Öne Çıkanlar

Her şey birkaç saat içinde olup bitti. Önce bir yağmur boşandı. Sonra da dağlardan köye yaman bir sel geldi. Önüne ne çıktıysa aldı götürdü. Evlerle birlikte bütün eşyalar da sele gitti. Bunun üzerine köylüler toplandılar. Hepsi:
– Bu böyle olmaz, dediler. Bu iş böyle gitmez. Bu bizim köy, bahtsız bir köy. Çünkü iki dağ arasında Yağmur boşandı da sel indi mi her şeyimizi sele veriyoruz. Bir şey yapmamız gerek. Bir genç:
– Alıp başımızı gidelim, dedi. Büyük şehirlere gidelim. Oralarda iş yok mu? İş bulur, çalışırız. Bir ihtiyar:
– Olmaz öyle şey, dedi. Evden, yurttan ayrılmak kolay değil. Herkes bırakır giderse köy kime kalacak? Şu güzel dağ, şu güzel tepeler, şu bahçeler ne olacak? Bu köyü bırakamayız, başka yerlere gidemeyiz. Başka bir genç:
– Her yıl sel geliyor. Emeklerimiz boşa gidiyor. İnsan nerede olsa çalışır, nerede olsa karnını doyurur, dedi.
İhtiyar adam kızdı:
– Sen ne diyorsun oğul, dedi. Senin dediğin, insanoğluna yakışmaz. Köyde kalacak, hep birlikte sele karşı savaşacağız, bize bu yakışır.
Köylülerin arasında en yaşlısı Koca Hasan’dı. Koca Hasan dedi ki:
– Bundan yıllarca önce, bu köyde, sel nedir kimse bilmezdi. Ama o zamanlar köy böyle değildi. Dağlar, bayırlar, tepeler hep ormandı. Her yan yeşillikler içindeydi. Daha sonra o kesti, bu kesti, yavaş yavaş orman tükendi. Dağlar, tepeler, bayırlar kelleşti. Böylece olanlar bize oldu. Artık yağmur yağdı mı ardından da sel geliyor.
Şimdi yapacağımız bir iş var. Köyü ağaçlandıracağız. Dağlara, tepelere bol bol ağaç di­keceğiz. Başka çaremiz yok.
Koca Hasan sustu. Herkes ona hak verdi. Ertesi gün, bütün köylü ağaç dikmeye başladı. (Orhan ASENA)

1) Yukarıdaki öykünün teması ( ana düşünce ) nedir?(5p) (daha&helliip;)