Öne Çıkanlar

Ernest Hemingway’in bu eserinde I. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı yıkım, acı durumlar, savaş anında yaşananlar güçlü bir gözlemle yansıtılmıştır. Realist bir eser olan “Silahlara Veda”da yazar zengin sembollere de yer vermiştir. Eserin basit, sade, düz bir anlatımı vardır. Eserde anlatılanların çoğu yazarın gördükleri ve yaşadıklarıdır.

Romanın Özeti:

1.Dünya Savaşı’nda İtalyan ordusunda gönüllü çalışan bir Amerikalı olan Teğmen, Frederic Henry, bir ambulans birliğinin başındadır. Görevi gereği bu birliğiyle hastaları ve yaralıları bakım merkezlerinden alıp, bağlantı merkezlerine götürmekte, oradan da değişik hastanelere dağıtmaktadır.

İtalyanlar, Avusturya cephesinde yeni bir saldırı hazırlığına başlar. Saldırıdan kısa bir süre önce Henry, yeni bir hastane kurmak için gönderilen birkaç hemşireden biri olan Catherine adındaki bir hemşireyle tanışıp arkadaşlık kurar. Hanry, Catherine ile gönül eğlendirmek, vakit geçirmek niyetindedir ama Catherine Henry’ye aşıktır.

Henry cepheye gitmek üzere yola çıkmadan önce Catherine ona savaşta tehlikelerden koruması için bir kolye hediye eder. Çatışmada Henry ağır bir şekilde yaralanır. Birkaç hastane ilk müdaheleleri yaptıktan sonra onu Milano’daki Amerikan hastanesine gönderir. Hastanede Catherine’le tekrar karşılaşırlar. Henry bu kez ona aşık olur.

Ameliyat ve pansumanlardan sonra Henry düzelmeye başlar. Yasak olduğu halde gizli gizli içki içer. Bu sağlığına zarar verir. Biraz düzelince tekrar cepheye gönderilir. Son gecelerinde Catherine, Henry’ye hamile olduğunu söyler.

Avusturya cephesinde Almanların da desteğini alan Avustralyalılar karşısında, İtalyan’lar geri çekilmeye başlar. Henry ve ekibinin hastane malzemelerini araçlara yükleyip geri çekilmeleri gerekmektedir. Henry ve üç arkadaşı malzemeleri ambulanslara koyup Udin’e doğru yola çıkarlar. Şiddetli yağmur altında ilerlerken gördükleri insan manzaraları yürekler acısıdır. Geri çekilen italyan askerleri katlanılması zor acı ve sıkıntılarla boğuşmaktadır.

Udin yolunda yağmur ve çamurun da etkisiyle anayol tıkanır. Udin’e bir an evvel varmak isteyen Henry ve arkadaşları kestirme bir yola girer. Udin’e 10 km. kala araçları çamura saplanır. Araçları çamurdan kurtaramazlar ve yola yaya devam ederler, diğer birliklere yetişirler. Savaştan bunalmış ve nefret etmiş olan askerler orduya ve rütbelerine hakaret etmektedir. Aynı davranışları Henry de gösterir. Askerlerin Udin’e kadar yaptıkları geri çekilme anında Henry’nin gördükleri, ona silahlara veda etme kararı aldırmıştır.

Geri çekilen askerler Taglimento ırmağını geçince kendilerini bekleyen kötü sürprizle karşılaşırken orada bir mahkeme kurulmuş orduya, rütbeye ve askerliğe hakaret edenler sorgulanıp mahkeme edildikten sonra idam edilmektedir. Henry, sorgu sırası kendisine yaklaşınca bir yolunu bulur ve ırmağa atlayıp kaçar. Bir oduna tutunarak saatlerce ırmakta yol alır, Venedik ovasını yürüyerek geçer. Türlü sıkıntılarla bir yük treniyle Milano’ya varır. Orada bir arkadaşından takım elbise satın alır. Catherine’in çalıştığı hastaneye gider. Onun Stresa’daki bir hastaneye gönderildiğini öğrenir. Trenle Stresa’ya gidip Catherine’i bulur. Kaldıkları otelin sahibi Henry’nin sabaha tutuklanacağını öğrenir ve kayıkla kaçmalarını sağlar. Henry ve Catherine oteldeki garsonun kayığıyla İsviçre’ye geçer. Sabaha kadar kürek çeker elleri yara içersinde kalır, İsviçre polisi durumlarından şüphelenip onları tutuklar; ama evrakları tam olduğu için serbest bırakırlar.

Montrö yakınlarında bir eve yerleşirler. Doğum yaklaşınca Lozan’a gidip bir otelde kalırlar. Sancıları çıkan Catherine hastaneye yatırılır. Bebek sezaryenle ve ölü doğar, çok kan kaybeder Catherine. Doğum başlamadan önce hemşire çok yorgun ve aç olan Henry’yi yemeğe gönderir. Henry geri döndüğünde Catherine baygın ve kötü bir durumdadır. Ölünceye kadar da hiç kendine gelemez. Artık yapayalnız kalmış olan Henry, yağmur altında, ağır adımlarla otele doğru ilerler.