Fecr-i Ati Beyannamesi

Fecr-i Ati’nin kuruluş tarihinden bir yıl sonra yayınlanan bu metin, edebiyat tarihimiz içinde beyanname (manifesto) karakteri taşıyan ve bu kadar kalabalık bir imza topluluğu ile umumî efkarın karşısına çıkan tek örnek olması bakımından da önemlidir. 24 Şubat 1910 tarihli Servet-i Fünun’da tam sayfa olarak çıkan beyanname şu şekildedir:

Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi (Orijinal Metin)

“Şimdiye kadar memleketimizde edebiyat kelimesinin haiz olduğu ehemmiyet ve ciddiyeti anlayan ve bu ehemmiyeti halka ifham eden, tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki, pek az kimse gelmiştir. Tarih-i edebimizi tetkik edersek en parlak devirlerde bile edebiyatın bütün ihata-i manasiyle anlaşılıp anlatılmadığını görürüz. Onun için biz de san’at ve edebiyat daima boş vakitlerin bir hem-dem-i lâtifi olmaktan pek fazla bir ehemmiyet alamamış ve bunların nasıl terbiye-i hissiyenin tekâmülüne hizmet etmek tarikiyle bir milletin pişve-yi terakkiyâtı olduğu takdir edilememiştir. Edvâr-ı kadimeden ayrılıp asr-ı hâzıra doğru gelince yavaş yavaş suret-i telakkinin bir istihaleye uğradığını görüyoruz. Kemal Bey ve hem-zamanları birçok münasebetlerle bu husustaki fikirlerini söylemişlerdir. Kemal Bey’in ‘edebiyatsız millet dilsiz insan kabilindedir’ sözü meşhurdur. Fakat efkâr-ı umumiyenin anlamamaktan ve anlamak için hiçbir rehber-i hayırkar vecdi bulamamaktan mütehassıl lâkaydisine böyle bir cümlenin devasaz olması elbette mümkün değildir. Bu zamana mahsus edebiyatlarında bu hususta hidemâtı görülmekle beraber Osmanlı efkâr-ı umumiyesinin bu rehberi kat’i surette bulduğu tarih i’tiraf etmeli ki Edebiyat-ı Cedide’nin geç ve faa’l zekâlarının Servet-i Fünun sahifelerinde ilk te’sis-i meslek ettikleri zamana tesadüf eder. Bu hey’et-i edebiyenin erkânı o mecmuanın sahifelerinde muhitini tenvir eden bir mazume-i muzi’e vazifesini görüyordu. Fakat hükümetin gittikçe artan zulmü onların kalemlerini ilk darbe-i anif ü kahhârı indirdi. Ve bunların ileride tekrar toplanmak ümidiyle hepsi dağılıp gittiler. Hürriyetin ilânıyla yeniden ziyâlarına intizar edildiği zaman ise pek az istisna ile artık onlar eski melike-i hayalleri olan san’at ve müştüler. Bunu söylemekle bizden evvel gelenlere itiraz eylemek arzusunda değiliz. Zira onların edebiyatımıza ettikleri hizmeti takdir etmemek her halde kadir-şikenlik olur. Biz onlara mazi-i meslekleri için teşekkür ile hal ve istikbale atf-ı nazar edeceğiz.

İşte bu istikbale bakmak azim ve niyetiyle Fecr-i Ati teşekkül ediyor. Fecr-i Ati azası kendilerine herkesten ziyade edebiyat-perest ve azim-perver olmaktan fazla bir kıymet ve ehemmiyet atfetmek cesaretini almamakla beraber temelini attıkları müessesinin bu beyaban-ı ilm ü edeb içinde bir sâye-zâr-ı zümrüdin olmasına intizaren şimdilik Avrupa’daki emsâlinin küçük bir numunesini temsil ve irade etmesine çalışacaklardır. Lisanın, edebiyatın, ulum-ı edebiye ve ictimâiyenin terakkisine hizmet etmek, ayrı ayrı şurada burada tenemüv eden isti’dadları sinesinde cem ederek ittihad ve ictima’nın hâsıl oedeceği kuvvetle tekemmüle, müsâdeme-i efkârın parlatacağı bârika-i hakikatle tenvir-i efkâra çalışmak: İşte Fecr-i Ati’nin gaye-i azm ü merâmı?

Fecr-i Ati azasının semerât- mesaisini ihtiva edecek bir kütüphane te’sis etmek üzeredir. Edebiyat-ı Cedide’nin parlak zekalarına da matla-ı envar olmak meziyetini haiz olan Servet-i Fünun Mecmuasında neşredecektir.

Bundan başka memleketimizin terakkiyat-ı fikriye ve hissiye sini te’min edecek âsâr-ı mühimme-i garbiyeyi kendi azasına ve mükâfatlı müsabakalarla haricden intihab olunacak zevata tercüme ve neşrettirmek, umumi konferanslar vererek halkın seviye-i zevk,i edebisinin a’lasına, hudud-ı malumatının tevsi’ine çalışmak, memâilik-i garbiyedeki müessesat-ı mümâsile ile te’sisi revâbıt ve münasebât ederek memleketimizin tenemmüvat-ı edebiyesini Garb’a, Garb’ın envarını afak-ı şark’a nakledecek metin ve ulvi bir nakil vazifesini görmek Fecr-i Ati’nin cümle-i emellerindendir.

Tanzim hükumete i’ta olunan Nizamname’nin bir sureti yakında neşrolunacaktır.

Efkar, ı münevvere eshabının bu teşebbüs i hayrı bir nida-yı teşçi ve takdir ile karşılayacağına eminiz. Çünkü acı bir itiraf olmakla beraber söylemekten çekinmeyiz ki memleketimizin ilme, san’ata ihtiyacı pek şediddir. Bu ihtiyacı telafi için atılacak en küçük adım rehiya, i’tilaya doğru atılmış demektir; ve bundan mahrum olmak muazzez vatan için elim bir öksüzlüktür.”

Fecr-i Âti Encümeni Edebîsi Nâmına Kâtibi Müfit Râtip, Encümenin Azâ-yı Hâzırası:

Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Emin Lâmi, Tahsin Nâhit, Celâl Sâhir (Reis), Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi, Refik Halit, Sahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, izzet Melih, Ali Canip, Ali Süha, Faik Âli, Fâzıl Ahmet, Mehmet Behçet, Mehmet Rüştü, Köprülüzâde Mehmet Fuat, Müfit Râtip, Yakup Kadri.

(Servet-i Fünun C: 38, No. 977. 11 Şubat 1325)

Beyannamenin Günümüz Türkçesine Çevrilmiş Hali

“Şimdiye kadar memleketimizde “edebiyat” kelimesinin kazandığı önemi ve ciddiyeti anlayan ve bu önemi halka anlatan -tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki- pek az kimse gelmiştir. Edebiyat tarihimizi incelersek en parlak devirlerde bile edebiyatın en geniş manasıyla anlaşılıp anlatılmadığını görürüz. Onun için bizde sanat ve edebiyat daima, boş vakitlerin güzel bir arkadaşı olmaktan pek fazla bir önem kazanmamış ve bunların, duyuların eğitilmesine hizmet ederek bir milletin ilerlemesine öncülük ettiği takdir edilememiştir. Geçmiş devirlerden ayrılıp asrımıza gelince yavaş yavaş bu anlayışın değişmeye uğradığını görürüz. Namık Kemal ve çağdaşları bir çok münasebetlerle bu konudaki fikirlerini söylemişlerdir. Kemal Bey’in ”Edebiyatsız millet dilsiz insan kabilindendir.” sözü meşhurdur. Fakat kamuoyunun, anlamamaktan ve anlamak için hiçbir yol gösterici bulamamaktan hasıl olan ilgisizliğine, böyle bir hamlenin deva olması elbette mümkün değildir. Bu zamana mahsus edebiyatların da bu hususta hizmeti görülmekle beraber Osmanlı kamuoyunun bu yol göstericiyi kati surette bulduğu tarih, itiraf etmeli kî Edebiyat-ı Cedîde’mizin genç ve faal zekalarının Servet-i Fünun sayfalarında edebî mekteplerini ilk kurdukları zamana, rastlar. Bu edebî topluluğun kurucuları o derginin sayfalarında çevresini aydınlatan ışıklı bir burç vazifesini görüyordu. Fakat hükumetin gittikçe Artan zulmü onların kalemlerine ilk sert ve ezici darbeyi vurdu. Bunlar, ilerde tekrar toplanmak ümidiyle hepsi dağılıp gittiler. Hürriyetin ilanı ile yeniden ışıklarının beklendiği zaman ise, pek az istisnası ile, onlar eski hayallerinin melîkesî olan sanat ve edebiyata karşı bir ilgisizlik bulutuna bürünmüşlerdi. Bunu söylemekle bizden evvel gelenlere itiraz etmek arzusunda değiliz. Zira onların edebiyatımıza ettikleri hizmeti takdir etmemek her halde kadirbilmezlik olur. Biz onlara geçmiş çalışmaları için teşekkür ile geleceğe gözlerimizi çevireceğiz.

İşte bu geleceğe bakmak azim ve niyetiyle Fecr-î Ati kuruluyor. Fecr-i Ati üyeleri kendilerine, herkesten çok edebiyat sever ve kararlı olmaktan fazla bir değer ve önem vermek cesaretini bulmamakla, beraber temelini attıkları kuruluşun bu ilim ve edebiyat çölünde yeşil bir gölgelik olmasını beklerken şimdilik Avrupa’da ki benzerlerinin küçük bir örneği, göstermeğe çalışacaklardır. Dilin, edebiyatın, edebî ve sosyal ilimlerin gelişmesine hizmet etmek bir tarafa, şurada burada filizlenen kabiliyetleri, sinesinde toplayarak birlik ve beraberliğin doğuracağı kuvvetle gelişmeye, fikir çatışmalarının parlatacağı hakikat şimşeğiyle fikirleri aydınlatmaya çalışmak: İşte, Fecr-i Ati’nin karar ve niyetinin maksadı!

Fecr-i Ati üyelerinin çalışmalarının meyvelerini ihtiva edecek bir kütüphane kurmak üzeredir. Edebiyat-ı Cedîde’nin parlak zekalarına da tanyeri olmak meziyetine sahip olan Servet-i Fünun dergisi eserleri yayınlayacaktır.

Bundan başka memleketimizin duygu ve düşünce hayatinin gelişmesini temin edecek önemli batı eserlerini kendi üyelerine ve mükafatlı yarışmalarla dışarıdan seçilecek kişilere tercüme ettirmek halka açık konferanslar vererek halkın edebi zevkinin yükselmesine, bilgisinin sınırlarını genişletmeye çalışmak, Batı ülkelerindeki benzer kurumlarla ilişki kurarak memleketimizin edebî mahsullerini batıya, batının ışıklarını doğu ufuklarına nakledecek sağlam ve yüce bir köprü vazifesi görmek Fecr-i Ati’nin dilekleri arasındadır.

Hazırlanan ve hükümete verilen nizamnamenin bir örneği yakında yayınlanacaktır.

Aydınlarımızın bu hayırlı teşebbüsü teşvik ve takdir edici bir ifadeyle karşılayacağına eminiz. Çünkü acı bir itiraf olmakla beraber söylemekten çekinmeyiz ki memleketimizin ilme ve sanata ihtiyacı çok fazladır. Bu ihtiyacı telafi için atılacak en küçük adım kurtuluşa, yücelmeye doğru atılmış demektir. Ve bundan mahrum olmak aziz vatan için acı bir öksüzlüktür.”

Fecr-i Âti Topluluğu Edebiyatına Adına Yazan Müfit Râtip, Beyannamenin altında imzası bulunanlar:

Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Emin Lâmi, Tahsin Nâhit, Celâl Sâhir (Reis), Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi, Refik Halit, Sahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, izzet Melih, Ali Canip, Ali Süha, Faik Âli, Fâzıl Ahmet, Mehmet Behçet, Mehmet Rüştü, Köprülüzâde Mehmet Fuat, Müfit Râtip, Yakup Kadri.

(Servet-i Fünun C: 38, No. 977. 11 Şubat 1325)

Fecr-i Âtî topluluğunun yayımladığı bildiri şöyle özetlenebilir:

  • “Sanat şahsi ve muhteremdir.” diyerek sanat eserinin bireysel bir anlayışla yaratılmasına, sanatsal değer taşımasına önem verdiklerini söylemişler, “Sanat için sanat” anlayışını sürdürdüklerini belirtmişlerdir.
  • Edebiyatın hoş vakit geçirmek için kullanılan bir araç olmadığını, ciddiye alınması gerektiğini söyleyerek Servet-i Fünûncuları böyle bir anlayış içinde edebiyat eseri yarattıkları için takdir etmişlerdir.
  • Servet-i Fünûncuları 1908’den sonra edebiyatı bırakmakla eleştirerek onları “geçmiş” olarak nitelendirmişler, onların söyleyecek sözlerinin kalmadığını, eskidiklerini öne sürmüşlerdir.
  • Amaçlarının Türk edebiyatının geleceğini yaratmak olduğunu belirterek, edebiyatta o güne kadar yaratılan tüm değerleri “eski” olarak kabul etmişler, farklı ve yeni bir edebiyat ortamı oluşturmak istemişlerdir.
  • Dilde, sanatta, edebiyatta ve sosyal bilimler alanında farklı ve yeni bir çalışma yapmak istediklerini açıklamışlardır.
  • Batı’daki gelişmeleri ve Batı edebiyatını geriden değil, günü gününe izleyeceklerini söyleyerek Batı’nın önemli eserlerini Osmanlıcaya, Türk edebiyatının önemli eserlerini de Batı dillerine tercüme edeceklerini, Doğu ve Batı arasında bir kültür köprüsü kurmak istediklerini açıklamışlardır.
  • Genç yetenekleri bir araya getirerek fikir tartışmaları yapacaklarını, düşünce ve edebiyat alanında konferanslar düzenleyeceklerini, bunlarla ilgili de halkı bilgilendireceklerini ortaya koymuşlardır.
  • Topluluğun yayın organının Servet-i Fünûn dergisi olmasına, Fecr-i Âtî üyelerinin eserlerini “Fecr-i Âtî Kütüphanesi” adı altında yayımlanmasına karar vermişlerdir.

Ayrıca Bkz.

Fecr-i Âtî Topluluğunun Oluşumu

Fecr-i Ati Topluluğu (1909-1912)

Fecr-i Ati Şiiri

Fecr-i Ati Topluluğunun Dağılışı

Fecr-i Ati Edebiyatı’nın Sanatçıları

Fecr-i Ati Dönemindeki Bağımsız Sanatçılar


11 Yorum Var: “Fecr-i Ati Beyannamesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir