Öne Çıkanlar

1. Mutlu insan tatlıdır, şirindir. İyi-kötü her şeyin, herkesin sevilecek bir yanını bulur. Yaşamın güzelliklerini fark eder. Aşırılıkları, taşkınlıkları yoktur. Yaşama sıkı sıkıya bağlıdır. Her yaptığında bir içtenlik vardır. Kötü olan, kötülük barındıran her şey onun dışındadır. Üzüntü … veren her türlü duygusallığa ve saplantıya uzaktır. Tüm yaşamında estetik ve zevk vardır. Saatlerin, günlerin nasıl geçtiğini fark etmez. Yaşam, onun için, güzelliğine doyum olmaz bir filmdir.

Bu paragrafın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşamın güzel yönleri

B) Kötülüklerden uzak kalabilmek

C) Mutlu insanın nitelikleri

D) Olumsuzluklardan etkilenmemenin yolu

E) Mutluluğu sağlayan koşullar

 

2. Acımasızca yok ediliyor doğa. Denizi, gölü, ırmağı, deresiyle mavi de yok ediliyor; ağacı, fidanı çimeniyle yeşili de. Yakmayla, kesmeyle, endüstri atıklarıyla doğanın o güzelim renklerini acımasızca yok ediyoruz. Morunu, kırmızısını, pembesini, sarısını da yok edeceğiz böyle giderse. Geriye bir katran karası, bir küf yeşili kalacak kala kala.

Bu parçada yazar neden yakınmaktadır?

A) İnsanlığın doğadaki güzelliklere ilgisizliğinden

B) Doğanın kirletilmesinden ve doğadaki güzelliklerin yok edilmesinden

C) Doğanın eski güzelliğini ve canlılığını yitirmesinden

D) İnsanların doğadan ve doğadaki güzelliklerden yeterince yararlanamamasından

E) Kaynakların bilinçsizce tüketilmesinden

 

3. Yalnız bizde değil, dünyanın her yerinde eleştirmenler, okumadan eleştirmekle suçlanırlar. Bir kitabı okumadan onun hakkında düşünceler açıklayıp hüküm vermeye kalkmak hiç şüphesiz ki garip bir şey, hatta affedilemez bir kendini beğenmişlik olur. Daha sayfalarını açmadığımız, konusunu bile öğrenmediğimiz bir kitabın ne olduğunu nasıl anlayabiliriz? Buna olanak var mı?

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tarafsızlığını koruyamayan eleştirmenlerin değerlendirmeleri sağlıklı olmaz.

B) Bir yapıtı, okuyup anlamadan değerlendirmek mümkün değildir.

C) Eleştirilerine duygularını karıştıran bir eleştirmen, okurları yanlış yönlendirir.

D) Hiçbir eleştirmen, ilgisini çekmeyen bir yapıtı baştan sona okumaz.

E) Tarafsız bir eleştirinin ortaya çıkabilmesi için eleştirmenin yapıtı tekrar tekrar okuması gerekir.

 

4. Okulda bize çok şeyler öğrettiler. Havadan, sudan söz ettiler. Hindileri, develeri tarif ettiler. Hayvanlar âlemi dediler, gözle görünmeyenlerine varıncaya kadar hepsinin ismini öğrendik. Bitkiler dediler; kerevizden tut yerelmasına kadar ezberledik. Coğrafya dediler; evimizin önünden geçen derenin adını bilmiyorduk, ama Missisippi’ye karışan suları birer birer saydık. Kısacası çok şeyler öğrendik; fakat birkaç büyük insan adının dışında bize insanların nasıl canlılar olduğundan bahseden olmadı.

Böyle düşünen birinin aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir?

A) Büyük adamların yaşamları öğrencilere örnek gösterilmelidir.

B) Okullarda her şeyden önce, insanı tanımanın yolları öğretilmelidir.

C) Eğitim sistemi, geçmişe göre oldukça gelişmiştir.

D) Günümüz insanı, geçmiş çağların insanlarından oldukça farklıdır.

E) Dünyayı tanımayan kişinin, yakın çevresini iyi bilmesinin bir anlamı yoktur.

 

5. Yazıldıkları dönemlerde büyük sarsıntılar uyandıran romanların zamanla nasıl eskidiklerine bir bakın. “Genç Werter’in Acıları”nı okuyanlar arasında ne çok kendini öldüren vardı. Bugün o kitabı okuyup da, ne kadar severse sevsin, kendini öldürmeye kalkacak kaldı mı? J.J.Rouseau’nun romanlarını okuyanlar, onun öngördüğü gibi doğaya dönerek yaşamaya kalkıyorlardı. Günümüzün herhangi bir romancısı böyle bir şey önerecek olsa, kendisini izleyecek bir okur bulabileceği kuşkuludur. Balzac’ın romanları nasıl gereğinden uzun gelir günümüz okuyucusuna!

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Geçmişteki okurlara çok çekici gelen konular bugün çekiciliğini yitirmiştir.

B) Geçmişteki romanlarda konu önemli iken, bugün anlatım önem kazanmıştır.

C) Yazıldığı dönemde okurlar için çok etkili olan romanlar, zamanla etkisini yitirmiştir.

D) Okurlarını etkilemek isteyen romancı, onların beklentilerine cevap verebilmelidir.

E) Günümüz okurlarının beğenisi, geçmişe göre oldukça gelişmiştir.

 

6. Bir zamanlar Baudelaire’e bayılırdım; ama birkaç yıldır soğudum, hatta kızıyorum ona. Onun en güzel, en ünlü şiirlerinde bir bayağılık buluyorum. Elle tutulur şiiri pek azdır. Abdülhak Hamit de bir zamanlar benim için büyük bir şairdi. Eserinde Türk edebiyatının Doğu’dan Batı’ya dönüşünün bütün tarihi vardır. Şimdi ise sevmiyorum bir türlü o adamı. Benim şairlerimden değil. Kitaplarının çoğunu bilirim, bir tek sayfası için: “Ne güzeldi, açsam bir daha okusam.” diyemiyorum. Öldüğünün ertesi gün Hamit’e hayranlığımı belirten birtakım yazılar yazdım. Şimdi bunların birini bile hatırlamıyorum.

Bu sözleri söyleyen bir yazar için, aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Gençlik dönemindeki yanlışlarını sonradan fark etmiştir.

B) Beğendiği bazı sanatçılarla ilgili düşünceleri zaman içinde değişmiştir.

C) Zaman içerisinde Batı edebiyatından uzaklaşıp Türk edebiyatına yönelmiştir.

D) Beğenisindeki gelişmeye bağlı olarak, daha nesnel değerlendirmeler ortaya koymuştur.

E) Bazı sanatçıların ulaştıkları haksız şöhreti fark etmiştir.

 

7. “Şiirde önemli olan deyiş güzelliğidir.” anlayışı, günümüzde çok etkilidir. Şiirin güzelliği deyişinden geldiği için de şairler söyledikleri sözün söyleniş tarzından ötesine boş veriyorlar. Şair bir şey söylemiyor, şiirde ustalığın dışında bir şey düşünmüyor. Böylece insanlığın hali, memleketin gidişi, evren, dünya, özgürlük… ilgilenmeye değmeyecek şiir dışı konular oluyor. Bu düşünceler yüzünden, geçen yüzyıllarda sanatçının elinde birer sanat gerçeği haline gelen, ölümsüzlüğe erişen konular günümüzde yüzüstü duruyor.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Günümüz şairlerinin şiirde özgün konulara yer vermemesinden

B) Şiirde içeriğin, biçim ve söyleyişin önüne geçirilmesinden

C) Kimi şairlerin insanlığın ortak sorunlarına şiirlerle çözüm aramasından

D) Şairlerin söylediklerini ve düşüncelerini bir düzene koyma çabasında olmamalarından

E) Şiirde söyleyişi öne çıkaran şairlerin önemli konuları işlemeyi bir yana bırakmasından

 

8. İyi eserlere sarılan okuyucuları çeşitli gruplara ayırabiliriz. Bazıları okudukları kitapta duru fikirleri, diğerleri geniş biçimde anlatılan duygu ve hayalleri arar. Görüşleri açıklayan eserleri olduğu kadar, gerçeklere dayananları, duygulara seslenenleri; serüven, gezi ve buluşları anlatan eserleri sevenler de vardır. Kimi okuyucu insanların alın yazılarını öğrenmek ister, kimisi de ozanların ya da bilginlerin eserlerinde kendi ruhunun yankılarını arar. Biri için kitap kendi içine dönmek, öteki için ondan uzaklaşmaktır.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Başarılı yapıtlar her düzeydeki okura seslenebilir.

B) Her okur, ilgi duyduğu alanla ilgili yapıtlara yönelir.

C) Gerçek sanatçılar, hiçbir zaman okurları yönlendirmeyi düşünmezler.

D) Gerçek sanat eserlerinde, her okuyucu aradığı özellikleri bulabilir.

E) Evrensel konuları işleyen yapıtlar, her dönemde ve çağda okuyucu bulur.

 

9. Sözlük maddeleri, roman okur gibi art arda okunur mu? Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye ve kapatırız kitabı. Sonra bir yenisine ya da daha önce baktıklarımızdan birine. Bu durum şiir kitapları için de geçerlidir.

Yazarın, bu sözlerle asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şiir, her zaman değil yeri geldiğinde, gerektiğinde okunur.

B) Şairler sözcükleri en başarılı biçimde kullanan kişilerdir.

C) Gerçek şiirlere, yaşamın her anında gereksinim duyulur.

D) Ancak başarılı şiirler, kendini tekrar tekrar okutabilir.

E) Okuyucuyu etkileyemeyen şiirler, kalıcılığa ulaşamaz.

 

10. “Güzel, çirkin, iyi” birer gerçek yargısı değil, değer yargısıdır; her değer yargısı da özneldir. Bir eleştirmen edebi yapıtları nesnel yargıladığını mı söylüyor? Bilin ki ne dediğini bilmiyor o kişi, eleştirinin ne olduğunu da bilmiyor. “Güzeldir.” ya da “Güzel değildir.” diye yargılıyor kitabı; demek ki bir değer yargısı bildiriyor. Değer yargısı da nesnel olamaz, daima özneldir. Kişi bir yapıtın güzel olup olmadığını ancak kendi beğenisine göre belirler.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eleştiride nesnellik ve tarafsızlık olası değildir.

B) Her eleştirmen, değerlendirmelerinin etkili olmasını ister.

C) Duygularından sıyrılamayan eleştirmen, bir değerlendirme ortaya koyamaz.

D) Eleştirinin başarısı, eleştirmenin beğenisinin gelişmiş olmasına bağlıdır.

E) İnsanların ortak bir “güzel” kavramı üzerinde anlaşması mümkün değildir.

 

11. Sanatta güzellikler ortaya koymanın kuralları, yasaları yoktur. Kurallar, yasalar olsaydı onları belleyip de uygulayanların hepsi de güzel, ölmez yapıtlar çıkarıverirlerdi. Birtakım kurallar, yasalar olsaydı başarılı yapıtların hepsi de onlara göre yazılacağı için birbirine benzer, birbirinin eşi olurdu. Halbuki öyle değil. Güzel, ölmez yapıtların -şu, usta işi dediğimiz yapıtların- biri ötekine benzemiyor. Hepsinin birer farklılığı var, değerleri belki o farklılıktan geliyor.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatta güzellik anlayışı çağdan çağa, hatta toplumdan topluma değişir.

B) Her sanatçı, yapıtlarında çağının beğenisini yansıtır.

C) Sanat alanında her gün yeni kurallar ortaya çıkmaktadır.

D) Gerçek sanatçılar, mutlaka birbirlerinin yapıtlarından etkilenirler.

E) Başarılı yapıtlar kurallarla değil, anlatımdaki özgünlükle ortaya çıkar.

 

12. Şiir dilini bir mesele olarak ele almak, her halde Yahya Kemal’le başlamıştır. Hiç şüphesiz ondan önceki büyük şairlerin hemen hepsi, şiirin diline gereken önemi vermişlerdi. Ancak Yahya Kemal “beyaz lisan” olarak ve bilinçli bir şekilde dil üzerinde duruyor; hem şiirlerinin dil yapısını zihniyle ve kulağıyla kontrol ediyor hem de Cumhuriyet dönemi öncesinden başlayan yazılarında sürekli, şiirin dilini önemli bir problem olarak ele alıyordu.

Bu parçada Y.Kemal’le ilgili vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şiir dilinin yalınlaşması konusunda çok çaba harcadığı

B) Şiir dilini başlı başına bir sorun olarak ele alıp işlediği

C) Yalın ve anlaşılır dille yazdığı şiirleriyle örnek olduğu

D) Türkçenin sadeleşmesi konusunda önemli gayretlerinin olduğu

E) Şiirlerinde duygu kadar akıl ve düşünceye de önem verdiği

 

13. Onun kişileri özeleştirilerini yapmaktan çekinmiyorlar; güçlü yanlarını bildikleri gibi, zayıf yanlarını, tutarsızlıklarını, kimi zaman çevre ile bağdaşamadıklarını da biliyorlar. Bunları açıkça söylüyor, kendi kendilerini eleştiriyorlar. Bu eleştiriler doğruyu bulmaya, mutluluğa ulaşmaya yönelik. Öykünün kişisi, tutarsız bir iş yapmışsa, çelişkiye düşmüşse kendisiyle hesaplaşıyor. Böyle davranmasının nedenlerini araştırıyor, kıyasıya eleştiriyor kendisini. Bunlar bir iç söyleyiş düzeyinde kalmıyor, eyleme yöneliyor. Kendilerini düzeltiyor, doğru yolu arıyorlar.

Bu parçada, sözü edilen sanatçının yapıtlarının hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A) Öykülerindeki kişilerin dikkat çekici özellikleri

B) Günlük yaşamda karşılaşılan kişileri konu edinmesi

C) Yaşam içerisinde insanın yaptığı yanlışları işlemesi

D) Alışılmıştan oldukça farklı insan tipleri ortaya koyması

E) Gündelik yaşamdaki çelişkilere dikkat çekmesi

 

14. Sanatçıların yüz binleri etkilediğinden söz etmek abartılı olur. Ancak sayıları sınırlı bile olsa, bir okur kitlesi olan sanatçıların etkisinden söz ederken, örneğin; Namık Kemal kuşağı, Orhan Veli kuşağı deriz. Abartılmış olmakla birlikte bu görüşte gerçek payı vardır. Toplumumuzun bir bölümü vatanı ve ulusu Namık Kemal’in gözü ile görmüştür, bir zaman çoğumuz sokaktaki küçük adama Orhan Veli gibi bakmışızdır. Köyün toplumsal yapısını “İnce Memet”ten nakledenlerin sayısı epeyce kabarık olmalıdır.

Bu parçada anlatılanlardan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Büyük sanatçılar, yapıtları ile toplumun yolunu aydınlatmışlardır.

B) Her sanatçı, kendini, toplumun beklentilerini karşılamak zorunda hisseder.

C) Toplumsal konuları işleyen sanatçılar, her çağda okur bulmuştur.

D) Sanatçıların, insanların dünya görüşü üzerindeki etkisi inkar edilemez.

E) Evrensel konuları işleyen sanatçıların yapıtları, her zaman ilgi görmüştür.

 

15. İnsanı, yalnızca iş oyalar; hayatı yaşamaya değer hale getiren de odur. Aman boş kalmamaya, daima bir işle meşgul olmaya; yapacağınız bir iş yoksa, onu icat etmeye çalışınız. Yoksa, kendinizi bir kere boş oturmaya alıştırırsanız artık kafanızı kötü düşüncelerden kurtaramazsınız. Bir şeyle uğraşınız ki, kötü düşünceler kafanıza giremesin. Bir şey yapmaya, kendi çapınızda bir eser ortaya koymaya çalışınız. Kendinizi işe vermeniz, ruhunuzu bir heyecana kaptırmanız sizi oyalayacak ve mesut biri haline getirecektir. Mutluluğun belli başlı şartlarından biri gündelik hayatı işle doldurmaktır.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir işle uğraşmak yaşama anlam kazandırır, insanı mutlu eder.

B) Alışkanlıklar İnsanın yaşamını kolaylaştırır.

C) İnsanın bir yapıt ortaya koymasının önündeki en önemli engel tembelliktir.

D) Çevresiyle uyum içinde yaşamayı bilenler mutlu insanlardır.

E) Her fert, bir şeyler ortaya koyarak toplumun gelişmesine katkı sağlamalıdır.

 

CEVAP ANAHTARI

1-C  2-B  3-B  4-B  5-C  6-B  7-E  8-B  9-A  10-A  11-E  12-B  13-A  14-D  15-A