Nasreddin Hoca Fıkraları

13. yüzyılda ortak halk zekâsının deneyim ve düşünce çizgileriyle zengin güldürücü fıkralarını kendi kişiliğinde toplayan ilk büyük isim Nasreddin Hoca’dır.

Nasreddin Hoca, bir halk filozofudur. Bir milletin tükenmez neşesi, kırılmaz iğnesi, yenilmez silahıdır Nasreddin Hoca. Zalimler, dalkavuklar, hak yiyenler, yalancılar, küçük dağları ben yarattım diyenler onun fıkralarında ölümsüzleşirler. İnsanlık komedyasının bütün çizgileri, Nasreddin Hoca fıkralarında sonsuza kadar yerlerini almışlardır.

Kısa, nükteli ve güldürücü hikâyelere fıkra denir. Bu tür fıkralar daha çok sözlü edebiyat geleneğinin ürünleridir. Ders vermek, bir dünya görüşünü savunmak, herhangi bir düşünceyi örnekle güçlendirmek, kanıt göstermek, sohbetlere renk katmak ya da hoşça geçirmek için söylenir.

Fıkranın birkaç anlamı vardır. İnsanları güldürmek, bazen de düşündürmek için anlattığımız esprili hikâyelerin yanı sıra güncel olayların kaleme alındığı gazete yazılarına da fıkra denir.

Nasreddin Hoca fıkralarının temel özelliği insandan yola çıkmasıdır. Fıkralarında insanın yaşam karşısındaki ve toplumdaki durumunu zekice yapılan nüktelerle karikatürize eder Nasreddin Hoca.

Azerilerde ve İran’da Molla Nasreddin, Kazaklarda Koja Nasreddin, Özbeklerde Nasreddin Efendi, Uygurlarda Afandi adlarıyla tanınan Nasreddin Hoca, sayısız fıkralarıyla tanınmış bir Türk halk bilgesidir. 1208-1284 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır. Sivrihisar ve Konya medreselerinde okumuştur. Yerleştiği Akşehir’de ölmüştür. Doğum yeri Sivrihisar olan Nasreddin Hoca fıkralarıyla ilgili kitaplar dünyanın pek çok ülkesinde yayımlanmıştır.

Anadolu Selçukluları döneminde yaşayan Nasreddin Hoca, halk mizahının simgesi olmuştur. Günümüze değin ulaşan sayısı hayli kabarık Nasreddin Hoca fıkraları anonim halk ürünleridir.

Nasreddin Hoca, Türk halk düşüncesinin yetiştirdiği büyük bir bilgedir. Zekâ kıvraklığının, mizah gücünün yer aldığı, güldürürken düşündüren fıkralarında toplumsal karşıtlıklar, olumsuzluklar büyük bir ustalıkla sergilenir. Sağduyu, tuhaşık, hazırcevaplık, nükte ustalığı onun temel karakteridir.

Nasreddin Hoca, güç durumlardan kurtulmak için küçük hesaplara başvurmaz. Her yaptığı sağduyuya, ahlak esasına dayanır. Olayın başında zekâsını ustalıkla gizler. Hoca sağlam, becerikli ve çalışkandır. Odun keser, hayvan yükler, buğdayını değirmene götürür, eşeğiyle pazara gider, alışveriş yapar. İmamlık ve kadılık da yaptığı işler arasındadır. Davetlerde bulunur. Her taşın altında vardır. Kanunlara, devlete, geleneğe saygılıdır. Sabırlı ve hoşgörülüdür. İnsanları sever. Dar gelirli olduğu halde iyimserliğini hiç yitirmez. Zarara uğrayınca hiç telaşlanmaz. Kartal, ciğeri kaçırdığında “Tarifesi bende kaldı.” diyerek yürek soğutur.

Nasreddin Hoca fıkralarında kişiler pek kalabalık değildir. Başkahraman her zaman kendisidir. Etrafında en çok görülenler karısı, eşeği ve komşularıdır. Hoca’nın fıkralarından atasözleri gibi bazı hikmetli sonuçlar da çıkmıştır: “Parayı veren düdüğü çalar.”, “Acemi bülbül bu kadar öter.”, “Yorgan gitti, kavga bitti.” “Vermeye gönlü olmayan ipe un serer.”, “Ye kürküm dünyası.” gibi.

Anadolu kültürünün en güçlü figürü Nasreddin Hoca mert, güler yüzlü, sabırlı, ağırbaşlı yapısı ile Türk halkının kendisidir.

Örnek Fıkra: Gölge Kadılığı
Nasreddin medreseyi bitirmiş, gölge kadısı olarak göreve başlamıştı. Bir gün, bir adam yanında bir oduncu ile kadıya başvurdu. Davası vardı, şikâyetini anlattı.
– Efendim, bu adam birisine otuz çeki odun yarıyordu. O, baltayı vurdukça ben de karşısına geçtim, “hık hık” diyerek ona şevk ve kuvvet verdim. Odun bitti, o paraları aldı, fakat benim hakkımı vermedi, hakkımı isterim.
Kadı, işin içinden çıkamayacağını anlamıştı, davacıya:
– Karşıki odada gölge kadısı var, bu dava onun işi, git derdini ona anlat dedi.
Davacı, Nasreddin’e geldi. Derdini bir daha anlattı. Nasreddin:
– Evet, hakkın var… Sen karşıda dur, bu kadar “hık” çek, sonunda bütün parayı o
alsın, olur mu bu?..
Zavallı oduncunun benzi atmıştı:
– Aman kadı hazretleri, odunu ben yardım, o karşımda durdu, seyretti. Ne hakkı var?
– Sus!. Bu senin aklının ereceği iş değil… Çabuk bana akçe tahtasını getirin.
Tahtayı getirirler…. Nasreddin, oduncudan paraları alır, şakırdata şakırdata tahtaya döker.
Sonra oduncuya:
– Topla paraları, der.
Hık deyiciye de:
– Haydi, sen de paraların sesini al, diyerek davayı adaletli bir şekilde halleder.

“Gölge Kadılığı” adlı fıkrada fırsat düşkünü kişilerle alay edilirken hepimizin seveceği bir atasözüne götürülürüz. Emek vermeden para kazanan, çıkar sağlayan kişiler için halkın söylediği “Odun kıranın hınk deyicisi.” sözü bu fıkrada anlatılan olayla açıklanmıştır. Çalışmadan, odun kıranı izleyerek havadan para kazanmak isteyen kişiye verilen cevap ise bize bu fıkradan almamız gereken derstir.


61 Yorum Var: “Nasreddin Hoca Fıkraları

  1. Çok sağolun ilk defa bu kadar kapsamlı bir şekilde sınava çalışıyorum. Bu konuyu bulamamıştım sağolun.

    1. Madem öyle diyecektin niye yazdın merak ettim Sophia!

  2. Edebî özellikler madde madde ayrılsaymış ve bölümler halinde (Nasreddin Hoca Genel Özellikler, Edebî Özellikler, Sosyal vs.) olsaymış daha anlaşılır ve rahatça istenilenin görüldüğü bir metin olurmuş. Ama bilgi olarak benim için yeterliydi çok teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir