Anlatım Biçimleri Test-6

1. Bir ağustos sabahı Türkiye’den Taşkent’e uçtuk. Taşkent’ten Urgenç’e uçakla yaptığımız yolculuk boyunca uçsuz bucaksız bir çöl görüntüsünü havadan izledik. Ancak Urgenç’ten Hîva’ya otomobille 20 dakika süren yol yeşillikler arasındaydı. Yol boyunca üzüm bağları, meyve, sebze bahçelerinin çokluğu dikkat çekiciydi. Sonra, çölün tozu üzerine yağmış gibi bir kente, Hîva’ya, ulaştık. Ayaklarımızın altındaki toprakta tarihin izlerini hissediyoruz.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?

A) Betimleme – açıklama

B) Öyküleme – tanımlama

C) Açıklama – karşılaştırma

D) Tartışma – öyküleme

E) Öyküleme – betimleme

 

2. Schiller, yazacağı eseri, daha önce başkaları ile tartışmaktan zevk alırdı. Goethe ise bir eser üzerinde konuşmanın yaratmanın gücünü azaltacağına inanmıştı. Yaratma sırasında kendi içine kapanır, susardı. Schiller başıboş, özgür, isyankâr, bir tek kelime ile “genç” bir şairdi. Goethe, yalnız, yaşamın belli bir döneminde böyle doludizgin bir yaşam sürüp hevesini almış; ondan sonra tüm yaşamı boyunca düzenli, dengeli, ölçülü olmuştu. Schiller romantikti, Goethe çağının romantik şairlerini beğenmiyordu.

Bu parçanın anlatımında, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Karşılaştırma

B) Tanık gösterme

C) Tanımlama

D) Örneklendirme

E) Açıklama

 

3. Sabahat Emir’in “Geceyle Gelen” adlı kitabı son yılların öykü dalındaki en olgun yapıtlarından biri. Yazarın başarısı nereden geliyor. Öykülerindeki kişiler kendileriyle hesaplaşmaktan, özeleştiriden çekinmiyorlar. Hata yapınca kıyasıya eleştiriyorlar kendilerini. “Yalnızlaşma” adlı öykünün kahramanı Nazan, kendini yalnızlığın ve mutsuzluğun çukurunda bulur. Ama bundan kimseyi sorumlu tutmuyor, sorumlu kendisi. Aynı durum “Son Şans”ın Nazmiye’sinde de vardır. Hata yaptığını söylemekten çekinmez.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Öyküleme

B) Örneklendirme

C) Açıklama

D) Karşılaştırma

E) Tanık gösterme

 

4. Bizim oralarda güneş bir başka doğar, kuşlar bir başka öter, rüzgârlar bir başka eser. Dağlar daha haşmetli, kayalıklar daha yalçındır. Irmaklar tertemiz, denizler masmavi, kumsallar pırıl pırıdır. insanlar da öyle… Serttirler, ama bu sertlikleri özlerindeki yumuşak huyluluğu örtmek içindir. Çalışkandırlar; yaz-kış demez, alın teri dökerler. Onlar iyiyi severler, kötülere ve kötülüklere geçit vermezler.

Bu parçanın anlatımı ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A) Öznel yargılar ağır basmaktadır.

B) Ortaya konulan belirgin bir düşünce yoktur.

C) Bir bölge ile ilgili kişisel görüşler dile getirilmiştir.

D) Bir bölge ayrıntılı biçimde betimlenmiştir.

E) Doğanın ilk bakışta göze çarpan yönleri üzerinde durulmuştur.

 

5. Toprak rengi kanatları olan bir çekirgeyi yakalamaya çabalarken birden karşımda onu gördüm, Küçük bir tümseğin üstünde elindeki sopaya dayanmış bana bakıyordu. Bir tavşan, bir yaban hayvanı gibi dümdüz ve merakla … On-on iki yaşlarındaydı, Saçları güneşten sararmıştı. Ayaklarında büyük postallar vardı. Küçük bir çobandı. Yanında bir eşeğinden başka kimsesi yoktu.

Bu parçanın anlatımında, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Öyküleme

B) Betimleme

O) Açıklama

D) Örneklendirme

E) Tartışma

 

6. Öykü sanatı en eski sanatlardan biridir, ilk öyküler, yazılı metinler ortaya çıkmadan, bir araya gelen insanlar arasında, yaşanılan olayların sözlü olarak anlatılmasıyla oluşmuş olmalıdır. Yazılı öyküler yaygınlaşmadan önce, dinleyenler, anlatılanlardan bellediği gibi, arada anlatılanlara kendi gözlemlerini de katarak yakınlık duyar öykü sanatına. Sözlü öykü sanatı böylelikle zamanla masallar, mitler, destanlarla oluşur. Yazılı metinlere kavuşmadan önce sözlü olarak yaşayan öykü sanatı, geleceğe ya da başkalarına ulaşmakta resim ve heykelden de yararlanır.

Bu parçanın anlatımında, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Öyküleme

B) Açıklama

C) Betimleme

D) Örneklendirme

E) Tanımlama

 

7. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “betimleme” yoktur?

A) Her evin önünde bir bahçe ve bahçede renk renk çiçekler var.

B) Sokak kahveleri, küçük lokantalar, hep bu çok renk ve çok çiçek stilinde düzenlenmiş.

C) Böyle bir yerde yaşayıp da ressam olmamak imkansız, diye düşünüyor insan.

D) Çevrenin güzelliği insanlara da yansımış olacak ki işinden dönüp evine giderken gördüğünüz insanların yüzündeki mutluluk ışığı uzaktan seziliyor.

E) Bu şirin köyde neredeyse ev sayısı kadar resim atölyesi var.

 

8. Düşünceleri anlatmada kullanılmayan dil verimsizleşir, cılızlaşır. Bir dil söz dağarcığı bakımından ne kadar zengin olursa olsun, onunla konuşulmaz yazılmazsa gelişir mi? Hangi dil vardır yeryüzünde okuma-yazma, konuşma olanakları dışında kalmış da gelişmiş, yaşamış? Eldeki yazılı belgelere göre eskiçağın en güçtü, en varlıklı dili Sümer dilidir. Bugün ne kaldı ondan? Firavun mezarlarından çıkan yazılara bakılırsa eski Mısır dili, bugün bizi şaşırtacak kadar zengin, geniş bir dildi. O dille yazılan yazıların toplandığı “Ölüler Kitabı” yirmi büyük kitap tutuyor. Ne kaldı o dilden günümüze? Hangi alanda gelişti kendi kendine, onu konuşup yazanlar olmayınca?

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Betimleme

B) Öyküleme

C) Açıklama

D) Örneklendirme

E) Karşılaştırma

 

9. El, aşk gibi, hiçbir şey beklemeden içgüdüyle davranır. Aşk gibi de ancak kendisi olduğunda vardır. Gövdenin buyruğuna girdiğinde el olmaktan çıkar, sanki el değildir, Sürekli kendini aşarak kendi olmak, yenileşmek, sonsuzlaşmak ister sanki el. Gövdeyle ilgisiz gibi durur. Özgürlüğünü her şeyin üstünde tutar, Denebilir ki yüz dışında gövdenin hiçbir üyesi, el kadar kendini ayakta tutmak için çırpınmaz. Bir kıyıya çekilip bakmayı, bakılmayı, hele hele unutulmayı kendine yedirmez. “Varım, yaşıyorum.” der.

Bu parçanın anlatımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Bir kavramla ilgili kişisel düşünceler ortaya konmuştur.

B) Açıklama tekniğinden yararlanılmıştır.

C) Bir kavram, tanımlanarak açıklanmıştır.

D) Bir kavramla ilgili karşıt görüşler ortaya konmuştur.

E) İleri sürülen görüş örneklendirilmiştir.

 

10. Yurdumuzda 75 milyon zeytin ağacı vardır. Bu ağaçların büyük kısmı, Ege Bölgesi’nde özellikle İzmir’de, Edremit Ovası’nda ve Marmara Denizi’nin güney kıyılarında toplanmıştır. Bütün meyve ağaçlarında olduğu gibi zeytinde de bol ürün yıllarının yorgunluğu, ertesi yıl verim düşüklüğüne neden olur. 1978’de 1 milyon tonun üzerinde olan zeytin üretimi, 1979’da 430 bin tona düşmüştür. Bu yüzden bir yılın üretim değeri ötekini tutmaz.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisine başvurulmamıştır?

A) Sayısal verilerden yararlanmaya

B) Kişisel düşünceleri belirtmeye

C) Açıklayıcı anlatım tekniğine

D) Bilimsel bilgiler aktarmaya

E) Araştırma sonunda belirlenen bilgilere

 

11. Şu karşıki tümseğin üstünde yusyuvarlak bir ağaç var; Tek ağaç! Ovanın monoton düzlüğünden dünyayı seyreden bir ağaç… Bu, mutlak bir alıçtır. Yalnız bu ovada değil, bütün Anadolu’da, bu tek ağaçlara dikkat ediniz; onlarda yalnız, kendi başına, kendi halinde yaşayan insanı görür gibi olursunuz. Tek ağaçlara yaklaşırsanız çapraşık, kuru dallarına bağlanmış beyazlı, allı, morlu, sarılı her renkten paçavralar görürsünüz.

Bu parçanın anlatımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Edebi sanatlardan yararlanılmıştır.

B) Öyküleme ve betimleme tekniğinden yararlanılmıştır.

C) Doğadaki bir varlık ile insan arasında ilişki kurulmuştur.

D) Anlatımda duygular ağır basmaktadır.

E) Niteleyici sözler kullanılmıştır.

 

12. Dil düşündüklerimizi, kendi zihnimizde biçimlenen nesnelerin imgelerini başkalarının zihnine iletmeye ve orada canlandırmaya yarayan işaretler manzumesidir. Sözcük nesneyi değil, nesnenin zihindeki tasavvurunu iletir. Her ad bir kavramı, bir anlamı canlandırır. Her anlam da bir ad’a canlılık katar. Adsız anlam var olmaz. Anlamsız ses bileşimi de ne bir ad olur ne de bir sözcük.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?

A) Açıklama – örneklendirme

B) Betimleme – karşılaştırma

C) Öyküleme – tanımlama

D) Tanımlama – karşılaştırma

E) Açıklama – tanımlama

13. Bir yanda güz bakışlı ırmak, öbür yanda gökyüzünün mavilere karışan gülüşleri… Ağaçlarda ebemkuşağı renkleri… Toprakta ince bir güz yeşili,.. Çınarların bakışları biraz sarı, biraz kahverengi. Gölgeler daha bir koyu. Görüntüler öyle sisli puslu değil, açık ve belirgin. Karşınızdaki çınarın dallarından bir yaprak boşluğa bırakıyor kendini. Belki bir şiiri, belki çınarlı bir türküyü söyleye söyleye iniyor. Ona bakınca siz de bir şeyler söylemek istiyorsunuz.

Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Betimleme tekniğinden yararlanılmıştır.

B) Eksiltili cümleler kullanılmıştır.

C) Karşılaştırmalara başvurulmuştur.

D) Gözlenenler duyguların etkisiyle anlatılmıştır.

E) Kişileştirmelerden yararlanılmıştır.

 

14. İzmit’i geçtikten sonra Karamürsel’den İznik yönüne sapıyoruz. Samanlı Dağı’nın giderek yükselen virajlı yolları başlıyor. Yarım saat süren bir yolculuktan sonra İznik Gölü’yle karşılaşıyoruz. Sola dönüp İznik yönünden dolaşmaya karar veriyoruz. Göl sağ yanımızda sazlıkları ve kıyısındaki kavak ağaçlarıyla uzanıyor. Biraz sonra küçük bir köye varıyoruz.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Karşılaştırma

B) Tanımlama

C) Açıklama

D) Betimleme

E) Öyküleme

 

15. Romanın gereği, gerçek hayatı olduğu gibi göstermektir. Bunun için, romancı en küçük ayrıntıları anlatmaktan çekinmez. Öykü ise hayatı olduğu gibi göstermek kaygısında değildir. Öykü, okurlara bazı kimselerin bazı hallerini anlatmak ister. Romanda bir ailenin içine girer, onunla birlikte yemek yer, çalışır, sever, nefret ederiz. Öyküde ise ancak evin önünden geçer, açık bir pencereden bakıp masa başında toplanmış aileye bir göz gezdiririz. Aile fertlerinin hallerinden, işittiğimiz bazı sözlerden her birinin yaşamı, kişiliği üzerinde fikir ediniriz.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Tanımlama

B) Açıklama

C) Karşılaştırma

D) Örneklendirme

E) Tartışma

 

16. En eski sanatlardan biri olan öykü sanatı başlangıçta sözlüdür. Yazılı duruma gelmeden önce sözlü olarak yaşayan öykü sanatı geleceğe ya da başkalarına ulaşmakta resim ve heykelden yararlanır. İlk mağara resimlerinde ya da heykel sanatının ilk örneklerinde öykü sanatının etkileri görülür. Eski Mısır, Persepolis, Hitit ya da Yunan ile Etrüsk kabartmalarında kalabalık figürlerle, kralların soyluların günlük yaşamı dile getirilir. Mağara resimlerinde boğa avlayan adamlar, Yunan ile Etrüsk vazolarını süsleyen kabartmalarda av törenleri, Diyanizos eğlenceleri yer alır.

Bu parçanın anlatımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Ortaya konan düşünce örneklerle geliştirilmiştir.

B) Öyküleyici anlatım tekniğine başvurulmuştur.

C) Karşılıklı konuşma havasında oluşturulmuştur.

D) Betimleme tekniğinden yararlanılmıştır.

E) Yoruma açık cümlelerle anlatıma çekicilik kazandırılmıştır.

 

17. Maupassant, öykülerinde kişilerin heyecanlı, bunanımlı bir devresinde bütün benliklerini gösterecek bir anı anlatır. Çehov’un, böyle anlara ihtiyacı yoktur. O, küçücük bir sözcükten, her günkü hareketlerimizden önümüze bir dünya çıkarıverir. Maupassant’ın öyküleri trajedi gibi bir devrenin sonucudur; öykü ile birlikte anlattığı kişilerin hayatında bir şeyler biter. Çehov’da ise, öykü bittikten sonra da kişilerin gene eski hayatı devam eder. Maupassant’ın öykülerinde yazar, kişilerin dünyasına girer, o dünyanın doğal düzenini bozar. Çehov ise anlattığı kişilerin dünyasına girmez; onları kendilerinin görmediği bir fenerle aydınlatıverir.

Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) İki sanatçının öykülerinin özellikleri karşılaştırılmıştır.

B) Tanık gösterme tekniğine başvurulmuştur.

C) Yoruma açık cümlelerle okurların düşündürülmesi amaçlanmıştır.

D) Tanımlamalarla konu açıklanmaya çalışılmıştır.

E) Tartışmacı anlatım biçimi kullanılmıştır.

 

CEVAP ANAHTARI

1-E  2-A  3-B  4-D  5-B  6-B  7-C  8-D  9-A  10-B  11-B  12-E  13-C  14-E  15-C  16-A  17-A


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir