Öne Çıkanlar

Fakir Baykurt

1929’da Burdur’un Yeşilova ilçesi Akçaköy’de doğan sanatçı, Gönen Köy Enstitüsü’nü bitirmiştir. Beş yıl köy öğretmenliği yaptıktan sonra 1955’te Ankara Gazi “Eğitim Enstitüsü’nden mezun olmuştur. Çeşitli il ve ilçelerde öğretmenlik yapmış, ilköğretim müfettişi olmuştur. İlk romanı “Yılanların Öcü”nün yayınlanmasından sonra Bakanlık emrine alınmıştır. Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kuruluşunda görev alan Baykurt, Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMFED) Genel Başkanı olmuştur. Öğretmenler boykotu nedeniyle 1969’da açığa alınmış, bunun üzerine 1971’de istifa etmiştir. 12 Mart döneminde 1971’de sıkıyönetimce tutuklanmış ve askeri mahkeme önünde uzun süre yargılanıp beraat etmiştir. Serbest kaldıktan sonra Almanya’ya gitmiş ve ölümüne kadar orada kalmıştır. 10 Ekim 1999’da Almanya’da yaşamını yitirmiştir.

Edebi Kişiliği:

  • Birçok türde onlarca eser veren yazar özellikle hikâye ve roman türünde başarılı olmuştur.
  • Edebiyatımızda köy sorunlarını toplumcu gerçekçi bir görüşle anlatarak 1950-1970 yılları arasında görülen köy edebiyatının en popüler yazarı olmuştur.
  • Baykurt’un romanlarında anlattığı konular genellikle ezilen, geri bırakılmış köylülerdir. Köylüleri devrimci ve halkçı bir bakış açısı ile kaleme almıştır.
  • Hemen hemen bütün eserlerinde ideolojiyi ön plana çıkarması, düşüncelerinin sanatının önüne geçmesi ve eserlerinde özellikle imamlar ile öğretmenlerin çatıştırılması en çok eleştirilen yönüdür.
  • Romanlarında kullandığı dil, kahramanlarını yerel ağza göre konuşturması son derece başarılıdır.
  • “Yılanların Öcü” romanında Burdur’a bağlı Karataş köyündeki küçük çıkarlar çevresinde çatışan insanların hayatından gözleme dayalı kesitler sunar.
  • “Amerikan Sargısı’nda bilinçlenen köylünün kendilerini sömürenlere direnişleri; Kaplumbağalar’da bir eğitmenin gayretiyle çorak kamu arazisini ıslah eden Ankara yakınlarındaki Tozak köylülerinin topraklarını ellerinden alan yönetime olan kırgınlıklarını anlatır.
  • Romanlarında köy yaşamını, köylünün bilincindeki ve bilinçaltındaki duygularını, çelişkilerini, tepkilerini ortaya koymuştur. Bir dönem, yapıtlarında “göç sorununu” işlemiştir. Basit ve kolay okunur betimlemeler yapmıştır.
  • Türk köylüsünü karikatürize eden yazar, mübalağalı anlatımlara yer vermiştir. Yapıtlarında yerel dili yansıtmıştır. Ağız özelliği taşıyan sözcüklere yer vermiştir.

Kısaca özetleyecek olursak;

  • 1950-1970 döneminde etkili olan “köy edebiyatı hareketi”nin önde gelen temsilcisidir.
  • Toplumcu gerçekçi bir yazardır. Gerçekleri kendine özgü bir biçimde anlatmıştır.
  • Yazarın yayınlanan ilk ürünü “Fesleğen Kokulu” adlı şiiridir.
  • “Tırpan”, “Kaplumbağa” gibi romanlarında imgesel öğelerden yararlanmıştır.

Eserleri:

  • Roman: Yılanların Öcü, Irazca’nın Dirliği, Onuncu Köy, Amerikan Sargısı, Tırpan, Kaplumbağalar, Köy- göçüren, Keklik, Kara Ahmet Destanı, Yüksek Fırınlar, Yarım Ekmek, Koca Ren, Yayla
  • Öykü: Duisburg Treni, Efendilik Savaşı, Karın Ağrısı, Anadolu Garajı, Gece Vardiyası, Barış Çöreği, Sınırdaki Ölü, Onbinlerce Kağnı, Dikenli Tel, Çilli, Cüce Muhammet
  • Çocuk Kitapları: Saka Kuşları, Sarı Köpek, Topal Arkadaş

Yılanların Öcü: Fakir Baykurt’un, Yılanların Öcü adlı romanı da, toplumsal eşitsizlikleri dile getiren, güçlü ile güçsüzün mücadelesini konu edinen bir köy romanı olarak dikkat çeker. Bayram, köyünün doğru sözlü, bileği kuvvetli delikanlısıdır. Yıllarca bu köyde yaşamış, ömrünü bu topraklarda çalışmaya adamıştır. Az miktardaki toprağıyla geçinmeye, ürününün mahsulünü almak için uğraşır. Fakat bir gün gelir köydeki arkadaşlarından birim olan Haceli, Bayram’ın evinin önündeki boş araziye ev yaptırmak ister. Bayram buna karşı çıkar. Köyün muhtarı bu boş arazinin satılmasına menfaati için, daha olaylar başlamadan önce karşı çıkmadığından, sürekli Haceli denilen o adama destek çıkmak zorunda kalır. İş öyle bir duruma varır ki muhtar Bayram’ı razı etmek için ayarladığı birkaç adamla dövdürtmek zorunda kalır. Buna rağmen Bayram hakkını savunur. Ve yanında her zaman ona destek çıkmış annesini bulur. Bu olaydan bir hafta sonra kaymakamın köye geleceği haberini duyan muhtar onu memnun etmek için bütün hazırlıkları yapar. Bayram’ın annesi haberi duyunca daha kaymakam gelmeden bir gün önce onun geleceği yolda, dövüldükten sonra sakat kalmış olan oğlunu da götürerek beklemeye başlar. Ve onu gördüğünde olup biten her şeyi anlatır. Kaymakam köye geldiğinde, köy muhtarı başta olmak üzere herkesi tersler. Bayram’ın evinin önüne ev yapılmaması için bir belge çıkartarak Bayram’a verir. Fakat bu olayların şokunu üstümden atlatamayan Bayram’ın annesi delirir.

Kaplumbağalar: Eser, Fakir Baykurt’un diğer romanları gibi Türk köylüsünün çektiği sıkıntıları ve imkânsızlıkları anlatır. Köylünün, parmaklarıyla kazıyarak ürettiklerini, bürokrasi karşısındaki çaresizliği yüzünden nasıl kaybettiği çarpıcı şekilde anlatılmıştır. Olaylar Anadolu’daki bir Alevi köyünde geçer. Sünni köyleri arasında kalan bu yerde köylüler, şarap üretebilmek için öğretmen Rıza’nın önderliğinde bir bağ oluştururlar. Köylünün “Purluk” dediği bu bağa sıcaktan bunalan kaplumbağalar da gelir. Kır Abbas, hiçbir ücret almadan buranın bakımını üstlenir. Köy artık yeşil bir görünüme kavuşmuştur. Bir gün devlet görevlileri, mal sayımı için köye gelir ve bu bağın devlete ait olduğu kararına varır. Bu arazi yüzünden köylüden ev başına ağır kiralar istenir. Hiç kimseden yardım alamayan köylü, hayvanları bağa sürerek gözyaşları içinde bağın bozulmasını seyreder. Güneşten kaçacak gölgeleri kalmayan kaplumbağalar da köyü terk eder.