Paragrafın Konusu

Her yapının bir temeli, her düşüncenin bir dayanağı olduğu gibi her paragrafın da bir konusu vardır. Çünkü başıboş, ne anlattığı belli olmayan, konusuz bir yazı düşünülemez. Düşünülse bile böyle bir yazı bütünlük oluşturmaz. Bu açıdan bir metin, bir paragraf yazılırken öncelikle konu belirlenir. Çünkü yazar, düşüncelerini okura konu aracılığı ile aktarır. Bunun için metin ve paragrafların temelini konu oluşturur.

Yazar yani iletici, iletmek istediğini, okuyanın da paylaştığı bir iletiye dönüştürür. Bu açıdan paragraf ya da paragrafların oluşturduğu metin bir iletişim aracı, okuyucu da alıcıdır. Yazar mesajını okura aktarırken konuyu bir araç olarak kullanır.

Konu, üzerinde durulan, söz söylenen duygu, düşünce ya da olaylardır. Konu üzerinde konuşulan, yazı yazılandır. Bir yazının konusu günlük yaşamdaki olaylardan alınabileceği gibi, insanların duygu ve düşüncelerinden, toplumu oluşturan bireyler arasındaki ilişkilerden, yaşamın gerçeklerinden, birtakım sorunlardan, hatta bilim ve teknolojiden, sanattan da alınabilir.

Bir paragrafı çözümlerken ilk önce konuyu doğru bir şekilde belirlemek gerekir. Çünkü konusu bilinmeyen bir paragrafın anlaşılması zordur. Konuyu bulmak için “Bu parça neden söz edilmektedir?” sorusunu sorabiliriz. Bu soruya alınan cevap, paragrafın konusunu oluşturur.

Şiir çok zor bir sanat. Öncelikle yetenek işidir şiir. Bunun yanında birikim, azim ve sabır gerektirir şiir. Sonra şairin çevresi bu sanata uygun olmalı. Sabır çok önemli. Yazacak beğenmeyecek, yazacak eleştirilecek. Gece yok, gündüz yok. Yerine göre sosyal yaşamdan soyutlanacak, evine kapanacak. İlhamını başarılı bir biçim, dil ve anlatımla ortaya koyacak. Yerine göre saatlerce çalışacak ama bazen bir dörtlük bazen bir dize yazacak.

Bu parçaya sorduğumuz “Bu parçada neyden söz edilmektedir?” sorusunu sorduğumuzda “şiirin zor yazıldığından” cevabını alıyoruz. Çünkü parçanın ilk cümlesinde konuya giriş yapılmış, şiirin zor bir sanat olduğu düşüncesi verildikten sonra bu düşünce açılarak daha anlaşılır hâle getirilmiştir. Azim, sabır istemesi, şairin gecesinin gündüzünün olmaması vs.

Yıllar sonra çocukluğumu ve ilk gençliğimi yaşadığım kasabaya gittim. Çocukluğumun en güzel günlerinin geçtiği bu güzelim yeri neredeyse tanıyamadım. Evimizin yerinde yeller esiyor; koşup oynadığım sokakların hiçbiri yok. Okuduğum okullar yok olmuş; bina yerinde dursa bile adı ve işlevi değişmiş. Mahallenin küçük, güzel ahşap mescidine garip bir minare eklenmiş. Gece gündüz şırıl şırıl akan kitabeli, güzelim çeşmeyi yıkıp yerine çirkin bir şey yapmışlar. İnanın, kendimi zaman zaman geçmişi olmayan biri gibi hissediyorum.

Bu parçaya sorduğumuz “Bu parçada neyden söz edilmektedir?”sorusuna “Çocukluğunun geçtiği kasabanın tanınmaz hâle gelmesinden” cevabını alıyoruz. Yazar, parçada çocukluk döneminin geçtiği kasabada başta evleri olmak üzere oynadığı sokakların, okuduğu okulun, tarihi çeşmenin kaybolup gitmesinden; bazı mekânların isimlerinin ve işlevlerinin değişmesinden söz etmektedir. Yazar, yıllar içinde kasabada yaşanan olumsuz değişimi anlatmaktadır.

Sınavlarda paragrafın konusunu bulmaya yönelik sorular, farklı soru kalıplarıyla karşımıza çıkabilir: Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır? Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir? Bu parçanın bütününde yazar, neden söz etmektedir? Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

Bakış Açısı

Konunun ana maddesinin yani olay, varlık, düşünce veya durumun hangi yönden, hangi görüş açısından değerlendirileceğine bakış açısı denir. Bakış açısı, yazarın konuya takındığı tavrı gösterir. Yazar işlediği konuya eleştirel mi bakıyor, konuyu destekliyor mu, anlattığı şeylerden yakınıyor mu… Bunların hepsi bakış açısında kendini gösterir. Bakış açısının bulunması paragrafın dolayısıyla paragrafta anlatılmak istenen asıl düşüncenin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır.

“Yazar bu parçada neyden söz etmektedir?” sorusu konuyu verirken “Yazar bu konuyu hangi yönden ele almış, hangi açıdan işlemiş?” sorusu ise bakış açısını gösterir.

İstanbul dünyanın en eski şehirlerinden. Ancak bugün İstanbul’un eski bir şehir olduğu söylenemez. Çünkü artık İstanbul’un ne eski sokağı ne mahallesi kaldı. O daracık sokakları, tarihi evleri kaldı. Bir Fatih’e, bir Bayezıt’a, bir Üsküdar’a gittiğinizde o eski sokak ve semtlerde dolaşmış olmuyorsunuz. Onların sadece adı kalmıştır eskiden. İstanbul’da kalan ise sadece tarihi eserlerdir. O güzelim sokakları, semtleri, eski evleri bir bir yok ettik. Yenileşeceğiz derken eskileri yok ettik.

Bu parçada yazar, İstanbul’dan söz etmektedir. İstanbul günümüzde eski güzelliklerini kaybetmiş bir şehirdir. Sadece tarihî eserleri ve eski isimleri yaşamaktadır İstanbul’un. Bu parçanın konusu “İstanbul’un, eski kent olma özeliğini yitirmesi”dir. Bu parçada yazar, işlediği konuyu eleştirel bir bakışla ele almıştır.

Ben, klasik biçimde yazılmış hikâyelere alışmışım. Bu nedenle de okuduğum hikâyede bir olay, anlatılmağa değer bir olay, bir başlangıç, bir son olsun istiyorum. Ama bugünkü hikâyelerin çoğunda bunlar yok. Sanki yazarlar hep kendi içini dinliyor ve izlenimlerini anlatıyor. Sadece bu mu? Bu hikâyelerde bir olay olmadığı gibi kişiler de yok. Hikâyelerin çoğu, düzyazı biçiminde yazılmış birer şiir âdeta.

Bu paragrafta yazar, günümüzde yazılan hikâyelerden yakınmaktadır. Ona göre bir hikâyeyi sürükleyecek olay olmalı, bu olayın bir başı, bir son olmalıdır. Ne var ki günümüz hikâyelerinde olay yok hatta insan bile yok. Hikâyeler birer şiir gibi. Bu parçanın konusu “Günümüzde olay merkezli hikâyelerin yazılmaması”dır. Bu paragrafta yazarın konuya bakış açısı eleştireldir. Klasik hikâye anlayışıyla yetişen yazar, yeni hikâye anlayışını eleştirmektedir.


10 Yorum Var: “Paragrafın Konusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir