Redif Mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin ya da anlamları aynı olan kelimelerin tekrarlanmasına “redif” denir. Redifte kafiye aranmaz. Böyle durumlarda rediften önceki söz veya söz parçalarında kafiye aranır. Redifler daima dizenin en sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir. Bazı şiirlerde kafiye bulunmayabilir ama redif olabilir. Redifin sözlük anlamı “arkadan gelen ‘dir. Divan edebiyatında redifli şiirlere “müreddef” denmiştir. Redif, halk şiirinin en eski ve önemli öğelerinden biridir. Öyle ki halk şairleri pek çok şiirde kafiye örgüsünü bile redifle sağlamışlardır. Bazı şiirlerde dizenin ilk dizesindeki sözcüklerin dışında kalan sözcükler rediflerden meydana gelmiştir. Divan edebiyatında ise redifin en önemli özelliği, özellikle gazellere ve kasidelere isim vermesidir. Yani bazı kaside ve gazeller redifleri ile anılır. Fuzûlî’nin “su” redifli kasidesi gibi. Tanzimat, Servet-i Fünün ve Fecri Ati Dönemi şairleri divan şiirinin etkisinde kalarak yazdıkları şiirlerinde; Cumhuriyet Dönemi şairleri de halk şiirinin etkisiyle yazdıkları şiirlerinde redifi az da olsa kullanmışlardır. Ancak diğer şiirlerde redif eski önemini yitirmiştir. Redif Türleri (Çeşitleri) Redifler yapılarına göre “ekler ile yapılan redifler”, “sözcük ile yapılan redifler”, “sözcük grubu ile yapılan redifler”, “hem ek hem söz ile yapılan redifler”, “dize ile yapılan redifler” olmak üzere beş grupta toplanabilir. 1. Ek İle Yapılan Redif: Eş görevli eklerin tekrarlanmasıyla oluşan rediflerdir. Türkçedeki yapım ve çekim ekleri kavranmadan, ek hâlindeki redifleri anlamak, bulmak çok zordur. Eklerle yapılan rediflerde görev ve anlam birliği aranır. Eklerin yazılışlarda ise ünlü uyumlarından kaynaklanan ufak tefek bazı değişiklikler olabilir. Bir de, karşılaştırılan bütün eklerin aynı türden olması gerekir. Ayrıca redif kafiyeden sonra gelir ve eklerde aranır. Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan Şimşek gibi, Türk atlarının geçtiği yoldan Yahya Kemal Beyatlı ya ait olan yukarıdaki beytin ilk dizesindeki “koldan” sözcüğünün kökü “kol” ismidir. Bu isme “-dan” ayrılma hâli eki gelmiştir. İkinci dizedeki “yoldan” sözcüğünün kökü “yol” ismidir. Bu isme de “-dan” ayrılma hâli eki gelmiştir. Dolayısıyla aynı görev ve anlamda olan “-dan” ekleri rediftir. Sözcüklerin köklerinde yer alan benzer sesler “ol” sesleri ise tam kafiye oluşturmaktadır. Ek ile yapılan rediflerde aranacak olan en temel nokta, karşılaştırılan dizelerdeki eklerin aynı görevde olmasıdır. Örneğin bir dörtlüğün ilk üç dizesinde “u-i” belirtme hâli eki olsun. Dördüncü dizede ise “-i” iyelik eki bulunsun. Bu durumda söz konusu eklere redif denemez. Çünkü eklerden biri bu redif birliğini bozmaktadır. Redif olabilmesi için karşılaştırılan bütün eklerin aynı türde, görevde ve anlamda olması gerekir. Bu örneğimizdeki eklerin redif olabilmesi için ya hepsinin “-i” hâli eki ya da hepsinin “u-i” iyelik eki olması gerekir. Boş geçirmeyelim gel bu çağları Dolaşalım sahraları, dağları Bir gün gazel döker ömrün yaprağı Eser sam yelleri dal yârelenir Âşık Daimi ye ait olan bu dörtlükteki “çağları” ve “dağları” sözcüklerinde bulunan “-ı” eki, bildirme hâli ekidir, “yaprağı” sözcüğündeki “-ı” eki ise iyelik ekidir. Dolayısıyla bu üç ekte görev ve anlam birliği yoktur. Yani bu ekler, bu dörtlükte redif değildir. Bu durumda bu ekler benzer sesler olarak değerlendirilir ve yarım kafiye olarak kabul edilir. Birden kapandı birbiri ardınca perdeler Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan yukarıdaki dizelerin sonlarındaki “perdeler” ve “nerdeler” sözcüklerini inceleyelim. “Perde” sözcüğüne “-ler” çokluk eki gelmiştir. “Ner(e)de” sözcüğüne ise üçüncü çoğul kişi eki olan “-ler” eki gelmiştir. Yani bu ilki dizedeki “-ler” ekleri aynı görev ve anlamda değildir. Bunlar farklı iki ektir. Sadece yazılışları aynıdır. Öyleyse bu ekler redif değil, kafiyedir. “Perde” ve “nerde” sözcüklerinde “erde” benzer sesleri vardır. Sonuçta, yukarıdaki dize sonlarında benzer olan “erdeler” sesleri zengin kafiye oluşturmaktadır. Bu dizelerde redif yoktur. Bu dizelerdeki “-ler” eklerine redif demek yanlış olur. Ek hâlindeki rediflerde dikkat edilmesi gereken bir başka temel nokta da ses uyumlarından kaynaklanan ünlü değişiklikleridir. Örneğin bir dörtlüğün dizelerinin sonlarında “-di”li geçmiş zaman” eklerinin “-tı, -ti, -tu, -tü” şekilleri bulunsun. Şimdi bu dört ek yazılışça aynı gibi görünmemektedir. Ancak bu eklerin hepsinin görevleri aynıdır. Ünlülerindeki farklılık ise eklendikleri sözcüklere uyum sağlamalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü Türkçedeki ekler, sözcüklere ünlü uyumlarına göre ulanır. Bu durumda örneğimizdeki bu dört ek redif olur. Diyelim ki ilk üç dizedeki ekler geniş zaman eki olan “-r” olsun. Dördüncü dizedeki ek ise fiilden isim yapan ek olan “-r” olsun. Böyle bir örnekte bu eklerin dördü de yazılışça aynıdır ama görev ve anlamca üçü aynı, biri farklıdır. Dolayısıyla bu dört ek kendi aralarında redif oluşturmaz. Çünkü eklerle yapılan rediflerde önemli olan, eklerin görev ve anlamca aynı olmasıdır. Nice güzellere bağlandım kaldım Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum Her türlü isteğim topraktan aldım Benim sadık yârim kara topraktır Âşık Veysel’e ait olan bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonlarındaki ‘kaldım, buldum, aldım” sözcüklerindeki “-m” ekleri kişi eki olduğu için rediftir. Bu sözcüklerdeki “-dı, -du, -dı” eklerinden biri diğerlerinden farklı görünmektedir. Oysa bu üç ek de aslında görülen geçmiş zaman ekidir. Öyleyse ünlü uyumundan kaynaklanan bir ses değişikliği söz konusudur. Yoksa görevleri aynıdır bu eklerin. Sonuçta, sözcüklerdeki bu ekler rediftir. Sözcüklerdeki benzer olan “l” sesleri ise yarım kafiyedir. Eklerle yapılan rediflerdeki bir diğer önemli husus ise kafiyenin sözcüklerin köklerinde, rediflerin ise eklerinde aranmasıdır. Bu kural bilinerek dizeler incelenirse redifler kolayca belirlenebilir. Örneğin “elim” ve “belim” sözcüklerinin kökleri “el” ve “bel” sözcükleridir. Bu sözcüklerdeki ortak sesler olan “el” sesleri tam kafiyedir. Bu sözcüklerin aldığı “-im” ekleri ise birinci tekil şahıs iyelik ekidir. Yani iki ek de aynı görev ve anlamdadır. Öyleyse bu örneğimizdeki ekler rediftir. Dikkat edilirse kafiye kökte, redif ise ekte bulunmaktadır. Rûhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli Değmesin ma bedimin göğsüne nâ-mahrem eli Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli Millî şair Mehmet Âkif Ersoy’un yazdığı “İstiklâl Marşı”ndan alınan yukarıdaki dörtlükte, birinci, ikinci ve üçüncü dizelerdeki “-i” sesi redif değildir; çünkü ilk üç dizedeki “i” sesi iyelik ekidir ancak dördüncü dizedeki “i” sesi iyelik eki değildir. Buradaki ses “gereklilik eki olan “-malı, -meli” ekine aittir. Kafiye sadece üç dizede olsa idi o zaman bu ek redif olurdu. Ancak ilk dört dize karşılaştırıldığı için son dizedeki “i” sesi redifin gerektirdiği görev ve anlam birliğini uyumunu bozmaktadır. Öyleyse “emeli, mahrem eli, temeli, inlemeli” sözcüklerindeki ortak sesler olan “emeli” sesleri zengin kafiye oluşturmaktadır. 2. Sözcük İle Yapılan Redif: Yazılışı, okunuşu, anlamı aynı olan bir sözcüğün dize sonlarında tekrarlanmasıyla meydana gelen rediftir. Ekler aynı görev ve anlamda olmak koşulu ile ünlü uyumlarından kaynaklanan bazı ünlü değişikliklerine uğrayabilir. Örneğin yönelme hâl ekleri olan “-a” ile “-e” ekleri dizelerin sonunda yer alırsa redif oluşturur. Ancak sözcük hâlindeki rediflerde ses değişikliği olmaz. Yani sözcük hâlindeki rediflerde tam bir yazım ve anlam birliği aranır. Koyun verdi kuzu verdi süt verdi Yemek verdi ekmek verdi et verdi Kazma ile döğmeyince kıt verdi Benim sadık yarim kara topraktır Âşık Veysel’e ait olan bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonundaki “verdi” sözcükleri yazılış, okunuş ve anlamca aynı olduğu için rediftir. Dizelerdeki “süt, et, kıt” sözcüklerinde benzer olan ut” sesleri ise yarım kafiye oluşturmaktadır. 3. Sözcük Grubu İle Yapılan Redif: Yazılışı, okunuşu ve anlamı aynı olan birden fazla sözcüğün dize sonlarında tekrar edilmesiyle yapılan rediflerdir. Ketmetme bu râzı, söyle bir söz Ben isterim âh, öyle bir söz Abdülhak Hamit Tarhan a ait olan bu beytin dizelerinin sonlarındaki “bir söz” ifadeleri yazılış, okunuş ve anlam bakımından aynı olduğu için rediftir. Yani bu beyitte de sözcük grubu şeklinde redif vardır. Dizelerdeki “söyle” ve “öyle” sözcükleri ise tunç (zengin) kafiye oluşturmaktadır. 4. Hem Ek Hem Sözle Yapılan Redif: Bazı şiirlerde dizelerin sonlarında aynı anlamdaki sözcükler tekrar edilirken bu sözcüklerden önce aynı görev ve anlamda bulunan ekler yer alabilir. Böyle durumda hem bu ekler hem de tekrar edilen sözcükler redif olur. Yani hem eklerle hem de sözcüklerle redif yapılabilir. Biçare gönüller, ne giden son gemidir bu Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan bu beyti incelediğimizde dize sonlarındaki “bu” sözcüğünün tekrar edildiğini görmekteyiz. Bu sözcük, iki dizede da aynı görev ve anlamdadır yani rediftir. Yine iki dizedeki “-dir” eki de ek eylemin geniş zamanının üçüncü tekil şahıs çekim ekidir. Buna bildirme eki de denir. Demek ki bu dizelerde “-dir” ekleri de rediftir. İlk dizedeki “gemi” sözcüğü ile ikinci dizedeki “matem” sözcüğü ise kök durumundadır. “Gemi” sözcüğündeki “i” sesi sözcüğün köküne aittir. “Matem” sözcüğüne gelen “-i” sesi ise iyelik ekidir. Yani bu iki ses aynı anlamlı ve görevli değildir. Öyleyse “gemi” ve “matemi” sözcüklerindeki “emi” sesleri zengin kafiyedir. Sonuçta bu beyitte “-dir” eki ve “bu” sözcükleri ile hem ek hem de sözcük hâlinde redif vardır. 5. Dize ile Yapılan Redif: Dizelerin olduğu gibi tekrar edilmesiyle yapılan rediftir. Bu şekilde yapılan rediflere “nakarat’ da denir. Dost dost diye nicesine sarıldım Benim sâdık yârim kara topraktır Beyhude dolandım boşa yoruldum Benim sadık yârim kara topraktır Bu şiirde, ikinci ve dördüncü dizeler aynen tekrar edilerek dize şeklinde redif yani nakarat yapılmıştır.
Çok detaylı ve açıklayıcı bir anlatım olmuş, en sonunda kavram kargaşasını giderebileceğim. Bir dörtlükte her dizede redif olması gerektiğini bilmiyordum, çok teşekkür ederim. Saygılarımla.Yanıtla
Kafiye, redif, durak, kafiye şemasıyla birlikte olsaydı daha iyi olurdu ama neyse yine de sağolun.Yanıtla
Arkadaşlar bunun redif, kafiye ve nazım birimini yazar mısınız lütfen? Çoban kaval çaldı,sordu bülbüle: “Sürülerin hani,ovan nerede? ” Bülbül sordu,boynu bükük bir güle: “Şarkılarım hani,yavrum nerede? ” Ağla çoban ağla.Ovan kalmadı. Göz yaşı dök bülbül,yuvan kalmadı. Çoban dedi:”Ülkeler hep gitse de, Kopmaz bende Anadolu Ülkesi,” Bülbül dedi:”Düşman Hased etse de İstanbul da şakıyacak Türk sesi” Çalış çoban,kurtar öz yurdunu. Şairlerden topla,bülbül bir orduYanıtla
Kardeşlerim rahatça buradan her şeye buradan ulaşabilirsiniz, çok güzel bir site benim işime çok yaradı.Yanıtla
Çok güzel olmuş. Zaten ben genellikle hep buradan yararlanıyorum. Böyle bir site yaptığınız için çok teşekkür ederim.Yanıtla
Süper bir site yapmışsınız ama çok fazla detaylı kafa karıştırabiliyor yine de çok olmuş teşekkürler.Yanıtla
Çok teşekkürler hem detaylı hem de güzel akıcı bir üslupla anlatmışsınız faydalı güzel bir anlatım yazısı olmuş, tekrar tekrar teşekkür ediyorum çok sağolun.Yanıtla