlamıştı. İlk ürünlerinde tarihi roman türüne ilgi duymakla birlikte, bir süre sonra toplumsal sorunlara eğilmiştir. Yapıtlarında en çok da Mısır orta sınıfının hayatını ele almıştır. Yazar, kendisinden önce gelen ustaların izinden gitmiş ve Arap romanında yeni bir devir açmıştır. Geride kırk kadar roman, yüz kadar öykü ve otuzu aşan senaryo bırakmıştır. Bir bütün olarak baktığımızda Mahfuz'un hayatı ve romanlarıyla modern Mısır'ın siyasi ve toplumsal tarihi bütünüyle örtüşecektir.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Roman türünde Arap edebiyatında yeni bir çığır açtığına

B) Romanlarında tarihten ve toplumdan seçtiği konulara değindiğine

C) Yazmayı yaşam biçimi haline getirdiğine

D) Kendinden önceki büyük yazarları örnek aldığına

E) Değişik türde eserler yazdığına

 

38. 1979 yılında kurulan yayınevimiz "Okumak çocuklar için serüven olmalı!" anlayışından yola çıkarak günümüz çocuklarının severek, eğlenerek okuyacakları kitaplar basmaya çalışıyoruz. Çocukların sosyal, düşünsel, duygusal gelişimlerine katkıda bulunacak nitelikli eserler üretmekteyiz. Bu amaç doğrultusunda çocuğun yaşamından yola çıkan, gerçek dünyada var olan olayları, ilişkileri ve güzellikleri çocuğun hayal dünyası ile birlikte anlatan kitapları seçmekte ve sunmaktayız. Yayımladığımız çocuk kitaplarının sadece bir kültür hizmeti olmadığının, bu ülkenin geleceğini de üzerinde taşıdığının bilincindeyiz. Çevreye, topluma duyarlı gençlerin yetişmesine katkıda bulunma arzusu ve bu sorumluluk duygusuyla yolumuza devam ediyoruz.

Bu parçada sözü edilen yayıneviyle ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yayımladıkları eserlerle topluma faydalı gençler yetiştirmeyi hedeflediklerine

B) Çocukların gelişimine yardımcı olacak eser yayımladıklarına

C) Çocukların yetişkinlerle yaşadıkları sorunları yayımladıkları eserlerde dile getirdiklerine

D) Yayımladıkları kitaplarda çocuğun yaşadıklarıyla hayal gücünü birleştirdiklerine

E) Çocukların eğlenerek okuyacakları kitaplar üretmeye çalıştıklarına

 

39. Dünyaca ünlü bilimkurgu yazan, Jules Verne'i ailesinin denizciliğe olan ilgisi hem özel yaşamında hem de yazın alanında çok etkilemiştir. Öyle ki henüz küçük bir çocukken gemilerde tayfalık yapmak için evden kaçmayı bile göze almıştır. Jules Verne, öğrenim için gittiği Paris'te tiyatroyla ilgilenmeye başlamıştır. İlk yapıtı bir tiyatro oyunudur. Tüm vaktini Paris'teki kütüphanelerde uzay, arkeoloji, antropoloji, matematik, fizik gibi bilim kitapları okuyarak geçiren Jules Verne'nin ilk romanı "Balonla Beş Hafta" çok büyük ün kazanmıştır. Yazar, birçok icadı çok önceden tahmin edip kurgulayarak romanlarına konu ettiği için kimi çevrelerce "Bilim falcısı" olarak adlandırılmıştır. Kitaplarında söz ettiği icatlar gerçekleştiğinde onun kullandığı isimler verilmiştir. Jules Verne yapıtları başka dillere en çok çevrilmiş yazardır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Eserlerinde döneminde bilinmeyen ve bulunmayan icatlara yer verdiğine

B) Yazarın gerçekleştirmek istediği daha pek çok hedefinin bulunduğuna

C) Birçok değişik dile çevrilerek çok sayıda ülkede eserlerinin okunduğuna

D) Tiyatro ve roman gibi farklı türlerde eserler yazdığına

E) Sanatında ve özel yaşamında denizciliğin etkisinin büyük olduğuna

 

40. Tanzimat’la birlikte siyasal ve toplumsal yaşamda başlayan yenileşme, ister istemez yazın alanında yankısını gösterir. Gazetelerin yayımlanması, yeni düzyazısal türlerin denenmesi, şiire yeni kavramları yerleştirme çabaları eleştirel boyutlu tartışmaları beraberinde getirmiştir. Ancak belirli konuların etrafında dönüp durur bu tartışmalar. Bunlara bir ad koymak gerekirse bir tür gramer eleştirisi gibidir. Yapıtlarda kullanılan Arapça, Farsça sözcüklerin kullanımlarındaki yanlışlar üzerinde durulur. Yabancı kökenli sözcüklerle oluşturulmuş tamlamaların kurallara uygun olup olmadığı tartışılmıştır.

Parçada Tanzimat dönemiyle ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Düzyazıda yeni türlerin denendiğine

B) Eleştirilerin daha çok dille ilgili olduğuna

C) Dilde yabancı kökenli sözcüklerin daha fazla kullanıldığına

D) Yapıtlarda sosyal değişimin izlerinin görüldüğüne

E) Toplumsal yaşamda birtakım değişikliklerin yaşandığına

 

CEVAP ANAHTARI

1-E  2-D  3-A  4-E  5-C  6-E  7-A  8-D  9-E  10-D  11-C  12-E  13-C  14-C  15-D  16-C  17-B  18-D  19-A  20-C  21-C  22-B  23-B  24-D  25-B  26-D  27-B  28-C  29-A  30-B  31-E  32-D  33-B  34-B  35-E  36-E  37-C  38-C  39-B  40-C 

YGS Türkçe Deneme Sınavı-18 İndir!


1 Yorum Var: “YGS Türkçe Deneme Sınavı-18

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir