Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) Benzetme amacı olmaksızın bir sözün, başka bir sözün yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir. Mecaz-ı mürsele düz değişmece de denmektedir. Bu söz sanatında iki sözcük arasında parça-bütün, genel-özel, iç-dış, yazar-eser ya da başka bir çağrışım ilişkisi bulunur. Burada iki sözcük arasında herhangi bir yönden benzerlik ilişkisi söz konusu değildir. Mecaz-ı Mürsel Sanatına Örnekler: “Sınıf, yeni öğretmeni merakla bekliyordu.” cümlesinde “sınıf” sözcüğü ile ad aktarması yapılmıştır. Çünkü gerçekte sınıf, derslik, öğrencilerin ders gördüğü yerdir. Ama burada “sınıf” sözcüğü ile sınıfta ders gören öğrenciler anlatılmak istenmiştir. Dış iç ilgisi ile sınıf söylenmiş, öğrenciler anlatılmak istenmiştir. Ad aktarmasında, sözcüğün kendi anlamı dışında kullanıldığını gösteren bir işaret mutlaka vardır. Yukarıdaki cümlede “sınıf” sözcüğünün kendi anlamında kullanılmadığını “merakla beklemek” ifadelerinden anlayabiliyoruz. “Ülkeler ancak kalem ve kılıç, ile varlıklarını sürdürebilir.” cümlesinde “kalem ve kılıç” sözleri ile ad aktarması yapılmıştır. Burada sebep-sonuç ilişkisi söz konusudur. “Kalem” sözcüğü ile eğitimli insanlar, bilim adamları anlatılmak istenmiştir. “Kılıç” sözcüğü ile o ülkeyi dış düşmanlardan koruyacak asker anlatılmak istenmiştir. “Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, Taobun Cemi! Bey çalıyor eski plakta “ Bu dizede “Tanburî Cemil Bey” sözleri ile ad aktarması yapılmıştır. Çünkü burada bir sanatçıdan söz edilmekte, sanatçının adı verilip onun bir eseri anlatılmaktadır. Bu dizelerde “sanatçı-eser” ilgisi ile ad aktarması yapılmıştır. “Dilerim Tanndan ki, sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun Kan tükürsün adını candan anan dudaklar Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun” Bu dörtlükte “kucaklar, dudaklar, gözler” sözcükleri ile ad aktarması yapılmıştır. Burada parça-bütün ilişkisi söz konusudur. “Kucak, dudak, göz” gibi insanın bazı organları söylenerek “insan” kastedilmiştir. “Güç belâ bir bilet aldım gişeden Yolculuk başladı Haydarpaşa’dan ” Bu dizelerde “gişe” ve “Haydarpaşa” sözcüklerinde ad aktarması vardır. Gişe, bilet satılan yerdir. Burada “gişe” sözcüğü ile oradaki görevli anlatılmak istenmiştir. Haydarpaşa, Kadıköy’deki tren garının adıdır. İkinci dizede “Haydarpaşa” sözcüğü ile bu istasyon anlatılmak istenmiştir. “Minareler bayramda, kubbeler arifede Başlar birbirinden dik o dört taştan efede Edirne’de bir sabah üçüncü şerefede Sinan güzelliği döndürmüştü başını” Bu dörtlüğün son dizesinde ‘Sinan’ın güzelliği” sözcükleri ile Edirne’deki “Selimiye Camisi” anlatılmak istenmiştir. Burada “sanatçı-eser” ilişkisi ile ad aktarması yapılmıştır. Son dizede bir insan olarak Mimar Sinan’ın güzelliğinden söz edilmiyor, sanatçının adı söylenip onun en önemli eseri olan Selimiye Camisi anlatılmak isteniyor.
“Ocaktaki tencere kaynıyor.” derken tencere değil aslında tencerenin içindeki su kastediliyor. İç-Dış.
Anlaşılmayacak bir şey ortada yok bence. Anlamamak güç. Kafa yorarak dinleseydiniz siz de anlardınız. Saygılar… Yanıtla