Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğan sanatçı Baytar Mektebi’ni bırakarak girdiği İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun olmuştur. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yapmış ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nde edebiyat dersleri vermiştir. 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni kurulan Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğüne getirilmiştir. Maraş Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de giren Tanpınar, milletvekilliğinden sonra Milli Eğitim Müfettişliği yapmıştır. 1949’da da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne tekrar dönen sanatçı bu görevdeyken 24 Ocak 1962’de enfarktüs krizi yüzünden İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. Mezarı Yahya Kemal’in mezarının yanındadır. Edebi Kişiliği: Şiir, roman, öykü, deneme, inceleme gibi türlerde eserler vermiş ve edebiyat profesörlüğüne kadar yükselmiş sanatçımızdır. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmış, serbest şiirin moda olduğu bir dönemde heceye soluk aldırmıştır. Kendisi de sonraları serbest ölçü ile örnekler vermiştir. Eserlerinde zaman temasını çok fazla önemseyen sanatçıda geçmiş, yaşanan an ve gelecek bir bütündür. “Bursa’da Zaman” şiirinde “Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında” diyen Tanpınar, zaman mefhumunun ne denli karmaşık ve çok katlı olarak algıladığını gözler önüne sermiştir. Bu zaman kavramı, etkilendiği Bergson felsefesinden kaynaklanmaktadır. Eserlerinde bilinçaltı ve psikolojik anlar da son derece önemlidir. Romanlarında sadece bireysel değil toplumsal bilinçaltını da yakalamaya çalışmış, dış dünyadan daha çok bu bilinçaltıyla ilgilenmiştir. Tanpınar dış âlemi iç dünyasına aksettirerek kendi dünyasında değiştirip okuyucusuna aktarmıştır. Şiirlerinde derin bir müzikalite kuran sanatçı; Ahmet Haşim, Yahya Kemal ve Fransız sembolistlerin etkisinde kalmış; zaman, rüya, bilinçaltı gibi temaları işlemesiyle sembolist özellikler göstermiştir. Sanatçı kimliği yanında profesör unvanı ile yazdığı araştırma yazıları ve inceleme kitapları ile de günümüzde hâlâ çok sayıda araştırmacının yararlandığı bir isim olmuştur. Doğu-Batı sorunu, yurt sevgisi, zaman, rüya, geçmişe özlem, İstanbul ve bilinçaltı Tanpınar’ın eserlerinin başlıca konularıdır. Mecazlarla, soyut sözcüklerle dolu kendine özgü zengin bir cümle yapısı kurmuş, “Şiirlerimde sustuğum şeyleri roman ve hikâyelerimde anlatırım.” diyerek nesir dili ile şiir dili arasında büyük bir ayrım yapmamış, şiirde söylenemeyecek şeyleri romanlarında dile getirmiştir. Hikâye ve romanlarında şiirsel bir niteliğin olması bu durumdan kaynaklanmaktadır. Bir şairin hayatı etrafında şekillenen Huzur en önemli romanıdır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanı ise toplumumuzdaki yanlış tutumları ironik bir bakış açısı ile ele aldığı tanınmış romanıdır. Ayrıca Beş Şehir adlı deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır. Kısaca özetleyecek olursak; Tanpınar, çok yönlü bir insan ve sanatçıdır. Roman, öykü, deneme, makale, edebiyat tarihi, şiir türlerinde eser vermiştir. Asıl önemli yanı şairliğidir. Öz şiir anlayışına sahiptir. Şiirlerinde Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’den etkilenmiştir. İlk şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmış, daha sonra serbest ölçüye geçmiştir. Fransız şairlerini yakından tanıyıp sembolistlerden etkilenmiştir. Şiirlerinde “ahenk”e önem veren sanatçı, musiki ve his ağırlıklı şiirler de yazmıştır. Şiirlerinde çok titiz davranmış, bu nedenle de az sayıda şiir yazmıştır. Rüya, bilinçaltı ve zaman şiirlerindeki en önemli kavramlardır. Şiirleri yalın bir dille yazmıştır. Şiirlerini kendine özgü sıfatlarla süslemiştir. Zaman kavramı üzerinde duran sanatçı, tarihi konulardan uzak durmaya çalışmıştır ancak onun en önemli şiir olan “Bursa’da Zaman”da geçmişle bugünü birlikte anlamaya çalışmıştır. Romanlarında geçmişe özlem temasını işlemiştir. Tanpınar, “Şiirde sustuğum şeyleri roman ve hikâyemde anlatırım.” der. Eserleri: Roman: Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler, Mahur Beste, Aynadaki Kadın Şiir: Şiirler Öykü: Abdullah Efendi’nin Rüyaları Deneme: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi Araştırma: 19. Asır Türk Edebiyatı, Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Edebiyat Üzerine Makaleler Huzur: Annesini ve babasını küçükken kaybetmiş olan Mümtaz, amcasının oğlu İhsan tarafından büyütülür. Mümtaz, edebiyat fakültesinde asistandır ve aynı fakülteden mezun Nuran’ı sever. Nuran, dul bir kadındır ve Mümtaz’la evlenmeyi kabul eder. Ancak Nuran’ı seven Suat’ın kendisini asması üzerine, Nuran bu ölümün kendi yüzünden olduğunu düşünerek Mümtaz’la evlenmekten vazgeçer. Nuran, eski kocasıyla tekrar bir araya gelme kararı alır ve bunun üzerine Mümtaz, iyice ümitsizliğe düşer. Bir gün merdivenlerden çıkarken radyodan II. Dünya Savaşı’nın başladığı haberleri duyulmaktadır. Mümtaz ise merdivenlerde yere yığılır kalır. Sahnenin Dışındakiler: Cemal, 1920 yılında üniversite eğitimini tamamlamak için altı yıl sonra İstanbul’a döner. Hocası İhsan, ona Nasır Paşa’nın hatıralarını yazma görevi verir. Bu arada Cemal’in gençlik aşkı Sabiha, yaramaz bir adamla evlenmiştir. Bir süre sonra Cemal, Sabiha’nın resmi altında “Sahneye çıkan ilk Türk kadını” yazısını görür. Zihni oldukça karışık olan Cemal, daha kötü bir haber alır. Nasır Paşa öldürülmüş, Cemal’in hocası İhsan da şüpheli olarak tutuklanmıştır. Artık sahnenin dışı da içi kadar karışık ve zor bir durumdadır.