Öne Çıkanlar

Şiir şeklinde yazılmış, belli bir olay etrafında oluşturulmuş hikâyelere manzum hikâye denir. Şiirde olduğu gibi kafiyeli ve ölçülü yazılır. Okura bir ders, bir ibret verme amaçlanır. Belli bir olay, olayın kişileri, geçtiği mekân ve zaman vardır. “Giriş, gelişme ve sonuç” bölümleri hikâye ile benzer özellikler gösterir. Manzum hikâyeler genellikle bir çevre tasviriyle başlar, o çevrenin kişileri tanıtılır. Sonra olay anlatılır. Bir hikâye gibi sonlandırılır. Didaktik şiir özelliği taşır. Öyküden farkı, şiir biçiminde yazılmasıdır. Mesneviler beyitlerden oluşurken, manzum hikâyelerde ise dize topluluklarının belli bir sayısı yoktur. Manzum hikâyeler, Tanzimat’tan sonra ortaya çıkmıştır. Tevfik Fikret’le başlayan bu türü Mehmet Akif Ersoy geliştirmiştir.

Aşağıdaki parça bir manzum hikaye örneğidir:

KOCAKARI İLE ÖMER
Üstad-ı necibim Ali Ekrem Bey’e
Yok ya Abbas’ı bilmeyen, kimdi?..
O sahabeyi dinleyin, şimdi:
“Bir karanlık geceydi pek de ayaz..
İbni Hattâb’ı görmek üzre biraz,
Çıktım evden ki yollar ıpıssız.
Yolcu bir benmişim meğer yalnız!
Aradan geçmemişti çok da zaman,
Az ilerden yavaşça oldu iyan,
Zulmetin sinesinde ukde gibi,
Ansızın bir müheykel Arâbî!
Bembeyaz bir ridâ içinde garîb,
Geliyor muttasıl mehîb mehîb.
Ben sokuldum, o geldi, yaklaştık;
Durmadan karşıdan selâmlaştık.
Düşünürken selâm alan sesini,
O heyûlâ uzandı tuttu beni:
Bir de baktım, Ömer değil mi imiş?
–  Yâ Ömer! Böyle geç zaman, bu ne iş?
–  Şu mahallâtı devre çıkmıştım…
Gel beraber, benimle, üç beş adım.

Mehmet Akif ERSOY