Şiir Dili

Şiir insanın duygu, coşku, özlem ve hayallerini kendine özgü bir dille ifade eder. Dili daha canlı, daha güzel ve daha etkili hâle getirerek ona bir kimlik kazandırır. Şair günlük dildeki sözcükleri özenle seçer. Onlara yepyeni anlamlar kazandırır. Kullanılan dile yeni değerler ve anlamlar kazandırır. Benzetmelere, değişmecelere (mecaz) yer verir. Somut varlıkları soyutlaştırır, soyutları da somutlaştırır. Böylece duygu ve düşüncelerine bir anlam derinliği kazandırır. Şairler, şiirlerini tekdüzelikten kurtarmak için sanatlardan yararlanmıştır. Böylece şiir, daha ilgi çekici, merak uyandırıcı bir hâl almıştır. Şairlerin yararlandıkları belli başlı sanatlar şunlardır:

Teşbih (Benzetme)

Aralarında ilgi bulunan iki şeyden güçsüz olanı güçlü olana benzetme sanatıdır. Teşbihte dört unsur vardır:

  • “Kendisine benzetilen”, benzerlik kurulan unsurlardan nitelikçe daha üstün, daha güçlü olandır.
  • “Benzeyen”, benzerlik kurulan unsurlardan nitelikçe daha zayıf, daha güçsüz olandır.
  • “Benzetme yönü”, birbirine benzetilen unsurlar arasındaki benzetme ilgisidir.
  • “Benzetme edatı”, benzetme yaparken kullanılan “kadar, gibi, sanki vb.” edatlardır.

“Annesinin elleri pamuk gibi yumuşaktı.” cümlesinde teşbih sanatı vardır. “Annenin elleri” sözü “pamuk”a benzetilmiştir. Bu teşbihin unsurlarını inceleyelim:

Annesinin elleri (benzeyen)
pamuk (benzetilen)
gibi (benzetme edatı)
yumuşaktı (benzetme yönü)

  • Dört unsuru da bulunan benzetmelere “tam teşbih” adı verilir.
  • Sadece “kendisine benzetilen’ ve “benzeyen” unsurlarıyla yapılan benzetmelere “teşbih-i beliğ denir.
  • “Gülünce inci dişleri ne güzel parlıyor.” cümlesinde “dişler” sözü “inci”ye benzetilmiştir, “inci” kendisine benzetilen, “dişler” de benzeyendir. Yalnızca bu iki unsur olduğundan burada teşbih-i beliğ vardır.

İstiare (İğretileme)

İstiare, “kendisine benzetilen” veya “benzeyen” ile yapılır. İstiare ikiye ayrılır:

a. Açık istiare: “Kendisine benzetilen” ile, yani benzetmenin güçlü unsuruyla yapılan istiaredir. Şairler; daha çok, açık istiareyi kullanmışlardır.

Sabahtan uğradım ben bir fidana
Dedim mahmur musun, dedi ki yok yok

dizelerinde “fidan” sözcüğünde açık istiare vardır, “sevgili”, “fidan’a benzetilmiştir. “Sevgili” benzeyen, “fidan” kendisine benzetilendir. Görüldüğü gibi yalnızca kendisine benzetilen, yani “fidan” sözcüğü kullanılmış, bununla da “sevgili” kastedilmiştir.

b. Kapalı istiare: Sadece “benzeyen” unsuruyla yapılır.

Dalların boynu bükük
“Kederliyiz” der gibi

Bu dizelerde “dallar” boynu bükük sözünden de anlaşılacağı üzere “insan’a benzetiliyor. Burada sadece kendisine benzetilen durumundaki “insan’dan söz edilmemiş, kapalı istiareye başvurulmuştur.

Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)

Aralarında anlam ilgisi bulunan sözlerden birini diğerinin yerine kullanma sanatına mecaz-ı mürsel denir. Mecaz-ı mürsel sanatında benzetmeden yararlanılmaz.

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet

dizesinde “Beyoğlu” sözüyle, orada yaşayan insanlar, “Karacaahmet” sözüyle de mezarlık kastedilmiştir.

Tecahül-i Arif

Şairin bildiği bir konuyu bilmiyormuş gibi aktarmasına dayanan bir sanattır.

Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar, ateş yakarmış

dizelerinde şair, “taşın sert olduğunu, suyun insanı boğduğunu, ateşin yaktığını” elbette biliyor. Ancak bunları bilmiyormuş gibi bir tavır takınarak tecahül-i arif sanatı yapıyor.

Teşhis (Kişileştirme)

İnsan dışındaki varlıkları, insana özgü niteliklerle aktarma sanatıdır.

Ay suda bestelerken en güzel şarkısını
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı

dizelerinde “ay” ve “kürekler” insana özgü niteliklerle aktarıldığından teşhis sanatı yapılmıştır. İnsana özgü bir özellik olan “şarkı bestelemek”, “Ay’a; “şiir yazmak ” ise “kürekler”e verilmiştir.

İntak (Konuşturma)

İnsan dışındaki varlıkları konuşturma sanatıdır.

Çiğdem der ki ben elâyım
Yiğit başına belâyım

dizelerinde sözü edilen “çiğdem” insan dışındaki bir varlıktır. “Çiğdem der ki” sözüyle çiğdem konuşturulduğundan intak sanatı yapılmıştır.

Tekrir

Bir ahenk yaratmak için aynı sözcüklerin tekrarlanmasına dayanan söz sanatıdır.

Neysen sen, nefes sen, neylersin neyi
Neyzensen, nefessen, neylersin neyi

dizelerinde aynı sözcüklerin tekrar edildiğini görüyoruz. Dolayısıyla tekrir sanatı yapılmıştır.

Mübalağa (Abartma)

Bir olayı, durumu ya da varlığı olduğundan büyük ya da küçük olarak anlatmaya mübalağa denir.

Horoz değil katır idi
Dağdan odun getirirdi
Her işleri bitirirdi
Çil horozum kayboldu

dizelerinde “horozun katır kadar olması, dağdan odun getirmesi, her işleri bitirmesi” gerçek yaşamda olabilecek şeyler değildir. Dolayısıyla burada mübalağa sanatı yapılmıştır.

Tezat

Bir konuyu ortaya koyarken onunla ilgili karşıt sözcükleri bir arada kullanma sanatıdır.

Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar

dizelerinde şair aynalarla ilgili düşüncesini aktarırken “düşman” ve “dost” sözcüklerini kullanmıştır. Bunlar karşıt sözcüklerdir.

Tevriye

Tevriye sanat, birden çok anlam taşıyan sözcüklerle yapılır. Sözcüğün birden çok anlama gelecek biçimde kullanılmasına dayanan bir sanattır. Tevriyede genellikle sözcüğün yakın anlamı vurgulansa da uzak anlamı kastedilir.

Bir buse mi, bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o âfet gülü verdi

dizelerinde “gülü verdi” sözüyle tevriye sanatı yapılmıştır. Bu sözden “gül çiçeğini verdi” ve “gülümsedi” anlamları çıkar. Ancak şair, sevgilinin gül çiçeğini verdiğini söylese de asıl olarak “gülümsediğini” vurgulamak istemiştir.

Hüsn-i Talil

Bir olayın meydana gelişini gerçek nedeninin dışında hayalî ve güzel bir nedene bağlama sanatıdır.

Ayrılık hasretine içerledi güller
Yapraklannı döküverdi birer birer

dizelerinde “güllerin yapraklarını dökmesi”, ayrılık hasreti çekme” nedenine bağlanmıştır. Oysaki güllerin yapraklannı dökmesinin gerçek nedeni bu değildir.

Telmih

Geçmişteki, herkesçe bilinen bir olayı ya da önemli bir kişiyi hatırlatma sanatıdır.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi

dizelerinde telmih sanatı yapılmıştır. “Bedrin aslanları” sözüyle “Bedir Savaşı” hatırlatılmıştır.

Kinaye

Hem gerçek hem mecaz anlama gelebilecek sözlerle yapılan bir sanattır. Kinayenin bulunduğu sözün gerçek anlamı çıksa da asıl, mecaz anlamı kastedilir. Deyim ve atasözlerinde kinayeye sık sık başvurulmuştur.

“Ateş düştüğü yeri yakar.”

atasözünde kinaye vardır. Gerçek anlamda “ateşin düştüğü yeri yaktığı” doğrudur. Bu atasözünün mecaz anlamı ise “bir derdin, sıkıntının, en çok, onu çeken kişiyi etkilediği”dir. Bu atasözünde de kastedilen, gerçek değil mecaz anlamıdır.

Aliterasyon

Şiirde ahengi yakalamak için aynı seslerden oluşan sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır. Aliterasyon ünsüz harflerle yapılır.

Derûn-ı sînede zahm-ı nihân mısın a gönül
Elemle âh çeken bir dehân mısın a gönül

dizelerinde “n” ünsüzleriyle aliterasyon yapıldığını görüyoruz.

Cinas

Yazılışları aynı anlamları ayrı sözcükleri dize sonlarında kullanma sanatıdır.

Böyle bağlar
Yâr başın böyle bağlar
Gül açmaz bülbül ötmez
Yıkılsın böyle bağlar

dizelerinde “bağlar” sözcüğüyle cinas sanatı yapılmıştır.

Ayrıca Bkz. Edebi Sanatlar


97 Yorum Var: “Şiir Dili

  1. En dahiler bilim denemişler, felsefe denemişler, nesir denemişler ama kendilerini ancak şiirle ifade edebilmişler ki şiire en sonunda başvurmuşlar… Şiir deryadır…

  2. Çok güzel bir site, yazacağım şiir performans ödevimdeki söz ve şiir sanatlarını yeterince kullanmamı sağlayacaksınız çok teşekkür ederim.

  3. Allah sizden razı olsun, Allah sıkıntılarınızı dindirsin. İşlerinizde kolaylıklar nasip eylesin. Ne muradınız varsa versin.

  4. Ben anlamadım. Öğretmenim şiirin dilini ve üslubunu soruyor. Ne yazarım? Cevabını vermemişsiniz ki. Bu şiirin dili nedir? Sorusuna benzetmedir yazmam mı gerekiyor? Çok tezat bir durum bu.

    1. Şiir dili genel olarak sanatçının kullandığı kelimeler, edebi sanatlar ve imgelerle alakalıdır. “Bu şiirin dili nedir?” diye bir soru olmaz. Ama şiir dili, yukarıdaki kriterler doğrultusunda incelenebilir.

Emirhan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir