Edebiyat Öğretmeni

YGS Dil ve Anlatım Deneme Sınavı-16

1. Bu şair, şiirlerinde, kalıplaşmış imgelere hiç yer ver­miyor. Sözcüklerin bütün anlam tabakalarını iyi bildiğinden, her şiirinde, bilinen sözcüklerle yepyeni imgeler kuruyor.

Bu parçada “sözcüklerin bütün anlam tabakalarını iyi bilmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kullanılmayan  sözcüklere dilde yeniden  işlerlik kazandırmak

B) Dili, kendine özgü bir biçimde kullanmak

C) Sözcüklerin tarihsel gelişimini incelemek

D) Şiirlerinde, sözcüklerin anlam ve ses uyumuna özen göstermek

E) Sözcüklerin tüm anlamlarını kullanabilecek düzeyde bilgiye sahip olmak

 

2. Ülkemizde bazı genç şairlerin sadece popüler olma amacıyla bir yapıt ortaya koyup, saman alevi gibi parlayıp sönmesi hiç de garip karşılanmamalıdır.

Bu cümlede altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kısa süreliğine ün kazanıp unutulmak

B) Şiirlerinde güncel konulara ağırlık vermek

C) Tanınmış şairleri taklit etmek

D) Özgün yapıtlar ortaya koyamamak

E) Belli bir yazınsal akıma dahil olmamak

 

3. (I) Yazınsal yapıtın değeri, sanatçının kimlik ve kişili­ğine bağlıdır, diyorlar. (II) Böyle bir şey söylenemez elbette. (III) Bir sanatçının dürüst, erdemli biri olması yapıtlarının sanatsal düzeyinin üstün olmasını gerek­tirmez. (IV) Yazarın kişisel yaşamında gözlemlediği­miz aykırılıklar da yapıtının değerini düşürmez. (V) Da­hası, yapıtında ortaya koyduğu kişilik, gerçek kişi­liğiyle ilgili olmak zorunda değildir. (VI) Bunları göz önüne almadan yapacağımız değerlendirmeler aslın­da bir haksızlıktan öteye geçmez.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerin­de, I. cümlede belirtilen düşünceye karşı çıkışın nedenlerine yer verilmiştir?

A) II.. III ve IV.        

B) II., IV. ve V.        

C) III., IV. ve V.

D) III., V. ve VI.            

E) IV., V. ve VI.

 

4.      Sanat dünyasında, mürekkebine ter karışmayan ya­zarların yapıtları kısa ömürlü olmaya mahkumdur.

Bu cümlede “mürekkebine ter karışmamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okuru düşünmeye zorlamak

B) Kalıcılıktan uzak olmak

C) Dönemini yansıtamamak

D) Yazarken emek harcamamak

E) Okurun beklentilerini dikkate almamak

 

5.     Şiirde her imge, okurun düş gücüne göre farklı an­lamlar kazanır.

Bu cümlede anlatılmak isteneni içeren yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şiirde imgelere asıl anlamını kazandıran, öteki sözcüklerle olan ilişkileridir.

B) Şiir, sadece imgelerden oluşan bir tür değildir.

C) Bir şairin  başarısı,  yepyeni  imgelerle okurun karşısına çıkmasında gizlidir.

D) Bir şiirin, okuru düşsel bir yolculuğa çıkarmasında imgelerin önemli bir rolü vardır.

E) Her okur, hayal gücünün yardımıyla, okuduğu şi­irdeki imgelere kendince değişik anlamlar yükler.

 

 

 

 

6.     Şiirin, bir ayağı toplumda, bir ayağı şairin içindedir.

Aşağıdaki cümlelerin hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?

A) Şiir, şairinin iç dünyası ve yaşadığı toplum üzerine temellenir.

B) Toplumsal sorunlara çözüm üretmeyen şairlerin şiirleri geleceğe kalamaz.

C) Şairin, yaşadığı topluma sırt çevirmesi düşünüle­mez.

D) Şiir, içten bir söyleyişle yaşam gerçeklerini dile ge­tirmelidir.

E) Şair, şiirlerinde kendi beklentilerine değil, toplumun beklentilerine yer vermelidir.

 

7. (I) Türk şiirinin unutulmaz adlarından Behçet Necatigil’in yapıtlarına bir yenisi daha eklendi. (II) Şairin, eşine yazdığı mektuplar “Serin Mavi” isimli kitapta top­landı. (III) Kitaptaki mektupları şairin kızları iki yıl süren bir çalışmayla derlemiş. (IV) Yapıtın sonunda, mektu­plarda değinilen şiirlerden örnekler yer alıyor. (V) Kita­bın önsözünde “Necatigil Ailesi” imzalı açıklamada, ailenin mektupları yayımlama amacı anlatılmış.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?

A) I.           B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

8. (I) Ahmet Haşim’in bırakın şiirlerini, o güzelim düzyazı­larının bile günümüzde hiç mi hiç okunmayacağını adım gibi biliyorum. (II) Halbuki, şiirlerinde “sözden zi­yade musikiye yakın” bir dili işleyen Ahmet Haşim, düzyazılarında çok önemli bir kültür adamı niteliğiyle belirmiştir. (III) Gerçi bazı yazıları, sözgelimi “Kürk”, “Yaz Kokusu” şiirden izdüşümlerle örülmüştür. (IV) Bununla birlikte onun düzyazılarında daha çok güncel sorunlara eğildiği görülür. (V) “Bize Göre”, “Frankfurt Seyahatnamesi” gibi kitaplardaki yazıların­dan başka; deneme, gezi, söyleşi ve felsefi yazılarının pek çoğunu dergilerde yayımlamıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde önyargı söz konusudur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

9.     Aşağıdakilerden hangisi üslupla ilgili bir yargı de­ğildir?

A) Sanatçı, zaman zaman karşılıklı konuşmalara yer verdiği öykülerinde akıcı bir dil kullanmış.

B) Yapıtlarındaki şiirsellik, yazarın, dili ahenkli kullan­masından ileri geliyor.

C) Sanatçının yapıtlarında, çocukluğunun geçtiği yö­redeki söyleyişler göze çarpıyor.

D) Fazlaca yer verdiği yabancı sözcüklerden dolayı eleştirmenler tarafından eleştiriyor bu yazarımız.

E) Dilimizin zenginleşebilmesi için yazarlarımızın, dil üzerine kapsamlı çalışmalar yapması gerekiyor.

 

10.Aşağıdaki cümlelerden hangisi sadece özne ve yüklemden oluşmaktadır?

A) Sanatçı, duygu ve düşüncelerini yapıtları aracılığıy­la iletir.

B) Sanat yapıtı, sanatçının okura ulaştırmak istediği mesajın kendisidir.

C) Bir sanat yapıtını okuyan herkes ondan kendine göre bir anlam çıkarabilmelidir.

D) Romancı, hayatın gizli gerçeklerini ortaya koyar.

E) Sanatçı, okuyucuyla arasındaki bağı koparmamak için çaba göstermelidir.

 

11.   İzmir’de bıraktım coşkun yüreğimi

Ege’nin mavisinde martılar uçuyordu

Bir sevinç sarkışıydı sanki Kordonboyu

Rüzgârlar beni çağırıyordu

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Önad

B) Eylem

C) Belirteç

D) Adıl

E) İlgeç

 

12.   Asırlar boyunca yaşayan türkülerimiz,  atalarımızın duygu ve düşüncelerini aktarır.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak sıralanmıştır?

A) Zarf tümleci – özne – dolaylı tümleç – nesne – yüklem

B) Nesne – dolaylı tümleç – yüklem

C) Zarf tümleci – özne – yüklem

D) Özne – nesne – yüklem

E) Özne – yüklem

 

13. Uzun kış gecelerinde, sobanın etrafına toplanınca de­demin, hayalleriyle süsleyerek anlattığı masalları din­leyip uyurduk.

Yukarıdaki cümlede kaç tane yan cümlecik vardır?

A) 1              B) 2             C) 3             D) 4              E) 5

 

14. Ağrı Dağı’nın dibinde, rüzgârın dört bir yandan getirip çadırımızın üzerine bıraktığı bin türlü ses arasında yıldızların birbiriyle konuştuğunu duyuyorum.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Sıfat tamlamalarına yer verilmiştir.

B) Bağlaç vardır.

C) Farklı türde ad takımlarına yer verilmiştir.

D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.

E) Eylemsiler vardır.

 

15. Lale, bu tek mevsimlik çiçek, sevdalılarına bir kez göz kırpıp sonra yokluğun büyüsüne karışan destansı gü­zeller gibidir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A) İlgeç kullanılmıştır.

B) Ad takımına yer verilmiştir.

C) Bağ-fiil kullanılmıştır.

D) Eylem cümlesidir.

E) Arasöz, öznenin açıklayıcısı  görevinde kullanıl­mıştır.

 

16.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Konuşmacı,  gelişigüzel sözleriyle salondakilerin canını sıkmıştı.

B) Bu konunun ayak üstü konuşulmayacağını onlara söylemiştim.

C) Yeni gelen öğretmen, ağırbaşlı kişiliğiyle hepimizin beğenisini kazanmıştı.

D) Söz konusu olayla ilgili bizim de farklı düşüncele­rimiz var.

E) Okulumuza bu yıl farklı branşlardan çok sayıda öğretmen alınacakmış.

 

17.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Telefon santralinde çalışmak için başvuruda bu­lunmuş.

B) Kadıncağız bu ıssız evde yıllardır tek başına yaşı­yordu.

C) Bugünkü olayın etkisi uzun yıllar devam edeceğe benzer.

D) Bir zamanlar Ankara Kalesi’nin çevresinde hiçbir yüksek bina yoktu.

E) Bir fabrikada bilgisayar oparatörü olarak çalışı­yordu.

 

18.    Doğuyor ufkumda pırıl pırıl bir güneş

Gitti diye üzgünüm buralardan beyaz kış

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması                  

B) Ünlü düşmesi

C) Ünsüz benzeşmesi                   

D) Ünlü daralması

E) Ulama

 

19. Yahya Kemal söz sanatlarını bir çalgıya benzeterek (  ) “Önemli olan çalgı değil (  ) çalgının nasıl kul­lanıldığıdır (  )” der.

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdaki­ler in hangisinde verilen noktalama işaretleri sıra­sıyla getirilmelidir?

A) (:) (,) (…)                   

B) (.) (,) (;)                

C) (:) (,) (.)

D) (,) (;) (…)                   

E) (;) (,) (!)

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Sanatçının son yapıtı daha henüz piyasaya çıkmadı.

B) Orhan, bütün gün odasında hiç durmadan yarınki yazılısına çalıştı.

C) Ünlü besteci, uzun yıllar müzikle iç içe yaşamıştı.

D) Sahilde, akşamları uzun yürüyüşler yapmayı çok özledim.

E) Geçen hafta dergide çıkan ilanı ben de görmüştüm.

 

21.   Yazarımız,  ülkemizde nitelikli okur kitlesinin oluş­masında büyük katkıları oldu.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu, aşağıdaki deği­şikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A) “Yazarımız” sözcüğünden sonra “da” bağlacı ge­tirilerek

B) “oldu” sözcüğü “olmuştu” yapılarak

C) “ülkemizde” sözcüğü “ülkemizin” yapılarak

D) “Yazarımız” sözcüğüne tamlayan eki getirilerek

E) “büyük” sözcüğünden önce “oldukça” sözcüğü getirilerek

 

22. Bir yapıtın yazarının dünya görüşü, o yapıtın değerini ne azaltır ne de çoğaltır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin han­gisinden kaynaklanmakladır?

A) Sözdizimi yanlışlığı

B) Dolaylı tümleç eksikliği

C) Tamlama yanlışlığı

D) Özne – yüklem uyuşmazlığı

E) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

 

23. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisinin çıkarıl­ması, cümlenin anlamında bir bozulma ya da daral­maya yol açar?

A) Bilmeden yaptığı gafla, ortam birden gerildi.

B) Tatilimi arkadaşlarımla birlikte geçireceğim.

C) O gün sanki biraz yorgun gibi görünüyordu.

D) Oraya gitmeden önce, keşke telefon etseydim.

E) Berberde tıraş olup arkadaşlarının yanına gitti.

 

24.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A) Bu yıl Marmara Bölgesi’ne gelen yabancı turist sayısında artış oldu.

B) Ülkemizde çiçekçiliğin yüzde yetmişi Yalova’da üre­tiliyor.

C) Karadeniz’in yaylaları okullar kapanınca kalabalık­lasın

D) Deniz kıyısında yaşayan insanlar genellikle sıcak­kanlı olur.

E) Burada köylüler geçimlerini daha çok tarımla sağ­lıyor.

 

25. Alakır Vadisi’nde bulunan Beydağı Yaylası’ndayız. Mayısın son günleri olmasına karşın hava hâlâ soğuk ve her taraf yine bembeyaz. Burası neredeyse yılın yarıya yakınını kar altında geçiriyor. Dağlardan şırıl şırıl akarak gelen irili ufaklı derecikler bu yaylada bu­luşup Alakır Çayı’na misafir oluyor. Bir hayal ülkesini andıran bu yerde biraz soluklanıp yolumuza devam ediyoruz.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İnsana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır.

B) Benzetmeye başvurulmuştur.

C) Örneklere başvurulmuştur.

D) Niteleyici sözcüklere yer verilmiştir.

E) Çeşitli duyulara seslenilmiştir.

 

26. Bilim adamı gibi sanatçı da hep bilinmezin peşinde dolaşır, araştırmalarıyla insanoğlunun doğa ile yaşamı kavrayışına yeni boyutlar katmayı amaçlar. Bilim adamı, her yeni buluşunu yasaların, aklın ve nesnel deneylerin yardımıyla kanıtlar; kesinleşmiş doğrular­dan söz eder. Sanatçı ise, bilinmezin sınırlarından içeri her dalışta, yeni bir simge, bir yaşam düşü, kur­maca bir iç dünyanın dışa vurmuş imgesi ile döner. Sadece aklın, mantığın ölçüleriyle kavranabilecek şeyler değildir bunlar çoğunlukla.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Açıklama                     

B) Tartışma          

C) Karşılaştırma

D) Tanımlama                  

E) Benzetme

 

27. Hiçbir duygu ve düşünce sözcüklerle tam ifade edile­memiştir. Kalp çarpıntısına sebep olan aşkı, sevmeyi, yürek yakan özlemi veya içimizdeki nefreti ne dillendirebilir tam anlamıyla? Orhan Veli bile: “Bilmezdim ke­limelerin bu kadar kifayetsiz olduğunu” demiyor mu? Bu yüzden şiirlerimde anlatmayı planladığım şeyleri bütünüyle anlattığımı söyleyemem.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?

A) Bir şiirde, duygu ve düşüncenin eşit ölçülerde yer alması konusunda neler söylersiniz?

B) Anlatmak istediklerinizi şiirlerinizde tam olarak ak­tarabildiğinizi söyleyebilir misiniz?

C) Her şiirin duygusal bir söyleyişle oluşturulması gerekli midir?

D) Şiirin, yalın bir dille kaleme alınması sizce yanlış mı?

E) Şiirlerinizde anlattığınız her olayı yaşadığınız doğru mu?

 

28. (I) Okuma, yaşamımızın belli bir döneminde başlayıp biten bir etkinlik değildir. (II) Yaşamın her döneminde okumanın bizim için büyük önemi vardır. (III) Daha doğrusu yeme, içme, soluma gibi yaşamsal bir nite­lik kazanır okuma. (IV) Çocukluk döneminde beğenerek okuduğumuz bir kitap, yetişkinlik döne­minde bize tat vermeyebilir. (V) Bu durum oldukça doğaldır. (VI) Çünkü insanın beğenileri sürekli olarak değişmektedir.

Bu parça iki paragrafa bölünmek İstense ikinci pa­ragrafın hangi cümleyle başlaması uygun olur?

A) II.           B) III.            C) IV.            D) V.            E) VI.

 

29. Bu benim için, sanırım yanıtlaması zor, hatta olanaksız bir soru. Bazen toprağa öylesine atılmış bir çekirdeğin bir gün ansızın yeşerip filizlenmesi, meyve vermesi gibi, bir küçük düşünce, bir olay, bir duygusal etkileşim kafamın bir köşesinde gelişip filizlenir ve beni oturup yazmam için zorlamaya başlar. Bu zorlama bazen dayanılmaz bir baskıya dönüşür, o zaman yapıtın oluş­ma süreci başlar.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Bir yapıtın yazılma süreci nasıl başlar sizde?

B) Yaşadıklarınızı olduğu gibi mi yapıtlarınıza aktarıyor­sunuz?

C) Yaşadıklarınız, yapıtlarınızı nasıl etkiler?

D) Yapıtlarınızda konu seçimi sizin için önemli midir?

E) Yapıtlarınızın  yazılma süresini  neye  göre  belir­lersiniz?

 

30. Yazarlar anılarını anlatırken kendileriyle ilgili gerçekleri tam olarak açığa çıkarmazlar. Bunun için anılara, baş­kalarının kusurlarını, küçüklüklerini, patavatsızlıklarını anlatan yapıtlar olarak bakılabilir. Çünkü hiçbir yazar kinlerini, kıskançlıklarını, korkularını okurun önüne dobra dobra dökemez. Bu, zaten insan doğasının bir gerçeğidir. Kimse kusurlarını başkalarına anlatmaktan hoşlanmaz. Bu nedenle anılar, —-.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) tam bir gerçekçiliğe sahip değildir

B) bir belge niteliği taşımaz

C) yazarının yaşamını bütünüyle yansıtamaz

D) nesnellikten uzaktır

E) yaşamları olduğu gibi anlatan içten yazılardır

 

31. —-. Herhangi bir şairi, diyelim Yahya Kemal Beyatlı’yı, Nazım Hikmet’i, Necip Fazıl’ı, Orhan Veli’yi düşünün. Bu şairler şiir yazmaya para kazanmak, zengin olmak için mi başlamışlardır? Romancıların çok para kazandıkları, geçimlerini romanlarının geliriyle sağladıkları söyleniyor; acaba roman yazmaya geçi­mini sağlamak için başlamış olan bir yazar var mıdır? Yapıtları para getirirse her sanatçı bundan hoşlanır, en azından, geçimini sağlamak için harcadığı zamanı da sanatına ayırabileceği için sevinir; ama hiçbir zaman bunu para kazanmak için yapmaz.

Bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getiri­lemez?

A) Sanatçı, geçimini sağlamak için eser kaleme alan kişi değildir

B) Sanat; her zaman paranın ve şöhretin önündedir

C) Ekonomik gücü zayıf olan sanatçılar, sanatı geçim kaynağı olarak görür

D) Sanatçı, yapıtlarını sadece sanat düşüncesiyle or­taya koyar

E) Sanatçılar, sanatı her şeyin üstünde tutar

 

32. Kendinden başkasının sorumluluğunu taşımayan bir kişinin, birkaç kişilik bir dost ortamında söylediği bir sözle; büyük bir topluluğu temsil eden bir kişinin radyo veya televizyon aracılığıyla milyonlara karşı söylediği söz arasında büyük farklar vardır, ikisinin söylediklerinden doğacak sorumluluk bir değildir. Dolayısıyla —-.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) büyük topluluklara karşı yapılan konuşmalar daha anlaşılır olmalıdır

B) konuşmacının sözleri içten bir nitelik taşımalıdır

C) örneklerle zenginleştirilerek söylenen sözler daha etkilidir

D) dinleyicilerin aynı kültür seviyesinde olmaları şarttır

E) geniş bir kitleye seslenen kişinin, sözlerini özenle seçmesi gerekir

 

33. Nedir insanların kitaplara olan düşkünlüğü? Kitaplar, hele romanlar ve şiir kitapları, neden insanların hayatında bu kadar büyük bir yer tutuyor? Bence, bunu cevaplandırmak için “İnsan niçin okur?” sorusunu cevaplamak gerekir, insan, toplu olarak yaşadığı halde varlıkların en yalnızıdır. Görünüşte bir­birlerine yakındır insanlar. Ama içten, aralarında ne uzaklıklar vardır! Çehov’un, acısını anlatacak kimse bulamayınca atının boynuna sarılarak içini boşaltan arabacısını düşünüyorum. Okuması olsaydı, böyle yapayalnız kalır mıydı?

Bu parçadan aşağıdaki genellemelerden hangisine varılabilir?

A) insanlar kitaplar sayesinde yaşamın sıkıcılığından kurtulur.

B) İnsanları mutlu edebilen kitaplar, klasik yapıtlardır.

C) insanlar, yalnızlıklarını gidermek ve dertlerini pay­laşmak için kitaba yönelirler.

D) Kitaplar, insanlara başkalarını anlamayı öğretir.

E) Kitaplar, okurların duygu ve düşünce dünyalarını zenginleştirir.

 

34. İnsan olarak duygularımızı, düşüncelerimizi dışa vur­mak zorundayız. Bu, her şeyden önce var oluşumu­zun bir gereğidir. Mektuptan bilimsel bir teze, şiirden öykü ve romana kadar bütün yazınsal yapıtların özün­de bu gerçek yatar. Sözgelişi, eş ve dostlarımı, duy­gularımızı ve düşüncelerimizi onlarla paylaşmak için mektup yazarız. Bunun gibi; bir romancıyı, şairi, öykücüyü, denemeciyi de yazmaya iten etken başka bir şey değildir.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazınsal yapıtların yetenek ve birikim gerektirdiği

B) Yazınsal yapıtların, insanın duygu ve düşüncelerini paylaşma isteğinden doğduğu

C) Yazınsal yapıtların herkese seslenebilir bir biçimde oluşturulması gerektiği

D) Tüm yazınsal yapıtlarda insanların ortak duygula­rının İşlendiği

E) Başkalarıyla paylaşılan duygu ve düşüncelerle oluşturulan yapıtların kalıcı olacağı

 

35. Kişinin ozanlık gücünü, yeteneğini, dili kullanma usta­lığını zaman belirler. Ozanın yaptığı dilsel denemeleri sürekli sınavdan geçirir zaman. Bu sınavlarla, beda­vadan kazanılmış ünlerin haksızlığını; emekleri taç­landırılmamış ozanların uğradığı haksızlığı gün ışığına çıkarır. Asılsız övgülerin boyası, cilası zamanın ya­ratıcılığına dayanamaz ve dökülüverir. Zaman, başarılı yapıtları ve ozanları ise gerçek yerine yükseltir.

Bu parçanın bütününde anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir ozanı ötekilerden ayıran en önemli özellik üslu­budur.

B) Bir şiirin kalıcılığı, ozanın anlattıklarıyla yaşadıkları­nın örtüşmesinde gizlidir.

C) Bir ozanın özgün olmasını sağlayan, sadece kul­landığı dil değildir.

D) Bir ozanın çok şiirinin olması, onun kalıcı olacağını göstermez.

E) Bir şiirin ve ozanın başarısını, zaman ortaya koyar.

 

36. Kimi vakit bir manzaradan, bir durumdan, bir insan­dan söz ederken bunların şiirsel olduklarını söyleriz. Kimi vakit de şiir sanatından söz eder: “Falanca şiir güzeldir.” deriz. Birinci durumda söz konusu olan, hiç kuşku yok ki, bir tür heyecandır; birtakım koşulların etkisiyle, büyülendiğimizi, coşkuya kapıldığımızı hisset­tiğimiz zaman söylediğimiz sözlerdir. Bu durumun belli bir iradeyle ortaya konan yapıtlarla bir ilgisi yok­tur; bu durum ruhsal ve bedensel düzenimiz ile bizi duygulandıran koşullar arasındaki bir uyumdan doğal biçimde ve kendiliğinden meydana gelir. Ama öte yandan, şiir sanatı dediğimizde bir öncekine benzer bir durumu doğuracak ya da bu tür bir heyecanı ya­pay olarak meydana getirecek araçlar söz konusudur.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisin­den söz edilmektedir?

A) Şiir sanatı ile şiirsellik kavramının aynı şeyler ol­madığı

B) İnsanın duygulandığı dönemlerde şiirle ilgilendiği

C) Şairlerin, şiirlerinde, yaşadıklarına yer verdikleri

D) Şiirde söyleyişe dikkat etmenin önemli olduğu

E) Şiir diye ortaya konan her yapıtın şiir sayılamaya­cağı

 

37. Ortaya koyduğu yapıtı, sanatçının dünya görüşünü yansıtan bir araç olarak görmek ya da bir romandaki, oyundaki kişilerin konuşma ve düşünceleriyle sanatçı arasında paralellikler kurmak, eleştirmeni yanıltır. Kimi eleştirmenlerimizin inandırıcı, sağlıklı yorumlara ulaşamamaları bundandır. Yapıtları, yazınsal yönü yerine yapıtların içindeki düşüncelere göre değerlendiriyorsa yanlış yoldadır eleştirmen. Oysa her yapıt, onu yazanın dışında bağımsız bir yapı, kendine özgü bir evren içerir. Yayımlandığı andan itibaren sanatçının dizginlerinden kurtulmuştur ve buna göre değerlen­dirilmelidir.

Bu parçada eleştirmenlerle ilgili olarak vurgulan­mak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eleştirisini yapacakları yapıtlarda seçici davran­maları gerektiği

B) Bir yazarın yapıtlarını öteki yapıtlarından bağımsız bir biçimde değerlendirmeleri gerektiği

C) Yapıtlardaki farklılıkları ortaya koymayı amaçlama­ları gerektiği

O) Öznel yargılardan uzak durmalarının zorunlu ol­duğu

E) Sanatçıları, yapıtlarıyla özdeşleştirmelerinin yanlış olduğu

 

38. Şairlerin, gördüklerini algılayış ve yansıtışları akılcı ya da mantıksal düzen içinde olmaz. Başka bir deyişle onlar, dış dünyaya diğer insanlar gibi akıl gözüyle değil, duygu gözüyle bakarlar. Dış dünyadan duyu or­ganları aracılığıyla algıladıklarını dilde yeniden biçimlendirirler. Bu biçimlendirmenin ürünleridir imgeler. Bir tür zihinsel resimler oluşturmadır, somutlaştırmalara gitmedir. Örneğin deniz için: “Deniz, dalgalı engin bir sudur” yerine “Gördüm deniz dedikleri bin bir başlı ejderi” derler.

Bu parçada şairlerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Duygusal konulara ağırlık vermeyi yeğledikleri

B) Kapalı anlatımla yapıt oluşturduktan

C) Konularını genellikle yaşamdan seçtikleri

D) Dünyayı algılayış ve anlatışlarının öteki insanlardan farklı olduğu

E) Şiirin kurgusunu içlerinden geldiği gibi oluşturduk­ları

 

39. Genellikle sanatın, özellikle şiirin; duygu ya da düşün­ce olduğu sürekli tartışılmıştır. Şiirde duygu ve düşünce arasındaki ilişki çoğu zaman gözden ka­çırılmış ve bu konuda iki karşıt cephe oluşturulmuştur. Kimileri şiiri yalnızca duygu olarak görmüş, kimileri de onu düşünceyle özdeş tutmuştur. Fakat şiirler ince­lendiğinde dünya görüşümüz ne olursa olsun, yalnız­ca düşünceyle şiir olamayacağı ortadadır. Yine şiir, hiçbir zaman tepeden tırnağa başıboş duygulardan oluşan bir sözcük yığını da olmamıştır.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisin­den söz edilmektedir?

A) Şiirde duygu ve düşünce birlikteliğinin fark edilmediğinden

B) Şiirin, düşüncelerin iletilmesinde bir araç olarak görülmesinin yanlış olduğundan

C) Şiirin şimdiye kadar gerçek bir tanımının yapıla­madığından

D) Sadece düşünceye dayalı şiirlerin, yaşamı daha iyi yansıttığından

E) Duygu yüklü şiirlerin etkisinin geçici olduğundan

 

40. Yaş, hiçbir zaman edebiyat dünyasında bir ölçü olma­mıştır. Yaşlılığından dolayı bir yazarı köhne sayan bir anlayış ile genç yaştaki bir edebiyatçının yetkin yapıt veremeyeceğini düşünen anlayış, aynı yanlışın parça­larıdır. Edebiyat tarihi, başyapıtlarını gençlikte verdik­ten sonra, zamanla değerini kaybetmiş yazarlar kadar; en yetkin eserlerini, yaşlılık dönemlerinde ver­miş olanları da yan yana sıralar.

Bu parçanın bütününde asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sadece belli bir yaşın üzerindeki yazarların estetik yapıtlar oluşturabileceği

B) Yazın hayatında yaşın, bir ölçüt sayılamayacağı

C) Genç yazarların başarılı olamayacaklarını düşün­menin yanlış olduğu

D) Bir yapıtı başyapıt kılan ölçütlerin belirlenemediği

E) Sanat yapıtının coşkunluk ve deneyimin bir ürünü olarak ortaya çıktığı

 

CEVAP ANAHTARI

1-E  2-A  3-C  4-D  5-E  6-A  7-A  8-A  9-E  10-B  11-C  12-D  13-D  14-B  15-D  16-B  17-E  18-A  19-C  20-A  21-D  22-E  23-E  24-B  25-C  26-C  27-B  28-C  29-A  30-E  31-C  32-E  33-C  34-B  35-E  36-A  37-E  38-D  39-A  40-B

YGS Türkçe Deneme Sınavı-16 İndir!

Exit mobile version