Paragrafta Ana Düşünce Test-8

1. Türk edebiyatında roman türü 19. yüzyılın ortalarında görülür. Tarih, efsane, masal, halk hikayeleri gibi geleneksel anlatı türlerimizden ayrı, yeni bir tür olarak ortaya çıkmıştır. Bu türün asıl vatanı Avrupa’dır. Edebiyatımızda köklü bir geleneği yoktur. Türk romancılığı çeviri ve taklitle işe başlamış ve uzun süre Avrupa’yı örnek almıştır.

Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Türk edebiyatında romanın geleneksel anlatı türlerimizden farklı yeni bir tür olduğu.

B) Romanın edebiyatımızda efsane, masal gibi geleneksel anlatı türlerimizin devamı olarak geliştiği.

C) Türk edebiyatında 19. yüzyıldan önce roman türünün bulunmadığı.

D) Asıl vatanı Avrupa olan roman türünün edebiyatımızda köklü bir geçmişe sahip olmadığı.

E) Türk romancılığının çeviri ve taklitle işe başladığı ve Avrupa’yı örnek aldığı.

 

2. Dil konusunda toplumun dikkatli ve bilinçli olması şarttır. Eğitimin, anadilini en iyi verecek biçimde belirlenmesi toplumun bilinçlenmesine katkıda bulunur. Bir toplumun kendine güvenmesinin ilk kuralı da diline sahip çıkmasıdır. Düşünce ile dil, düşünce ile üretim ve yaratıcılık arasındaki bağı kuramadan, üretici olmadan yol alınamaz.

Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Toplumun dil konusunda bilinçlenmesinin eğitimle sağlanacağına

B) Diline sahip çıkan toplumun özgüvene sahip olacağına

C) Dil ve düşünce arasında bağ kuramayan toplumun gelişemeyeceğine

D) İnsanın dil bilincinin önce ailede sonra okulda kazanıldığına

E) Toplumun dil konusunda bilinçli ve dikkatli olmasının şart olduğuna

 

3. Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi olabilecek niteliktedir?

A) İnsanların nasıl bir hayat yaşadıklarını anlatmak romanların vazgeçilmez konularından biridir.

B) Çünkü kahraman sözcüğü olumsuz yönleri ağır basan kişilere pek fazla yakışmaz.

C) Ayrıca, her bir karakterin, yazarın bire bir kendisi olmadığının da farkında olmak zorundayız.

D) İlk romanlarından çoğunun dünya edebiyatının en seçkin örneklerinden olması tesadüf değildir.

E) Böyle olunca yazar, gerçek hayatta karşılaşılması mümkün olmayan karakterler yaratmaya başlamıştır.

 

4. Karikatür toplumsal bir olgudur. Karikatür sanatçısı, kahramanlarının özelliklerini çevresinden almaktadır ve bu ilhamla sanatına işlemektedir. Bunun sonucunda insanların psikolojik durumlarına inerek bir bütüne, bir kitleye seslenmeyi amaçlamaktadır. Bu açıdan karikatür, bir kitle iletişim aracıdır.

Yukarıdaki parçanın temel konusu aşağıdakilerden hangisidir?

A) Karikatürün toplumsal işlevi

B) Karikatür sanatçısının kaynakları

C) Karikatürün evrenselliği

D) Karikatür sanatçısının topluma bakışı

E) Toplumun karikatürü değerlendirişi

 

5. Küçük bir olay, anılar veya bir şeylerden duygulanmış bir insan hikâyemi oluşturuverir. Öyküye başladığım ilk yıllarda “bizim insanımızı yazıyorum” gibilerden kocaman lâflar ettiğim olmuştur. Ama aslında ben, bende olan bir şeyi yazıyorum ya da bende olan bir şeyi yazmak istiyorum; buna çatışmalar, bendeki kavgalar, bendeki mutluluklar, bendeki yalnızlıklar, bendeki arayışlar diyebilirim.

Yukarıdaki paragrafta yazarın asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hikâyesini küçük denilebilecek şeylerin üzerine kurduğu

B) Gençliğindeki bazı düşüncelerinin hata olduğunu anladığı

C) Hikâyelerinde kendisini kendisinde olanlarla anlatmak istediği

D) Hikâyenin temelde insanı ye toplumu anlatma işi olduğu

E) Hikâyenin, yalnızca yazarın kendi içindeki çelişkileri anlatmak olduğu

 

6. Öykülerimin konularını genellikle gerçek hayattan seçerim. Beni etkileyen her şey, bir olay, bir çift göz, bir tavır, bir değişim öykünün konusu olabilir. Ama hemen yazmam. Konuyu haftalarca, aylarca kafamda taşır, eklemeler, çıkarmalar yapar, nereden başlayacağıma, neleri hangi sırayla nasıl anlatacağıma karar verir, öyküyü, kafamda tamamladıktan sonra oturur yazarım. Yazıya dökme işi çok uzun sürmez.

Kendisini yukarıdaki gibi anlatan bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Hayatta görülen her şeyden öykü konusu çıkarabilen biridir.

B) Öyküyü önce kafasında olgunlaştırıp sonra yazan biridir.

C) Öykülerinin konularını çoğunlukla günlük yaşamdan seçen biridir.

D) Öykülerinin hazırlama süresi yazma süresinden daha uzun olan biridir.

E) Öykülerinde ne anlattığına önem veren, ama nasıl anlattığına önem vermeyen biridir.

 

7. Ani çarpılmalar, beklenmedik bir şekilde karşınıza çıkan görüntüler, geçiciliğe mahkum edilmesini, tarihin çöp sepetine atılmasını kabul edemeyeceğiniz “sıradan” ve “küçük” hadiseler romana değil, önce öyküye sürükler bizi. O anı, o görüntüyü kaydettiğiniz için rahatlayacağınızı sanırsınız, ama rahatlayamazsınız. Çünkü hep eksik bir metin için yazarız, bu yüzden de imkânsızı anlatmak için yazarız. Kısalığı itibariyle öyküde bu eksiklik duygusunu daha az yaşayabileceğimizi umduğumuz için yazıyoruz.

Yukarıdaki parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?

A) Sizi öykü yazmaya iten şeyler nelerdir?

B) Siz, öykülerinizi nasıl ve ne zaman yazarsınız?

C) Niçin öykü yazıyorsunuz?

D) Sizi romana değil de öyküye sürükleyen şeyler nelerdir?

E) Öykünün sizi çeken yönleri nelerdir?

 

8. İndirin perdeleri, indirin perdeleri
Sonbahar ağaçlarda ağlarken yaprak yaprak
Hışırdayan, bu altın yağmuruna dalarak
Dinleyin içerimde artan kederi

Yukarıdaki dörtlükte şair, aşağıdaki duygulardan en çok hangisini taşımaktadır?

A) Karamsar   B) Ümitsiz   C) Mutlu   D) Hüzünlü   E) Pişman

 

9. Tüm yaşamım boyunca her zaman öykü düşündüğümü söyleyebilirim. Öykü, kaba saba bir biçimde gelir önce aklıma. Onu, düşünerek biçimlendirmeye ve olgunlaştırmaya çalışırım. Bu bir süre alır, sonra bir gün oluşmuş olduğunu duyarım içimden ve oturup yazarım öykümü. Kısacası öykü yazışımda bir doğallık egemendir. Öykünün kurgusu kendiliğinden yürür ve bir noktaya ulaşır.

Aşağıdakilerden hangisi, kendisini yukarıdaki gibi anlatan bir öykücünün özelliklerinden biri değildir?

A) Öykülerini düşünerek ve olgunlaştırarak yazan biridir.

B) Öykülerinin oluşumunu belirli bir zamana yayan biridir.

C) Öykülerini, kahramanlarını yönlendirerek yazan biridir.

D) Yaşamının her döneminde öyküyle iç içe olan ve öykü düşünen biridir.

E) Öykülerini zorlamadan, doğal seyri içinde yazıp bitiren biridir.

 

10. Çevreciler mesajlarını sade teorik bir şekilde ortaya atmakla kalmıyorlar. Önerdikleri yaşam üslûbunu uygulamak için somut eylemler gerçekleştiriyorlar. Kırsal bölgelere göçüyorlar. Büyük kentlerin, tüketime kışkırtılmış kentlilerin çılgın gidişinden sıyrılıp köylerde, kıyılarda, dağlarda yerleşiyorlar. Her biri kendi küçük bahçesini ekiyor. Kendi üretimini gerçekleştiriyor.

Aşağıdakilerden hangisi yukarıda anlatılan çevrecilerin vurgulanmak istenen en önemli yönleridir?

A) Şehir dışındaki alanlara gidip yerleşmeleri

B) Şehir insanından uzakta bir yaşamı seçmeleri

C) Topluma verdikleri mesajı, kendi yaşamlarında uygulamaları

D) Kendi topraklarında kendi üretimlerini gerçekleştirmeleri

E) Şehir insanının ürettiği olumsuz yaşamdan uzaklaşmaları

 

11. Hareketsizlik bana göre en berbat durumdur. Bir yerde oturmaya en çok bir – bir buçuk saat katlanabilirim. Bu süreden sonra bacaklarım atmaya başlar. Yağmurlu bir günde eve kapanmış biri gibi içimi çekerim. Dikkatimi hiçbir şeye toplayamam.

Yukarıdaki parçada kendisini anlatan kişi için aşağıdakilerden en çok hangisi söylenebilir?

A) Dikkati çok dağınık olan biridir.

B) Hareketsiz kalmaktan hoşlanmayan biridir.

C) Evde oturmayı sevmeyen biridir.

D) Yağmurlu havada dışarı çıkmayı sevmeyen biridir.

E) Bacaklarında rahatsızlık olan biridir.

 

12. Yazarken sık sık kendi kendine gülüyordu. Birini yazıyordu, ardından beşi daha geliyordu. Roman kahramanının tersliklerle dolu serüvenleri onu eğlendiriyor, kağıtları masanın üstündeki dosyada biriktiriyordu. Bu arada haftalar geçiyor ve hareketsiz kalmayı aklına takmıyordu. Yeniden yürümeye başladığında, geçen zamanı fark etmemişti bile.

Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)Roman kahramanının serüveninin yazarı eğlendirdiğine

B) Yazarın, yazdıklarını bir dosyada biriktirdiğine

C) Yazarın roman yazdığı sırada yürüyemediğine

D) Yazarın ayağa kalkamadığı için roman yazmaya başladığına

E) Haftalar geçmesine rağmen hareketsiz kalmayı aklına takmadığına

 

13. Son romanım bütün romanlarımın arasında en sıra dışı olanıydı. Melez bir kitaptı. Ne çocuklar ne de büyükler içindi. Pek çok saçmalıklar anlatıyordu. Abartılı, komik, alaycı, acımasız, üzerlerinde oynanmış cümlelerden oluşmuştu. Gerçeküstü insanların doluştuğu hayallerle doluydu.

Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Yazarın son romanının diğer romanlarından farklı olduğu

B) Romanın ne çocuklar ne de büyükler için yazıldığı

C) Romandaki cümlelerin abartılı ve alaycı olduğu

D) Romanda hayallerden ve olağanüstü insanlardan bahsedildiği

E) Yazarın son romanının diğerlerinden daha başarılı olduğu

 

14. “Aklı Bir Karış Havada”yı yazmaya yirmi sekiz yaşımdayken başladım. Pek çok kişi bunun benim ilk kitabım olduğunu sanıyor ama aslında öyle değil. İlk kitabımı yirmi üç yaşımda yazdım ve onu üç başka kitap izledi. Bu üçünün ikisini yazdıktan bir süre sonra yeni baştan okudum ve çöp kutusuna attım.

Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yazarın ilk kitabını yirmi üç yaşında yazdığına

B) “Aklı Bir Karış Havada” dışında da kitaplarının olduğuna

C) Yazarın, kitaplarının bazılarını beğenmediği için çöpe attığına

D) Yazarın, yazmaya olan tutkusunun çocuklukta başladığına

E) İnsanların “Aklı Bir Karış Havada”yı yazarın ilk kitabı sandığına

 

15. Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi olabilecek niteliktedir?

A) Yazıda bir armağan ve gizem bunun yanı sıra bu armağanı ve gizemi paylaşma duygusu vardır.

B) Bu nedenle asla kongrelere gidemem, filmlerin büyük bir bölümünü izleyemem.

C) Öyle görünüyordu ki huzur benim yaşamımın önemli özelliklerinden biri olamayacaktı.

D) Gerçekten de Marsilio Yayınevi yazmaya yeni başlayanlar için bir dizi oluşturuyordu.

E) Aslında kullanılmaktan yıpranmış olan sözcüklerin gerektiğinde ustura kadar keskin olduğunu fark etmiştim.

 

16. Başka yerlerde yüz yıl yaşayacağına bu adada elli yıl yaşa, yeter de artar bile. Sürünerek, korkarak, her şeyi düşman görerek yüz elli yıl yaşayacağına, bu kokuyu koklayarak, şu yamaca vurmuş ışığı görerek, şu denizi dinleyerek, şu rüzgarı, serinliği hissederek, her gün baştan aşağı içini, dışını ışıkla yıkayarak, çiçekler açan denizi bir ömür görerek yaşa.

Yukarıdaki parçada aşağıdaki duyulardan hangisine yer verilmemiştir?

A) Tatma   B) Koklama   C) İşitme   D) Görme   E) Dokunma

 

CEVAP ANAHTARI

1-B  2-D  3-A  4-A  5-C  6-E  7-B  8-D  9-C  10-C  11-B  12-D  13-E  14-D  15-A  16-A


11 Yorum Var: “Paragrafta Ana Düşünce Test-8

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir