Kafiye (Uyak)

En az iki dize sonunda, anlamı farklı, yazılışı aynı iki sözcük arasındaki ses benzerliğine “uyak (kafiye)” denir. Kafiye, bazen dizenin başında, bazen ortasında ama çoğunlukla dize sonlarında bulunan, ses benzerliği sağlayan sözcüklerdir.

Halk şairlerimiz bu terimi “ayak’ sözcüğüyle karşılamaktadırlar. Halk edebiyatında uyak konusunda katı kurallar yoktur. Halk şairleri hafif bir ses benzerliğini dahi şiirlerinde kesin kurallara bağlamadan kafiye olarak kullanmışlardır. Çünkü halk şiirleri genelde saz eşliğinde söylenir. Yani halk edebiyatında şiir sözlü bir geleneğe sahip olduğundan göz kafiyesi değil de kulak kafiyesi esastır. Halk şiirinde kulakta hoş bir uyum bırakan her ses benzerliği uyak olarak kabul edilmiştir. Halk şiirinde en yaygın olarak “yarım uyak” kullanılmıştır. Halk şiirinde bir şiirin bazı bölümlerinde o şiirin bütününde kullanılan uyağın dışında kalan başka uyaklar da kullanılabilir. Bu tür şiirlerde şiirin geneline hâkim olan uyağa “ana uyak” denir. Bazı şiirlerde ise ana uyak bulunmayabilir, bu şiirlerde her dörtlük değişik şekilde uyaklı olabilir.

Divan edebiyatında da kafiye şiirin temel unsurlarından biri olarak görülmüş, kafiyeye çok önem verilmiş, genelde zengin kafiye kullanılmıştır. Bunlar rediflerle de kuvvetlendirilmiştir. Divan edebiyatında şiirde Türkçe, Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerden yararlanılmıştır. Divan edebiyatında göz için kafiye anlayışı hâkim olmuştur. Yani divan edebiyatındaki şiirlerde birbiriyle kafiyeli olması istenen sözlerde yazılış bakımından, şekilce benzerlik aranır. Ayrıca sözcüklerin birbirleriyle kafiyeli olabilmesi için aynı türden olmasına dikkat edilir. Örneğin isimler isimlerle, fiiller fiillerle kendi arasında kafiye oluşturur.

Tanzimat döneminde Batı’nın etkisiyle edebiyatın temelden sarsılması, pek çok kuralın değişmesine yol açmış, bundan kafiye anlayışı da nasibini almıştır. Özellikle Tanzimat Döneminin ikinci kuşak sanatçılarından biri olan Recaîzâde Mahmut Ekrem, göz için kafiye anlayışını terk ederek, “kulak için kafiye” düşüncesini ortaya atmış ve bunu kendisi uygulamıştır. Ona göre, harflerin yazılışı değil, ses değerleri benzer olmalıdır ve kafiye kulakta hoş bir etki bırakabilmelidir. Kafiyenin göz için mi. yoksa kulak için mi yapılacağı tartışması Hasan Âsaf adlı bir şairin aşağıdaki beytinden çıkmıştır.

Zerre-i nurundan iken muktebes
Mihr ü mehe etmek işâret abes

Birinci dizenin sonundaki “muktebes” sözcüğü Arapça kökenlidir ve bu sözcüğün sonundaki ses, eski dilde “sin” harfi ile karşılanır. İkinci dizenin sonundaki “abes” sözcüğü de Arapça kökenlidir ve bu sözcüğün sonundaki ses ise, eski dilde -peltek se” ile gösterilir. Dolayısıyla, yazımda bu iki ses farklıdır ancak Türkçede aynı sesle karşılanır. Bu olaydan sonra o dönemin şairleri zamanla “kulak için kafiye”yi benimsemişlerdir. Böylece, divan edebiyatına ait kafiye anlayışının temel kuralları Tanzimat Döneminde değişmeye başlamıştır. Kafiye giderek şiir içinde bir ses olma durumuna gelmiştir. Buna da “yeni uyak” ya da “sanatlı uyak’ denmiştir.

Cumhuriyet Döneminde de kafiye kullanılmıştır. Ancak 1940’tan itibaren özellikle Orhan Veli Kanık’ın başını çektiği Garip akımıyla birlikte şiirde bütün kalıplar ve kurallar terk edilmiş, bu bağlamda kafiyesiz şiirler yazılmaya başlanmıştır. Ancak bu reddediş, etkisini fazla sürdürememiştir. Günümüzde ise şairler, genelde kendilerini belli düşünce kalıplarının içine sıkıştırmamakta, kafiyeli, kafiyesiz her türlü şiiri denemekten çekinmemektedirler.

Kafiye farklı sözcüklerdeki ses (harf) benzerliği ile ilgilidir. Kafiyenin oluşabilmesi için dize sonundaki sözcüklerde şu özellikleri aramak gerekir:

  • Ses benzerliği olan sözcüklerin anlamca farklı sözcükler olması gerekir.
  • Ses benzerliği olan sözcüklerin yazımının aynı olması gerekir.
  • Dize sonundaki sözlerin ses bakımından benzemesi, anlamın ayrı olması gerekir.
  • Kafiyeler asla rediften sonra gelmez.
  • Kafiye şemasında aynı harf ile gösterilen sözcükler arasındaki ortak ses kafiye kabul edilir.
  • Sözcüğün kökünden sonra gelen ekler farklı görev ve anlamdaysa onlar da kafiye oluşturur.

Uyak Türleri (Kafiye Çeşitleri)

Uyaklar ses değerlerine göre “yarım, tam, zengin, tunç ve cinaslı uyak” olmak üzere beşe ayrılır.

  1. Yarım Kafiye
  2. Tam Kafiye
  3. Zengin Kafiye
  4. Tunç Kafiye
  5. Cinaslı Kafiye

37 Yorum Var: “Kafiye (Uyak)

  1. Güzel bir sayfa, keşke örnekler de olsaydı daha iyi olurdu ama güzel bir anlatımdı emeği geçen herkese teşekkür ederim :)

  2. Benim bu konuda kafamı karıştıran nokta şurası:
    Toprağı “ı” redif
    Yaprağı
    Ablağı peki Kafiyeyi”ğı” şeklinde mi yoksa r-l ve p-b benzeşmesinden yaralanıp zengin kafiye olarak mı alacağız? Cevaplarsanız sevinirim.

    1. Kelime kökleri “toprak, yaprak ve ablak”tır. Hepsi isim olduğu için gelen ekler aynıdır, ismin -i hali ekidir, dolayısıyla ı sesi rediftir. Bundan önce gelenler ise sadece ses benzerliğidir. “ağ” sesleri de tam kafiyeyi oluşturur.

    1. Kafiye yok ancak redif vardır. Bilinen geçmiş zaman eki -di tüm sözcüklerde rediftir.

  3. Hocam mükemmel olmuş. Sınava çalışmak için de buradan faydalandım. Emeğinize sağlık, teşekkür ederim.

  4. Merhaba terza-rimada şiirin ortasında kafiye kullanabilir miyiz sonunda kullanmamak şartı ile?

    1. Kullanılabilir, terza-rima sadece bir nazım şeklidir, ahenkle alakası yoktur.

  5. Bazı şiirlerde ı ve i ya da u ve ü aynı kafiye kabul ediliyor. Bunun bir kuralı var mı? Bir de dost deyü, post deyü, isteyü nasıl kafiyelenir?

    1. Eğer bu sesler redifse aynı ek olduklarındandır. Şiirde ise “eyü” sesleri zengin kafiyedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir