Öne Çıkanlar

1. Okumayı bilen insan bilmeyene özenmez, çıkarları kaybolsa bile… Evinde kitaplık olmadığı halde milyonlara mal olmuş mobilyalar bulunan dışı parlak, içi kara insanlardan toplum ne bekleyebilir. Okuma bilen insan, egosuna gem vurur. Okumanın erdemi, bunu yaptıracak güçtedir. Kötülüklerden, ikiyüzlülükten, yalandan dolandan sıyırır kişiyi. İnsanlarının okumadığı bir beldede iyilikler kök salmaz, erdem yeşermez, düşünceye değer verilmez.

Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?

A) Okuma, insanlara iyilik ve erdem kazandırır.

B) Okumayı bilen insan, bencillikten kurtulur.

C) Topluma yararı olmayacak insanlar, okumayı bilmeyenlerdir.

D) Okuyan insan, çevresindekileri düşünceleri ile etkiler.

E) Okuma alışkanlığının yerleştiği yerde düşünceye değer verilir.

 

2. Yazarın gerçek karşısında bir tutumu olacaktır elbet. Gözünün önünde serili duran kaba gerçekleri görmezlikten gelip, yalnız ve yalnız düşlerinin enginliğine sığınan bir romancıya, bir oyun yazarına ne kadar acısak azdır. Gerçekten kurtulmak isteyen yazar, hiçbir zaman sanat eserinin ana konusu olan insanı bütün renkliliği, olanca derinliği ile kavrayamayacaktır.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Gerçekten uzak duran yazar, insan gerçeğini her yönüyle tanıyamaz.

B) Sanatçı gerçeği olduğu gibi almaz; değiştirir, küçültür, büyültür.

C) Sanatçının yalnız kendi duygularına ve hayallerine yönelmesi doğru değildir.

D) Her yazarın kendine göre gerçeğe yaklaşma biçimi vardır,

E) Sanatçının gerçekten yararlanmaması kendisi açısından olumsuz bir durumdur.

 

3. Haşim’in düz yazılarında belirgin nitelik -şiirlerinin tersine- açıklıktır. Düz yazılarında dil alabildiğine sadedir, Mantık ve zekânın imbiğinden süzerek özenli bir üslupla düşüncenin mükemmel örneklerini ortaya çıkarmıştır. Düz yazılarının şiiriyle yine çelişki durumunda olan ikinci özelliği fikir taşımasıdır. Haşirin, sadece süslü cümleler kurmak, birtakım belirsiz duyguları, hayal oyunlarını anlatmak için düz yazıya başvurmazdı.

Bu parçaya göre, A. Haşim’in düz yazıları hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Ne anlatılmak istendiği açıktır.

B) Oldukça yalın bir dille yazılmıştır.

C) Sanatçının düşüncelerini yansıtır.

D) Toplumsal konulara yer verilmiştir.

E) İçeriği yönüyle şiirlerinden farklıdır.

 

4. Her şey insan içindir. Başka kimin için olabilir? Kurtlar, kuşlar için mi? Bilgi de sanat da insan için. İnsanın doğanın ve toplumun yıkıcı kuvvetlerini yenerek, daha rahat, daha insanca yaşaması için. Bu ana kuraldan ayrılmak şairliğe sığmaz gibi geliyor bana. İnsan doğanın da toplumun da yıkıcı kuvvetlerini akılla, yürek gücüyle yener. O halde aslolan akıldır, yürek gücüdür. Sözü şiire getirirsek aslolan bu akılla, bu yürek gücüyle beslenen içeriktir. Sanatta sağlam, mantıklı yol içeriğin biçime değil, biçimin içeriğe bağlı kalmasıdır.

Böyle düşünen birinin aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez?

A) Sanatın asıl amacı insanın mutluluğunu sağlamaktır.

B) İnsan mücadele gücünü, kendi kafasından ve kalbinden alır.

C) Şiirde içerik hiçbir zaman biçimin önüne geçmemelidir.

D) Gerçek şiirler, insanın duygu ve düşüncelerine yaslanır.

E) Kişinin mutluluğunun önünde aşılması gereken engeller olabilir.

 

5. Şiirin belli başlı unsurları vezinle kafiyedir. İlk insanlar kafiyeyi ikinci dizenin kolay hatırlanmasını sağlamak için, yani belleğe yardımcı olmak için kullanmışlardı. Fakat sonradan onda bir güzellik buldular. Onu, var oluş nedeni aşağı yukarı aynı olan vezinle birlikte kullanmayı bir üstünlük kabul ettiler. Öyle sanıyorum ki bugünkü insan vezinle kafiyenin kullanılışında kendisini hayrete düşüren bir güçlük ya da heyecan uyandıran güzellikler bulmayacaktır. Bu gerçeği görmüş olanlar, vezin ve kafiyeye “ahenk” denilen şiir öğesinin kaynağı gözüyle bakmışlar ve ahenge dört elle sarılmışlardır. Bir şiirde eğer ahenk varsa onu sağlayan vezin veya kafiye değildir.

Yazar, bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Şiirde ölçü ve uyağın eskiden çok önemli görüldüğüne

B) Günümüz insanının şiirde ölçü ve kafiyeye pek değer vermeyeceğine

C) Kafiyenin, şiirin akılda kalmasını kolaylaştırmak amacıyla ortaya çıktığına

D) Ölçülü ve uyaklı şiir yazmanın bir dönem üstünlük sayıldığına

E) Şiirde “ahenk” için ölçü ve uyağın önemli olduğuna

 

6. Roman edebiyatla ilgili sanat türlerinin içinde anlatım olarak temel türdür. Masalların, destanların çok eskiye dayanan geçmişini 13. yüzyıldan başlayarak yüklenmiştir. 17. yüzyıldan itibaren de toplumu ve insanı ortaya koymaya yönelmiştir. İnsan ve toplumun ruhsal, yapısal kaynaşma ve gelişmesini daha açıklıkla ortaya koyabilme olanaklarına sahip olmuştur. Roman, 19. yüzyılın son yarısında sanatta, Avrupa’da doruğa varan bir başarıya ulaşmıştır. Yüzyılımızda işlevini sürdürmektedir.

Parçada romanla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) En eski edebiyat türü olduğuna

B) Bir dönemden sonra masalların ve destanların işlevini gördüğüne

C) Toplumdaki gelişme ve değişiklikleri yansıttığına

D) Bir dönem Avrupa’da büyük önem kazandığına

E) Toplumun yapısını yansıtacak olanaklara sahip olduğuna

 

7. Zamana dayanabilmiş olan büyük romanlar, olanı değil, olabileni yaşatmaktadır. Bu bakımdan herkes onlarda kendisinden bir şeyler bulabilir. Bu eserlerin hiçbirinde herhangi bir maksatla, okuyucuyu bir sonucu benimsemeye zorlayış görülmez. Hepsinde bir iç zenginliği, hayal gücü, iç ve dış gözlem keskinliği göze çarpar.

Aşağıdakilerden hangisi büyük romanların özelliklerinden değildir?

A) Çağlar geçse bile ilgi görmesi

B) Geniş okur kitlesine seslenebilmesi

C) Okuyanlara doğruları kabul ettirmesi

D) Hayal gücüne ve iç zenginliğine sahip olması

E) Gerçeği olduğu gibi yansıtma çabasında olmaması

 

8. Antalya, vaktiyle Afyon ve Konya’nın limanı idi. Demiryolu iki şehri de başka limanlara bağladıktan sonra Antalya durmuştur. Şehir kale surlarının içine yığılmıştır. Yeni Antalya, Gazi Parkı’nın yanlarından portakal bahçelerine doğru büyüyecektir. Burası Akdeniz’in en güzel kışlık şehirlerinden birisi olacaktır. Şehirde imar hareketinin iyi başladığını söylemeliyim. Genişletilmiş olan cadde sizi, eski kasabanın üstünden Gazi Parkı’na çıkarır. Deniz boyunca böyle geniş bir parçanın dikilecek ağaçlara ayrılmış olması güzel bir düşüncedir. Şehrin bir başka güzel talihi parktan ileriye doğru, deniz kenarının binalarla kapatılmamış olmasıdır.

Bu parçada yazar, Antalya ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Çevresindeki bazı şehirler için bir zamanlar çok önemli bir merkez olduğuna

B) Şehrin asıl yoğunluğunun surların içinde yer aldığına

C) Gelecekte önemli bir şehir olabileceğine

D) Şehirde yeni yapılaşmanın, deniz kıyısında olduğuna

E) Deniz kenarının kapatılmamış olmasının şehir için güzel bir düşünce

 

9. Gerek duyarlık, gerekse biçim yönünden büyük dalgalanmalar göstermez Cahit Sıtkı’nın şiiri, tersine bir tekdüzelik gösterir. Sanki aynı şeyleri söylüyormuş gibi bir kanı da uyandırır. Zaman zaman, bu şiirleri okurken koyu bir karamsarlık içinde boğulursunuz, kimi zaman da “berrak” bir sabah aydınlığıyla karşılaşırsınız. C. Sıtkı’nın kişiliği de şiiri gibidir. Kimi zaman bir aile yuvasına sığınma isteği, kimi zaman yalnızlığı yaşama güdüsü yoğunluk kazanır, Aynı durum şiirine de yansır. O, var oluşla yok oluş arasındaki gizi çözümlemeye çalışır gibidir.

Bu parçada Cahit Sıtkı ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A) Şiirleri arasında biçim yönünden pek farklılık olmadığına

B) Kişilik özelliklerinin şiirlerine de yansıdığına

C) Okuyucunun, şiirlerinde sürekli aynı şeyleri söylüyormuş izlenimi edinebileceğine

D) Kendisini yalnız hissettiği anlarda bir ailesinin olmasını istediğine

E) Şiirlerinde sürekli aynı konuları işlediğine

 

10. İnsanlarla ne konuşacağım? Tükettim bütün konuşacaklarımı. Ne söyleyeceğim kaldı ne de öğrenmek istediğim. Benim konuşacağım şeyler oldum bittim çok değilmiş. Eskiden konuştuğum insanları kim bilir nasıl sıkmışımdır? Benimle İlk konuşan, benim bir değerim olduğunu, birçok şeyler bildiğimi sanabilir. Dağarcığımda ne varsa hepsini önüne dökerim de onun için. Bir dahaki görüşmemizde gene onları açar, gene onları söylerim. Karşımdaki de çabuk anlar aldandığını, bir daha aramaz olur beni. Evime kapanıp okumak istiyorum.

Yazar bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) İnsanlarla konuşmaktan her zaman uzak durduğuna

B) Konuştuğu kişilere anlatacağı çok şeyin olmadığına

C) İlk kez konuştuğu kişiye bildiği her şeyi anlattığına

D) Kendisiyle konuşan kişileri sıktığını düşündüğüne

E) Beraber olduğu kişilere her defasında aynı şeyle” anlattığına

 

11. Saray çevresi nasıl kendi beğenisi ve yaşama koşulları doğrultusunda Divan edebiyatını oluşturmuşsa; kasabalarda, köylerde, obalarda yaşayan halk kesimi de kendi edebiyatını oluşturmuştur. Bir bakıma halkın yaşadığı somut koşulların ürünü olan bu edebiyat, İslamlıktan önceki göçebe kültür döneminin ve o dönem edebiyatının uzantısı gibidir. Yapısını oluşturan öğeler, doğadan, halkın doğayla olan ilişkilerinden, halkın tutkularından, özlemlerinden, düşlerinden kaynaklanır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Divan edebiyatının, toplumun geniş kesiminden kopuk olduğuna

B) Halk edebiyatını, toplumun saray çevresi dışındaki kesiminin oluşturduğuna

C) Halk edebiyatında anlatımın yapaylıktan uzak olduğuna

D) Halk edebiyatının İslamiyet öncesi edebiyatın özelliklerini sürdürdüğüne

E) Halk edebiyatının, halkın arzu ve isteklerini yansıttığına

 

12. Yıllardan beri çeşitli günlükler okudum, okuyorum. Gide’nin, Camus’nün, Green’in Maurois’nin… Günlük türüne karşı duyduğum yakınlık, dostluk duygularını, Salah Birsel’in “Günlük”ünü okuduktan sonra bir kere daha yaşadım. Birsel’in Günlük’ü edebi bir günlük. Oysa günlükler bize yazıldıkları çağın havasını da yansıtmalıdırlar, Vigny’nin günlüğünde 1830 ihtilalinin yankılarını buluyoruz. 1840 yıkılışının acısını hemen her sayfasında duyuruyor. Birsel’in günlüğü ise bir çeşit sanat notları. Bazı notların başındaki tarihler değişik de olabilirdi.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Günlük türüne yakın ilgi duyduğuna

B) Günlüklerin yazıldığı dönemi yansıtması gerektiği düşüncesine

C) Salah Birsel’in günlüklerinin alışılmış günlüklerden farklı olduğuna

D) Salah Birsel’in günlüklerinin sanat ve edebiyat notları niteliği taşıdığına

E) Batılı tarzdaki günlük türünü, edebiyatımıza Salah Birsel’in kazandırdığına

 

13. Servet-i Fünûncular, özellikle edebiyat ürünlerinin dilsel ve biçimsel yapısı üzerinde uğraşmışlar, birçok yenilikler getirmişlerdir. Şiirde üzerinde durulan yönlerden biri biçim konusu olmuştur. Yeni biçimler getirmişlerdir şiire. Tanzimat döneminde hem Divan hem de Batı şiirine bağlı kalınmıştır. Servet-i Fünûncular Divan edebiyatı biçimlerini bıraktılar. Fransız edebiyatından “sone”yi, temelde Divan edebiyatı biçimlerinden olan “müstezat”? geliştirip zenginleştirerek, Fransız serbest şiirine benzeyen “serbest müstezat”ı kullandılar.

Bu parçada Servet-i Fünûncularla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Şiirde, daha çok biçimle ilgilendiklerine

B) Türk şiirine yeni biçimler kazandırdıklarına

C) Yeni biçimler geliştirirken Divan edebiyatından yararlandıklarına

D) Tanzimat döneminde kullanılan nazım biçimlerini de aynen sürdürdüklerine

E) Edebi eserlerin dil yönü üzerinde yoğunlaştıklarına

 

14. Tanzimatçılar, o dönemin koşulları içinde büyük işler başarmışlardır, Hepsi bir ölçüde yenilikçidir. Edebiyatın sınırlarını genişletmiş, yeni türler geliştirmişlerdir. Edebiyata insanı, toplumsal sorunları sokmuşlardır. Bugün kullandığımız birçok kavramın tohumlarını Tanzimatçılar ekmişlerdir. Kendilerinden sonra gelen kuşaklara yürünecek yolu göstermişlerdir.

Bu parçada Tanzimat dönemi sanatçıları ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Eser verdikleri türlerde başarılı olduklarına

B) Ortaya çıkardıkları bazı kavramların bugün de yaşadığına

C) Sonraki edebi dönemlere öncülük ettiklerine

D) Kendi devirlerine göre başarılı sayılmaları gerektiğine

E) Edebiyatın sınırlarını genişletip, yeni türler geliştirdiklerine

 

15. Yazısında düşündüğünü bilir, gene de kuşkulanır; ya kendine özgü düşünceler değilse, ortak düşüncelerse bunlar? Bu soru onun rahatını kaçıracak, söylediklerinin karşıtını aratacaktır. Konusunun en küçük ayrıntılarına dek İnerek, tartışacak, böylece hazır bir düşünceyi yinelemediğini anlayacak, bu konuda nereden yola çıkıp, nereye vardığını bize de anlatacaktır. O, hiçbir yazısında kalıp halinde düşünceler sunan, doğrular bildiren bir kişi değildir. Düşünen; nasıl düşündüğünü, engelleri nasıl aştığını gösteren, sorunları teker teker çözerek ilerleyen biridir.

Paragrafta tanıtılan kişi aşağıdakilerden hangisi ile nitelendirilemez?

A) Belirli düşünce kalıplarına bağlı kalmayan

B) Özgün fikirler üretmeye çaba gösteren

C) Bilinen fikirleri tekrarlamaktan kaçınan

D) Görevinin doğruları anlatmak olduğunu bilen

E) Yeni bir düşünce ortaya koyarken çok dikkatli davranan

 

CEVAP ANAHTARI

1-D  2-B  3-D  4-C  5-E  6-A  7-C  8-D  9-E  10-A  11-C  12-E  13-D  14-A  15-D