Edebiyat Öğretmeni

Yaşar Kemal (1923-2015)

Yaşar Kemal

1922’de Osmaniye’nin Hemite köyünde doğan sanatçının asıl adı “Kemal Sadık Göğceli”dir. 5 yaşında kan davası yüzünden babasını yitirmiş ve bir kaza sonucu sağ gözünü kaybetmiştir. Ortaokuldayken kaleme aldığı şiirle yazı hayatına başlamıştır. Ortaokul son sınıfta okulu bırakmak zorunda kalan sanatçı ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu yapmıştır. Birçok dergide şiirleri yayınlanan sanatçı 1950’de komünizm propagandası suçlamasıyla tutuklanmış ve 1951’de cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul’a yerleşmiştir. İstanbul’dayken fıkra-röportaj yazarlığı yapmaya başlamış, 1963 yılından itibaren gazeteciliği bırakarak kendini tümüyle kitaplarına vermiştir. Yazdığı eserlerle birçok ödül alan sanatçı, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucularındandır ve bu sendikanın ilk genel başkanıdır. Halen İstanbul’da yaşamakta ve yazarlığa devam etmektedir.

Edebi Kişiliği:

Kısaca özetleyecek olursak;

Eserleri:

İnce Memed: Anadolu halkının geri kalmışlığı, cahil bırakılmışlığı, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hâkim olmasını anlatan “İnce Memed”in konusu, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında geçer. Toroslarda Değirmenoluk Köyü’nde yaşayan yoksul ve yetim bir köylü çocuğu olan İnce Memed, Abdi Ağa’nın baskısına dayanamaz, onun yeğenini öldürür ve dağa çıkıp eşkıya olur. Yapıt rengiyle, yapısıyla, doğasıyla bir Çukurova öyküsüdür.

Çakırcalı Efe: Çakırcalı Mehmed Efe, kendi gibi efe olan babasının öldürülmesinden sonra, Osmanlı’da meydana gelen haksızlıklara dayanamayarak dağa çıkmıştır. Süvari ve kervancı olarak görev yapıp geçinen eski akıncıları, devlet işsiz bırakınca dağa çıkmak Çakırcalı Mehmed Efe için kaçınılmaz olur. Eşkıya olarak, yapılan haksızlıklar neticesinde devlete karşı duran Çakırcalı Mehmed Efe, halka zulmedenleri de cezalandırmış, yoksul olanlara ekmek, evlenecek olanlara çeyiz yardımı yaparak halkın sevgisini kazanmıştır.

Al Gözüm Seyreyle Salih: Karadeniz’in kıyı kasabalarından birinde, Salih adında, bir baltaya sahip olamadığı söylenen bir çocuğun, yalnızca ilginç bulduklarını, kasaba insanlarını, çalışanlarını seyretme (izleme) öyküsüdür.

Kuşlar da Gitti: İstanbul’un çürüyen, kirlenen yüzünün ve insanlığın da şehirle birlikte yok oluşunun romanıdır. Kuşların bir zamanlar mekân tuttuğu İstanbul’da çocuklar onları yakalayarak cami, kilise ve sinagogların kapılarında “azat buzat beni cennet kapısında gözet” diyerek satarlar. Ancak çocuklar satamadıkları kuşları yemek zorunda kalırlar.

Yer Demir Gök Bakır: Borçları olan köylülerin bir gün Adil Ağa’nın kapılarına dayanmalarından korkarak, ermiş gözüyle baktıktan Taşbaş’a sığınırlar. Tüm hastalıklan ve her şeyi bir dokunuşuyla iyileştireceğine, düzelteceğine inandıktan Taşbaş, onlar için peşlerine takıldıkları bir “umut” tur. Oysa Taşbaş, köylüleri bu düş dünyasından kurtarmak için çaba sarf eder. Ama onları inandıramaz. Ve bir süre sonra Taşbaş da köylülerin tuzağına düşüp kendini gerçek bir ermiş gibi görmeye başlar.

Üç Anadolu Efsanesi: Sanatçı, destansı romanlarından biri olan bu eserinde Köroğlu’nun ortaya çıkışını, Karacaoğlan’ın yaşam söylencesini ve Anadolu’da dilden dile dolaşan Alageyik söylencesini öyküleştirmiştir.

Allah’ın Askerleri: Kitap, sokak çocukları ile yapılan sekiz röportajı içermektedir. Bu röportajlar salt aktanmdan ziyade Yaşar Kemal’in röportaj yaptığı çocuklar hakkında gözlemlerini de içerir; bu sayede, yazar röportajlara bir gerçek-öykü özelliği de katmaktadır. Kitap adını, yazann röportajlanndan birinde konuştuğu çocuğun kendisi ve kendi gibi sokaklarda yaşayan çocuklan Allahın Askerleri olarak tanımlamasından alır.

Exit mobile version