Paragrafta Ana Düşünce Test-21

1. Homeros’un Odessa’sında bir yelkenli batar. Ölen ölür, kalan kalır. Karaya çıkanlar açtır, susuzdur, bitkindir. Önce karınlarını doyurmak, susuzluklarını gidermek isterler; yerler, içerler. Sonra herkes kaybettiği yakınını, anasını, kardeşini babasını hatırlar. Başlarlar ağlayıp dövünmeye. Ama ne zaman? Ancak ısınıp doyduktan sonra.

Bu parçada anlatılan olaydan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her insanın yaşamında kötü anılar vardır.

B) İnsan, kimi zaman en yakınına bile yardım edemeyecek kadar zor duruma düşebilir.

C) İnsanların bencilliği, en belirgin olarak tehlikeli durumlarda ortaya çıkar.

D)Yardımlaşmanın önemi zor zamanlarda anlaşılır.

E) Bencil insan, çevresindekilerin ona ihtiyacı olduğu anda dahi kendini düşünür.

 

2. Çukurova’da uygarlık şehirlerin içinde değil de dışındadır. Doğa güzelliğini söylemiyorum; ben pek ilgilenmem doğa güzelliğiyle. Kişioğlunun doğada bulduklarından çok kendi yaptıkları çeker beni. Güneş doğarken de batarken de güzelmiş, ay ışığının sularda oynaması güzelmiş; şu güzelmiş, bu güzelmiş. Bana ne onlardan? Kişioğlu neler katmış doğaya, kendisi neler yapmış ben ona bakarım.

Yazar bu parçada özellikle aşağıdakilerin hangisi üzerinde durmaktadır?

A) Anadolu şehirlerinin pek gelişmediği

B) Doğa güzelliklerinin korunamadığı

C) Uygarlığın doğaya bağlı geliştiği

D) Doğal güzelliklerin ilgisini çekmediği

E) İnsanların doğayı sevimli duruma getirdiği

 

3. Kişiyi sanat eylemine iten değişik etkenler sıralanabilir. Ama bütün bu değişik nedenlerin altında bir başka etken var ki, hiçbir sanatçı onun dışında kalamaz. Zamanı aşmak, zaman dışı olmaktır, o da. Bugün kalıntılarını bulduğumuz bir taşı oraya diken adsız ilk çağ insanından günümüzün heykeltıraşlarına kadar hiçbir ozan, öykücü, ressam yoktur ki sonunu düşleyemeyeceği bir zamana doğru uzanmayı ya da bir zamansızlığı özlememiş olsun.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşadığı topluma seslenebilen sanatçıların başarısı tartışılmaz.

B) Her çağda insanlar sanata ilgi duymuş, sanat eseri ortaya koymuşlardır.

C) Gelecek korkusu sanatçının başarısını olumsuz etkiler.

D) Eser vermekteki asıl amaç kalıcılığa, ölümsüzlüğe ulaşmaktır.

E) Toplumsal konuları işleyen eserler kalıcı olacaktır.

 

4. Sanatçıya; “İçinde yaşadığın toplumu, çizilen program gereğince yaşatacaksın!” demeye ne hakkımız var? Onu, olup bitenin kâğıda geçirilmesine zorlamak yetmiyormuş gibi, bir de tek bir görüşün, tek bir dünyanın savunuculuğuna zorlamak, topluma hizmet ederken ruhu özgürlük olan sanatı öldürmek olmaz mı? Karışmayalım sanatçının işine. Bize asıl zenginliği, kendi dünyasında yaşayan sanatçı verecektir.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçıdan belirli konuları işlemesini istemek sanatı yok etmeye çalışmak demektir.

B) Sanatçı için, içinde yaşadığı toplum kadar tüm insanlar da önemlidir.

C) Belli bir düşüncenin savunuculuğunu yapan sanatçının yazdıkları ilgi görmez.

D) Her sanatçının kendine özgü işlediği konular vardır.

E) Sanatın amacı topluma yön göstermek değildir.

 

5. Bir sahne olmadan tiyatro var olabilir mi? Evet, tiyatro için her yer sahnedir. Dekor ve giysi olmadan? Evet bunlar olmadan da tiyatro olabilir. Metin olmadan tiyatro yaşayabilir mi? Tiyatro tarihine bakacak olursak çeşitli türlerde metinsiz tiyatrolar olduğunu anlarız. Doğaçlama ile yürütülen oyunlarda metin yoktur. Ya oyuncu olmadan tiyatro var olabilir mi? Olabileceği üzerine bir tek örnek bilmiyorum. Peki ya seyircisiz tiyatro? En azından bir seyirci gereklidir tiyatronun var olabilmesi için. .

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir tiyatro yapıtına anlam kazandıran izleyicilerdir.

B) Tiyatroda her ayrıntının kendine göre önemi vardır.

C) Oyuncu ve seyirci olmadan tiyatrodan söz edilemez.

D) Başarılı oyunlarda, tiyatronun öğeleri arasında tam bir uyum vardır.

E) Bir oyunda oyuncuların da, dekorun da, oyunun da değerini ortaya çıkaran yazardır.

 

6. Sanatçı, yazar bilgili kişi olmalıdır; ama o bir bilgin değildir. Bilgin bir olayı aklın süzgecinden geçirir; sanatçı yüreğinin, sezgilerinin, duygularının süzgecinden geçirir. Yüzyıllar boyunca filozoflar bilimde akim ilkelerini, rolünü açıklamışlardır. Sanat duygulara, sezgilere dayandığı için bilim gibi birtakım ilkelere bağlanamaz.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bilimin de, sanatın da amacı insanların mutluluğuna katkıda bulunmaktır.

B) Bilimsel yazılarda sağduyu, sanat yapıtlarında ise duygular egemendir.

C) Sanatçının olayları değerlendiriş biçimi bitim adamından farklı olacaktır.

D) Gerçek sanatçı, bitimin ortaya koyduğu sonuçlardan yararlanır.

E) Bilimde gerçeklik vardır, sanatta böyle bir şeyden söz edilemez.

 

7. Katıksız yaşamla doğrudan karşı karşıya değildir eleştirmen; doğanın da uzağındadır, ben kavramının da. Daha doğrusu bunlar onun asıl konusu değildir, ama yapıtların karşısındadır. Şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Eleştirmenin yaşamı yapıtlardır, sanatçının kurduğu biçimler dünyasıdır. Sanatçının yaşamın sırlarını sormasına karşılık o da yapıtların sırlarını soracaktır. Sanatçı yaşamı açıkladığında o da yapıtları açıklayacaktır.

Bu parçada eleştirmenin hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A) Sanat eserini farklı bakış açıları ile yorumlayabilmesi

B) Hayatı ve olayları farklı bir bakış açısı ile yorumlaması

C) Toplum yaşamından ve sorunlarından uzak kalması

D) Yazdıkları ile sanatçıya yol gösterici olması

E) Doğrudan yaşamla değil, sanat eseri ile karşı karşıya olması

 

8. Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet üçlüsü farklı davranmayı çok sever; daha doğrusu, her şeyleriyle alışılagelmişe baş kaldırırlar, bunun bayrağını taşırlar. Bu karşı durmayı, baş kaldırmayı biçimden çok içerikle başarmak isterler. Şiirlerinde “şaşırma”ya çok rastlanır. Şaşırma ve şaşırtmadan sonra okuyucuda uyanan davranışı izlemek isterler.

Parçada, sözü edilen sanatçıların, özellikle hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A) Toplum için sanat düşüncesini benimsemiş olmaları

B) Alışılmış konuların dışına çıkarak okuru şaşırtmaları

C) Türk şiirine yeni biçimler kazandırma çabaları

D) Şiirle ilgili her türlü kurala karşı çıkmaları

E) Günlük konuşma dilini kullanmaları

 

9. Kimi düşünürler yaşamın amacının mutluluk, kimisi erdem, kimisi zevk, kimisi de üne kavuşmak olduğunu söyler. Kimileri ise “gerçeğe varmak” olarak tanımlar yaşamın amacını. Bunlardan her birini tek başına her insanın benimseyeceğini, onunla yetinebileceğini sanmıyorum. Çünkü insanoğlu değişik orantılar içinde de olsa bir ölçüde bunların hepsine birden kavuşmak isteyebilir. Onun için bence insan yaşamını tek bir amaca bağlamak yerine, ona bütün yönleriyle yaşamayı öğretmek en doğru yoldur.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir sonuçtur?

A) İnsan, yaşamda basit olaylarla bile mutlu olabilir.

B) Yaşama anlam kazandıran düşünürlerin görüşleridir.

C) Yaşam tek amaca bağlanamayacağı için, insana yaşamayı öğretmek daha önemlidir.

D) Yaşamdan tat almayı isteyen insan, önce niçin yaşadığını bilmelidir.

E) Yaşama arzusunu kaybeden insanın yaşamdan beklediği bir şey yoktur.

 

10. Roman; insanı ve olayları, olayların içindeki insanı, içinde yaşadıkları koşullarla ruh halleri ile bütün yönleriyle yansıtmak zorundadır. Bir romanın içindeki olumlu-olumsuz olayları, kişileri yazara yüklemek, okuduğunu belli bir gözlükle görmek olur. Oysa yazar da olaylara ve kişilere aynı gözlükle bakmaktadır; ama eleştirmenlere yaranmak için yalan söylemek, gerçekten uzaklaşmak zorunda değildir.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Olayları ve insanları bütün yönleriyle anlatmak zorunda olan romancı, kesinlikle gerçekten uzaklaşmamalıdır.

B) Konularını ve kişileri kendi çevresinden seçen romancı, kimi zaman gerçekten uzaklaşmak zorunda kalır.

C) Yazar, gerçek hayattan aldığı kişileri eserinde değiştirerek anlatır.

D) Roman yazarının, eleştirmene yaranma gibi bir amacı yoktur.

E) Olumsuz olayları anlatan romancı, dünyaya da olumsuz gözle bakar.

 

11. Okumayı bilmek, bilgilerin en yücesidir. Bunu bilenin bilemeyeceği, çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Okuma, sorunların çözümünde adeta anahtar rolü üstlenir. Kitap okuma kuşkusu olan yerde düşünce gelişemez. Düşünce gelişemeyince de yaratıcılık olmaz.

Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumun daha iyi bir geleceğe sahip olması için kitaplara önem verilmelidir.

B) Okuma alışkanlığı olan toplumlarda, düşünce gelişeceğinden sorunlara çözüm üretilir.

C) Kitaba düşman olunan bir toplumda düşünce gelişmez.

D) Bütün sorunların çözümü yalnızca kitaplardadır.

E) Özgürlük düşüncesi toplumdaki okuma alışkanlığını yerleştirecektir.

 

12. Yaratışı, alışveriş haline getiren yazarlarla işim yok. İçinden pazarlıklı edebiyat eserlerini daima kitaplığımdan uzak tuttum. Hele insana şu dünyayı zehreden romanlara her zaman şüphe ile bakmışımdır. Hayatın acıları yetmiyormuş gibi, onu, karartılmış yönleriyle bir de nefes darlığı veren romanlarda yaşamak çekilir şey midir?

Yazara göre gerçek sanat eseri nasıl olmalıdır?

A) Yalnızca doğruları yansıtmaya dikkat etmeli.

B) Okuyucularına gerçeğin ötesini düşündürmeli.

C) Kişiyi hayata bağlamalı, yaşamı sevdirmeli.

D) Toplumsal sorunlara çözümler üretmeli.

E) Kişilerin birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlamalı.

 

13. İnsanlar, şairlere ne kadar saygı gösterseler yeridir; azıklarını, benliklerinin azıklarını çoğaltmıştır onların. Duygularımızı, biz doğuştan mı getiririz sanırsınız? Şairler öğretir bize onları. Gerçek şairler olmasaydı, bugün bizim duygularımız da olmazdı; bülbülün ötüşünün, güldeki kokunun güzelliğini de anlayamazdık. Şairler sözün güzel ustalarıdır. Söz ülkesinde insan onurunu, yurt sevgisini topluma ozanlar öğretir.

Bu parçada şairler ile ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanlara yaşamın güzelliklerini fark ettirirler.

B) Yaşadıkları ülkeyi en çok seven insanlardır.

C) İnsanlara yaşamı sevmeleri gerektiğini öğretirler.

D) Bir ülkedeki insanlara okuma sevgisini aşılarlar.

E) Toplumda saygıyı en çok hak eden kişilerdir.

 

14. Çalıkuşu’nda birbirini seven iki gencin kavuşmakta güçlüklere uğramaları işlenir. Bu konuyu işleyen roman çoktur. Peki öyleyse Çalıkuşu hepsini unutturarak birdenbire neden sardı okurları. Roman kahramanı Feride epeyce dolaşır ülkeyi. Yenilgi günlerinde olduğumuz için yurt sevgisi daha sıcak idi içimizde o günlerde. Örneğin, bir ‘İzmir’ demek yetiyordu bizi duygulandırmaya. Çalıkuşu Türk romanının İstanbul’da kalmayıp bütün yurda yayılmasının başlangıcıdır.

Parçaya göre Çalıkuşu romanının ilgi görmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Anlatımının her düzeyde okurun anlayacağı nitelikte olması

B) Yazarın olayları duygusal bir anlatım ile aktarması

C) Bütün insanları ilgilendiren evrensel temaları işlemesi

D) Toplumsal içerikli, yararlı bir kitap olması

E) Romanın, İstanbul dışını ve yurt sevgisi konusunu işlemesi

 

15. “Şimdi” demiyorlar mı ödüm kopuyor. Geçen gün gene geldi başıma: Küçük bir iş için bir yere uğramıştım, işimi yapacak kişi yokmuş, dışarı çıkmış. “Yarın uğrarım.” dedim. “Şimdi gelir, bekleyin.” dediler. Oturdum; yarım saat geçti, bir saat geçti. “Anlaşıldı, çabuk dönemeyecek, ben gideyim.” dedim. “Şimdi!” dediler, Kişinin de yüzü tutmuyor; Karşınızdaki kesin olarak “şimdi” derken inanmamak olur mu? İki saatten çok oturdum orada; işim de görülmedi, gelmedi o kimse.

Yazar, bu parçada özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Verilen sözün tutulmamasından

B) Zamanla ilgili kavramların yanlış anlaşılmasından

C) İnsanların kolayca yalan söylemesinden

D) Bazı kişilerin işlerine özen göstermemesinden

E) Zaman konusunda hassas olunmamasından

 

CEVAP ANAHTARI

1-C  2-D  3-D  4-A  5-C  6-C  7-E  8-B  9-C  10-A  11-B  12-C  13-A  14-E  15-E


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir