Behçet Kemal Çağlar (1908-1969)

Behçet Kemal Çağlar

1908 yılında Erzincan’da doğan sanatçı, Kayseri Lisesi’nde okurken kazandığı Zonguldak yüksek Maden Mühendisi Mektebi’ni bitirmiştir. Maden mühendisi olarak üst düzey memurluklarda bulunan Behçet Kemal, halkevleri müfettişi, İstanbul Radyosu edebî müşaviri, TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı gibi görevlerde çalışmış; bir ara milletvekili olarak mecliste yer almıştır. 1969 yılında ölmüştür.

Edebi Kişiliği:

  • Devrim, tarih ve memleket konularında yazdığı şiirleriyle tanınmış bir şairdir. Şiirleri Atatürkçü, memleketçi, devrimci bir özellik göstermektedir.
  • Yazdığı ve Halkevlerinin açılışında bizzat oynadığı Çoban piyesi ile Ergenekon adlı oyunuyla Atatürk’ün dikkatini çekmiştir.
  • Şairin Ankaralı Âşık Ömer mahlasıyla yazdığı halk şiirleri de vardır.
  • Şiirlerini hece ölçüsü ile kaleme almış, halk şiirinin bütün biçimsel özelliklerinden yararlanmıştır.
  • “Onuncu Yıl Marşı”nı yazmış ve geniş kitleler tarafından tanınmıştır.
  • Şiir, oyun, inceleme, antoloji, söylev gibi türlerde yazmış; özellikle yazdığı şiirlerle ün sağlamıştır.

Kısaca özetleyecek olursak;

  • Atatürkçülük şiirleriyle tanınmıştır, bunun yanında halk şiirinden yararlanarak yazdığı ve milli duyguları işlediği şiirleri, yurt güzellemeleri ile öne çıkmıştır.
  • Ankaralı Âşık Ömer mahlasıyla âşık tarzı şiirler de yazmıştır. Hece ölçüsünü kullanmıştır.
  • Faruk Nafiz ile birlikte “Onuncu Yıl Marşı”nı yazmıştır.
  • Şadırvan adlı bir dergi çıkarmıştır.
  • Milli konuları işleyen tiyatro yapıtları vardır.

Eserleri:

  • Şiir: Erciyes’ten Kopan Çığ, Burada Bir Kalp Çarpıyor, Benden İçeri (bütün şiirleri)
  • Manzum Oyun: Çoban Atilla
  • Diğer Yapıtları: Battal Gazi Destanı, Kuran-ı Kerim’den İlhamlar, Hür Mavilikte, Dolmabahçe’den Anıtkabir’e Kadar, Atatürk Denizinden Damlalar

1 Yorum Var: “Behçet Kemal Çağlar (1908-1969)

  1. SONSUZA KADAR KALBİMDESİN

    Ey tarihin kaydettiği büyük komutan!
    Bu vatanı kurtardın diye sana şükran borçluyum.
    Temelleri çok sağlam Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdun.
    Gösterdiğin olağanüstü kahramanlığa minnettarım.

    Ey tarihin kaydettiği eşsiz devlet adamı!
    On beş yıl onurlu ve şerefli bir yönetim gösterdin.
    Başarılarından dolayı seni alkışlıyorum.
    Gönlümden derlediğim bir demet çiçeği armağan ediyorum

    ATATÜRK 135 YAŞINDA

    135 Yaşında bir güçlü, dev Türk.
    O’nun adı Mustafa Kemal Atatürk.

    1881 yılında doğdu.
    Tam 24 yaşında yüzbaşı oldu.

    31 Mart Ayaklanması’nda vardı.
    Hareket Ordusu Kurmay Başkanı oldu.

    Osmanlı İmparatorluğu çökmüştü.
    Fethedilen ülkeler elden gitmişti.

    Sonunda Anadolu’ya düşman dolmuştu.
    İnsanlar çaresiz, ümit yok olmuştu.

    Karanlıkta ışık belirdi, uzakta.
    Vapurla geldi, ayak bastı Samsun’da.

    Cumhuriyetin sınırlarını çizdi.
     Düşmanları şöyle bir hizaya dizdi.

    Savaş, dedi, düşmanlar, savaş isteriz.
    Dedi Mustafa Kemal , savaştan kaçmam.

    Ordu yoktu, ordu kurdu, silah buldu.
    Cephede ön safta kendine yer buldu.

    Kana kan, dişe diş düşmanla savaştı.
    Aman vermedi düşmana onu yendi.

    Düşman üzgündü, Kemal geçilmez, dedi.
    Umutsuz postu Çanakkale’ye serdi.

    Sonra Yunan İzmir’e çıkartma yaptı.
    İlerledi, ortalığı yakıp yıktı.

    Mustafa Kemal orduyu geri çekti.
    Sakarya Irmağı bağlantıyı kesti.

    Bir buçuk yıl askere savaş  öğretti.
    Her asker bir Mustafa Kemal  olmuştu.

    Mustafa Kemallerle dolu bir ordu.
    Düşmana kaç paralıksın diye sordu.

    Tuttu, aldı, vurdu, yerden yere vurdu.
    Zaman saatini Cumhuriyet kurdu.

    Ey güzel Cumhuriyet, sen ne güzelsin.
    Özgürlük denizinde mutlu yüzersin.

    ÇANAKKALE’DE BEN VARDIM

    İster miydim Anadolu işgal edilsin?
    İster miydim ordular dağıtılsın?
    İster miydim padişah teslim olsun?
    İstemezdim, böyle olsun istemezdim.

    Anadolu harap, bitap bir haldeydi.
    Türlü katliamlar yaşanmaktaydı.
    İnsanımın koruyanı, kollayanı yoktu.
    Sonunda İngiliz gemileri Çanakkale’ye geldi.

    Alman komutan Liman Von Sanders Türk birliklerinin başındaydı.
    Tabyalar savunmasızdı, ateş hattındaydı.
    Düşman çok güçlüydü, kayıplar artmıştı.
    Siperler gerilere, daha gerilere çekilmişti.

    Ben geldim Çanakkale’ye insanlar beni tanıyorlardı.
    Liman Von Sanders bir cephe sana yeter mi dediydi?
    Ben hayır dedim, bütün cephelerin komutanlığını bana vermelisiniz.
    Dediğim aynen oldu, Çanakkale’de ben vardım.

    Geceleri uyku tutmazdı beni.
    Atıma bindiğim gibi dörtnal uzaklaşırdım.
    Düşman sabaha karşı nereden çıkartma yapar.
    Bunun planını yapar, önlemini alırdım.

    Çanakkale’de dört – beş gün uyumadığım olurdu.
    Bir gece saat iki sularıydı.
    Birliğime geri döndüm ve emrimi verdim:
    Conkbayırı’na  beş yüz asker çıkarın, mevzilensinler.

    Aman komutanım, dedi, diğer subaylar.
    Orası kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdir.
    Ne gereği vardır orada beş yüz askerin.
    Bir asker bile gitmese daha doğrudur.

    Siz dedim, beş yüz askeri gönderin.
    Evet, dediler, gönderdiler.
    Sabaha karşı Anzaklar Conkbayırı’ndaydı.
    Ama ben de Türk Askeri’nin yanındaydım.

    Kılıcım sağ elimdeydi, tabancam sol elimde.
    Bütün bir gün savaştık can siperhane.
    Yıkılmadık, yenilmedik, galip gelen biz olduk.
    Kazanan biz, yenilen İngiliz oldu.

    KARANLIK BENDEN KORKTU

    Ben aydınlığım, çağdaşım, medeniyetim.
    Geleceğe yönelik güzel duygular içindeyim.
    Yeni  yıllar, yüzyıllar, bin yıllar,
    Benim için, yarınki gün gibidir.

    Evrenseldir duygular, sonsuza dek geçerli.
    Bir bütündür fikirler, beyinlerde gizemli.
    Ben isteseydim bir çağ açıp bir çağ kapatmaz,
    Gücüm vardı, yüz çağ açıp yüz çağ kapatırdım.

    Anadolu, boğazına kadar karanlığa batmıştı.
    Sevr Antlaşması Türk insanı için, idam fermanıydı.
    Ben bir kükredim, yer , gök inledi.
    Dünya benim eşsiz haykırışımı dinledi:

    Siz kim oluyorsunuz, vatanımı nasıl işgal edersiniz?
    Yüz binlerce askerle geldiniz, topunuzla, tüfeğinizle.
    Bakın benim askerim yok, topum, tüfeğim yok.
    Yokluktan çıktım ben, gerekirse yoktan var ederim.

    Padişahın idam fermanı,
    Demokles’in kılıcı gibi sırtımdaydı.
    Anadolu halkı içerden vuran
    Bu gücün farkındaydı.

    Rütbelerim sökülmüştü, bir er durumundaydım.
    Doğu Orduları Komutanı Karabekir Paşa,
    Emrinizdeyim efendim, dedi.
    Sonra bütün komutanlar bağlılığını bildirdi.

    Osmanlı diye bir millet yoktur.
    Osmanlı bir hanedanın adıdır.
    Büyük Selçuklu Devleti parçalanmış,
    Buradan Anadolu Selçuklu Devleti oluşmuş.
    Yıllarla o da parçalanıp, beyliklere dönüşmüş.
    Osman Gazi’nin kurduğu Osmanlı Beyliği ortaya çıkmış.

    Osman Gazi, ben Türküm, diye öğünürdü.
    Orhan Gazi, babam ve ben Türküz,  derdi.
    Onların oğulları da Türktü.
    Akınlar yaptılar Avrupalı ürktü.

    Fatih Sultan Mehmet Türklük adına İstanbul’u fethetti.
    Yavuz Sultan Selim ilk Türk halifesiydi.
    Avrupalı,  barbar Türkler geliyor, deyip korkardı.
    Sonra Kanuni Viyana’yı kuşattı.

    Son Osmanlı padişahı Vahdettin bir Türktü.
    Belki sen bir şeyler yaparsın deyip,
    Beni Anadolu’ya göndermişti.
    Ordu müfettişi olarak Samsun’a çıktım.

    Erzurum ve Sivas Kongrelerini topladım.
    Yurdun kurtuluşu yolunda önemli bir adım attım.
    Karanlık benden korktu, aydınlığı istemedi.
    Aydınlığı istemeyen karanlığı paramparça ettim.

    BEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜM

    Ben bu vatanı kurdum.
    Savaştım, zafer kazanmadan,
    Barış antlaşması imzalamadım.
    Zaten tarih hep benden yana oldu.

    Ben bir Osmanlı subayıydım.
    Padişahın iradesine asla karşı gelmedim.
    Ama o, benim tacıma, tahtıma dokunmayın,
    Anadolu’da ne isterseniz yapın, dedi.

    Padişah Vahdettin böyle demese bunlar olmazdı.
    Anadolu’da böylesine kıyımlar yaşanmazdı.
    Ordular dağıtılmıştı, silahlar toplanmıştı.
    Asker evine, köyüne gönderilmişti.

    Güneyde İngilizlere karşı zafer kazandım.
    Hareket Ordusu’nda Kurmay Başkan olarak görev aldım.
    Halk arasında adım saygıyla anılıyordu
    Çanakkale’ye geldiğimde dünya beni tanıyordu.

    Benim adım Mustafa Kemal Atatürk.
    Damarlarında Türk kanı akan herkesin Mustafa’sıyım.
    Ödün vermez yüreğim, bükülmez bileğim.
    Ben Türküm diyen herkesin Kemaliyim.

    ATATÜRK’ÜN ARAMIZDAN AYRILDIĞI YAŞTAYIM

    Gökyüzünde şimşek çaktı.
    Yeryüzüne yıldırım düştü.
    On yıl boyunca araştırdım.
    Gerçekleştirdikleri olağanüstüydü.
    Dünya tarihinde tekti.

    Ey sen büyük komutan!
    Ey sen büyük devlet adamı!
    Seni saygıyla anıyorum.
    İnsan olmanın bilincinde olan
    Herkesten bu saygıyı bekliyorum.

    Yıllar geldi, yıllar geçti.
    Aradan  78 yıl geçti.
    Yaşadığı yıldan bunca yıl sonra,
    Adı saygıyla anılan bir başka komutan,
    Devlet adamı var mı?

    Sen ki sekiz yıl annen Zübeyde Hanım ve kardeşin Makbule Hanım’dan ayrı kaldın.
    Varını, yoğunu bu vatan için ve gelecekte kuracağın Türkiye Cumhuriyeti için feda ettin.
    Nasıl Çanakkale’de üçüncüye sıtmaya yakalanmıştın ve doktor vücuduna aşırı kinin enjekte etmişti.
    Yakınında bulunan subaylara ya gider ya gelir demişti.
    Sen gitmedin geldin, benim refah ve mutluluğum için, direndin.
    Kurduğun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve seni tanımayanlar var.
    Bunlara tavsiyem yaşadığı için, Mustafa Kemal Atatürk’e şükretmeleridir.

    Bir cami yaptıranın adını  hayır, dua ile anarsın da
    Cumhuriyet kurulduktan sonra yüzlerce cami yaptıran ve
    Yaptırılmasına ön ayak olan
    Atatürk’ü neden sevmezsin?

    Serdar Yıldırım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir