YGS Türkçe Deneme Sınavı-46

1. Korkarım bir süre sonra çocukların da akıllarında kalacak bayram anıları bulunmayacak.

Altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Küçük kız, babasını arabada göremeyince çok telaşlandı.

B) Bu şakaların sonunun nereye varacağını merak ediyorum.

C) Yarın bir işi olduğu için gelemeyeceğini söylemeye cesaret edemiyordu.

D) Sadece masalların değil, bütün folklor ürünlerinin unutulmasından endişe ediyorum.

E) Çocuk kapıda duruyor, içeri girmekten çekiniyordu.

 

2. Benim için şiir, güncele sırt dönmek değildir. —-

Bu cümle en uygun biçimde aşağıdakilerden hangisi ile sürdürülebilir?

A) Günlük yaşamın ayrıntılarına şiirlerimde yer vermedim.

B) Günlük yaşamda karşıma çıkıp bent etkileyen olayları şiirlerimde sıkça işlerim.

C) Önemli olan güncel konular yerine kalıcı konularla ilgilenmektir.

D) Genç şair, her olayı kendi bakış açısıyla yansıtır.

E) Sanatçı, olayları tarafsız bir gözle ele alabilmelidir.

 

3. Şikayet için gitmiştik, ancak görevli memur bizi lafa boğdu.

Altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Biz konuşurken bir öğrenci konuşmamızın arasına girdi.

B) Konuşmayı biraz daha sürdürünce son matineyi de kaçırdık.

C) Çocuk, babasının bir şey söylemesine fırsat vermiyor, sürekli konuşuyordu.

D) Ahmet, dedesinin söylediği her söze değer verirdi.

E) Günlerden beri sürekli, çocuklara yaptığı yardımın lafını ediyor.

 

4. Divan edebiyatının son dönemdeki isimlerinden biri olan Şeyh Galip, başlattığı geleneği tek başına tüketen bir sanatçıdır.

Altı çizili bölümle sözü edilen sanatçının hangi yönü vurgulanmaktadır?

A) kalıcılığı    

B) etkileyiciliği

C) dilinin yalınlığı     

D) işlediği konular

E) özgünlüğü

 

5. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde "güç duruma düşmek" anlamında bir deyim kullanılmıştır?

A) Çıkarları çatışınca iki arkadaşın araları açılmıştı.

B) Çok iyi dosttular, aralarından su sızmazdı.

C) Aralarından kara kedi geçmişti, yirmi yıllık arkadaşıyla artık konuşmuyordu.

D) Anlaşmak üzere bir araya gelenlerin ikisi de anlaşmaya yanaşmayınca ben arada kaldım.

E) Hesapta olmayan bu yolculuk araya girince derginin çıkışı oldukça gecikti.

 

6. Sanatçı, bir prizma gibi üzerine düşen ışınları kendi renklerine bulayarak, özümleyerek yansıtan adamdır.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümle ile anlamca aynı doğrultudadır?

A) Gerçek sanatçı eserlerinde dış dünyadaki her ayrıntıyı yansıtır.

B) Yazar; karşılaştığı, etkilendiği olayları kendi kişiliği ile yoğurarak anlatır.

C) Ancak başarılı sanatçılar kendi toplumunu tüm canlılığı ile yansıtabilir.

D) Gerçek sanatçı hiçbir etki altında kalmadan kişisel gözlemlerini yansıtan biridir.

E) Sanatçının görevi her konuda topluma öncülük etmek olmalıdır.

 

7. (I) Bütününü okuduğum bu şiirde şair, bize bir kızın alın yazısını hikâye ediyor. (II) Anlatılan kız, sanatçının yakından tanıdığı biri olmalı. (III) Derinden derine şiirin çağıltısı, ince, yumuşak yankıları duyuluyor. (IV) Bu hikâye düz yazıyla yazılsaydı, sıradan bir yoksulluk hikâyesi olacaktı. (V) Bu serüveni bu duruma düşmekten, şiirin kuvveti kurtarmıştır.

Parçada geçen numaralanmış cümlelerden hangisinde "varsayım" söz konusudur?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

8. Hicran (I)rüzgârıyım; alevden (II)tahtım

(III)Benliğim hasretle büyüyen bebek

Kerem'i Aslı'nın ahına (IV)yaktım

(V)Kanatlarım ateş saçan kelebek

Numaralanmış sözcüklerden hangisi iyelik eki almamıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

9. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde deyim, sıfat göreviyle kullanılmıştır?

A) Bu çocuk ikide bir karşıma çıkıyor.

B) Büyük çocuk, aslan payını kendine ayırdı.

C) Kapıda duran görevli oldukça dik kafalıydı.

D) Sertaç'ın, kulağı delik bir adam olduğunu hepimiz bilirdik.

E) Bu küçük çocukla, kimse başa çıkamıyordu.

 

10. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde türemiş fiil kullanılmıştır?

A) Durulmuş suların koynunda uyut bizi.

B) Ceylanların gezdiği vadilere in.

C) Gönlümle baş başa kaldım demin.

D) Bir anda unuttum seni eminim.

E) Mehtaplı gecelerde balığa çıkardı.

 

11. Benim doğduğum köyde

Ceviz ağaçları yoktu

Aşağıdakilerden hangisi öğeleri ve öğelerinin sıralanışı yönüyle bu dizelerde yer alan cümle ile özdeştir?

A) 1917 senesinde, / Topraklarında doğmuşum.

B) Anamdan emdiğim süt, / Çeşmenden, tarlandan gelmiş.

C) Sivas yollarında / Katar katar kağnılar gider.

D) İlk önce kıyılarından, / Denizi seyretmişim.

E) Fidan boylu yiğitleri, / Cephede bıraktı bu ülke.

 

12. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) Okur, okuduğu şiiri beğenip beğenmemek de özgürdür.

B) Her şair, başlangıçta yakın çevresinin etkisindedir.

C) Sanatçının çevresindeki her şey, şiire kaynaklık eder.

D) Hiçbir şair, şiirde gerçekleştirmek istediklerinin tümünü gerçekleştirememiştir.

E) Kimi sanatçı, şiirde yaşadığı günü yansıtırken, kimi de anılarına sığınır.

 

13. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin sonuna soru işareti (?) konulmaz?

A) Cem mi geçen yıl sınava girmemiş

B) Dün seni kim aramıştı, hatırlamıyorum

C) Siz bu kitaplardan hangisini okudunuz

D) Neden öğretmenin önerdiği şiir kitabını okumadın

E) Yarın kar yağarsa okula nasıl gideceksiniz

 

14. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde altı çizili sözün atılması, anlamda daralmaya yol açmaz?

A) Deyimlerin önemli bir bölümü, kavramları mecaz yoluyla belirten kalıplaşmış cümlelerdir.

B) Deyimlerle deyim olmayan sözler çoğu zaman birbirine karıştırılmıştır.

C) Deyimlerin biçim ve kavram özellikleri, başka nitelikleri kesin olarak ortaya konmamıştır.

D) Deyimler yapısal özellikleri ve anlamları yönüyle çeşitli bölümlere ayrılabilir.

E) Deyimler, ister sözcük öbeği ister cümle biçiminde olsun cümlede ad, sıfat, zarf görevinde kullanılabilir.

 

15. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?

A) Şiirle ve edebiyatın diğer türleri ile yakından ilgilenirdi.

B) Geçen yıl sınavı kazanmasında, lisede iyi eğitim alması rol oynadı.

C) Bir süre klasik Türk müziği eğitimi görmüş, keman çalmayı da öğrenmişti.

D) Yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra sahne sanatlarıyla ilgilenmeye başladı.

E) Birkaç oyunda yardımcı oyuncu olarak rol aldı. 

 

16. Aşağıdakilerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?

A) Babası öldükten sonra ona, hem ana hem baba oldu.

B) Çocuğun sağlığına ve eğitimine her zaman önem veriyordu.

C) Biricik yavrusuna tüm bildiklerini ve bilmediklerini öğretmek istiyor.

D) Yıllardan beri bu evde, onun her istediği yapılırdı.

E) Sokakta dolaşmak yerine, odasında kitap okumayı tercih ederdi.

 

17. "Kapı önünde araba yıkamak ve park etmek yasaktır." cümlesindeki anlatım bozukluğu nasıl giderilir?

A) Yüklem "yasaklanmıştır" olmalı.

B) "park etmek" ten önce "bina girişine" sözü getirilmeli.

C) "yıkamak" sözcüğü "yıkayıp" olarak değiştirilmeli.

D) "kapı" sözcüğü yerine "kapıların" getirilmeli.

E) "kapı önünde" sözü "park etmek" ten önce olmalı.

 

18. (I) Okuma-yazma öğrenimi gazeteyle başlar. (II) Doğru düzgün Türkçe öğrenmesi için öğrencileri gazeteye alıştırmak gerekir. (III) Herhangi bir gazeteye, evine hangi gazete giriyorsa… (IV) Gazete, günlük yaşamla iç içedir. (V) Kısa bir gazete haberi üzerinde öğrencilere uygulamalar yaptırılabilir. (VI) Haber genişletilir, cümleler yeni kalıplara dökülür.

Numaralanmış cümlelerden hangisi konunun akışını bozmuştur?

A) II.   B) III.   C) VI.   D) V.   E) VI.

 

19. Evimiz Edirnekapı ile Balat arasında bir yerdeydi. Her mahalleye yakın bir yerde kurulan bayram yerleri olurdu. Bizim semtte iki ayrı bayram yeri vardı. Biri Karagümrük'te, ikincisi de aynı semtin Haliç'e bakan sırtlarında idi. Bayram yerinde tek kişilik, iki kişilik, hatta on beş-yirmi çocuk alabilecek büyüklükte salıncaklar olurdu. Çocuklar için hazırlanmış bazı yiyecekler bayram yerlerinde satılırdı. Bir çay kaşığı toz şekerin koca bir avuç pamuk helva haline gelmesi, bayram yerinde beni en çok hayrette bırakan şeylerdendi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi ağır basmaktadır?

A) Öyküleme

B) Tartışma

C) Örneklendirme

D) Karşılaştırma

E) Betimleme

 

20. Edebiyat dünyamız akıl almaz bir durgunluk içinde. Bir yazar, bir yazı yazıyor; çok ilginç, çok doğru, çok yeni şeyler söylüyor; fakat yazdıklarına en küçük yankısı olmuyor. Bir başka yazar, bir şeyler yazıyor, her şeyi birbirine karıştırıyor, düşüncelerinin doğruluğunu kabul ettirmek uğruna bilmesi gereken şeyleri bile bilmez görünüyor. Belki de gerçekten bilmiyor. Tarihin çöplüğüne atılması gereken bir tutumu sürdürmekte direniyor, gene en küçük bir yankı yok.

Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Kimi sanatçıların, çok gerekli bazı bilgilerden habersiz olmalarından

B) Okuyucuların, gerçekleri dile getiren yazarların eserlerine ilgisiz davranmalarından

C) Sanat ortamında bir canlılık olmamasından ve edebiyata karşı ilgisizlikten

D) Sanatçıların özgün eser verme çabasında olmamalarından

E) Edebiyat dünyasında şöhrete kavuşan eserlerin kısa sürede unutulmalarından

 

21. Yeni, kolay yaratılamadığı gibi kolay da anlaşılamaz. İlk duyduğunuzda sizi sarıveren şiirlerden çekininiz. Gerçekten güzel değildir onlar, güzellikleri yeni değildir. Böyle şiirler sizin eskiden beri bilip de sevdiğiniz şiirlerin havasına bürünerek kendilerini beğendirmişlerdir.

Parçaya göre aşağıdakilerden hangisini söylemek doğru değildir?

A) İnsan, ilk okuduğunda ilgisini çeken şiirleri "yeni" olarak değerlendirmemelidir.

B) İlk okuyuşta güzel bulunan şiirler, eskiden sevdiğimiz şiirlere benzer.

C) Okunduğunda kolaylıkla anlaşılan şiirler "yeni" değildir.

D) İnsanın, okur okumaz kendisini kaptırdığı şiirler "yeni şiir" dir.

E) "Yeni şiir" uzun ve zorlu çalışmalarla ortaya konur.

 

22. – Ölçü ve uyak, şiiri dağınıklıktan kurtaran; bir düzene, disipline sokan olanaklar arasındadır. Bu şekilde bir sınırlama şiiri kuralcı bir duruma getirebilir. Ancak Türk şiirinden ve Batı'dan bildiğim güzel, yüce şiirler ölçüyü, uyağı boşlamamış şiirlerdir. Saplantı derecesinde olmamak şartıyla ölçü, uyak yararlıdır diyorum.

Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabilir?

A) Ölçü ve kafiyeye bağlılığın şair için ne gibi sakıncaları vardır?

B) Son dönemde Türk şiirinde başarılı bulduğunuz  örnekler var mı?

C) Ölçü ve kafiyeye uymadan başarılı olmuş şairler var mıdır?

D) Şair, şiirde birtakım kurallara uymak zorunda mıdır?

E) Şiirde ölçü ve kafiyenin önemi konusunda ne düşünüyorsunuz?           

 

23. Bir heykeltıraş için heykelini beyaz veya kırmızı mermerden yapması ne ise, şair için de şiirin konusu ancak o kadar önemlidir. Şiirin konusu asıl şiirle hiç ilgili değildir. Fakat bir sessiz harfi yerinden oynatacak olsak şiirin düzeni, bütünlüğü derhal hem de tamamıyla değişir; iskambilden kule gibi altüst olur.

Parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanat eserinde konu da anlatım kadar önemlidir.

B) İşlenen malzeme yönüyle heykel ile şiir arasında benzerlik vardır.

C) Şiirde önemli olan konu değil, konunun işleniş biçimidir.

D) Kalıcı olmak isteyen sanatçı, konu seçiminde titiz davranmalıdır.

E) Sanatçının yaratma gücü işlediği konu ile sınırlıdır.

 

24. Yazılanları doğru okumak dilimizde bir türlü çözümlenememiş bir meseledir. Yazım kılavuzlarımızda bir uzatma işareti vardır. Dilimiz ne kadar özleşse de içinde uzun sesli bulunan pek çok kelimeyi hâlâ kullanıyoruz: "bahâne"miz var, "kestâne"miz var. Uzatma işareti gibi bir kolaylığımız olduğu halde, içinde uzun sesli bulunan yüzlerce kelimeden bu işaret esirgenmiştir. Sadece bu yüzden öğretmenler zamanlarının bir bölümünü söyleyiş hatalarını düzeltmeye ayırıyor.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Türkçede, yazmanın ve okumanın zorluklarından

B) Yazıda, uzun seslileri belirtmek için uzatma işareti kullanılmamasından

C) Uzun sesli içeren sözcüklerin, Türkçede hâlâ kullanılmasından

D) Yazarlarımızın yazılarına gereken özeni göstermeyişinden

E) Türkçede yazım kurallarının yerleşmemiş olmasından

 

25. Hepimizde geçmişin izi vardır. Yüzyılların bıraktıkları, öğrendiklerimiz içimizde yer etmiş, benliğimize işlemiştir. Ancak bir yandan da hepimiz, istesek de istemesek de, yaşadığımız günlerin çocuklarıyız. İçimize bakar içimizi incelersek çağımızın bütün özelliklerini değilse de çoğunu içimizde bulabiliriz.

Parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanlar, geçmişin izlerini kolay silemezler.

B) Geçmişi değerlendiremeyen insan, yaşadığı günün de farkında değildir.

C) İnsanın kişiliği, geçmişin ve yaşadığı çağın etkileri ile biçimlenir.

D) İnsanlar hiçbir zaman içlerinden geldiği gibi yaşayamaz.

E) Geçmişte yaşananların, insan için ayrı bir önemi vardır. 

 

26. Son bir iki yıldır gazetelerimizde kitap tanıtma yazısı yazan eleştirmenler, roman için yeni bir ölçüt yarattılar: "Roman dediğin bir solukta okunup bitirilebiliyor mu, akıcılığı var mı?" Roman, insanı hop oturtup hop kaldırmalı yani. Acaba sonu nasıl olacak diye meraktan çatlatmalı; bir başladın mı, artık elden bırakamayasın. Kendilerine bir gerekçe de bulmuşlar: Yazarlığın ilk koşulu, okutabilme yeteneğidir, diyorlar. Gerçekten, "okunabilir olmak, okutabilme yeteneği" nedir acaba?

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Ülkemizde, sanat yapıtlarının değerini ortaya koyabilecek eleştirmenlerin yokluğundan

B) Sanat yapıtlarının hak ettiği ilgiyi görmemesinden

C) Romanlarda üslup ve anlatımın değil, konunun ön plana çıkarılmasından

D) Romanlarda, günlük yaşamın konu edilmemesinden

E) Romanların değerinin ilgi çekiciliğine göre belirlenmesinden

 

27. Avcıları sevmem. Düşünüyorum, ava gitmekten hoşlananlar arasında dostum, arkadaşım diyebileceğim kimse yok. Eskiden vardı, bozuştum onlarla. Avcı oldukları için mi? Hayır, başka sebeplerle, iyi birer insan olmadıklarını, bencil olduklarını anladım. Avdan ve öldürmekten hoşlanmaları da bencil olmalarından gelmiyor mu zaten?

Yazar parçada aşağıdakilerin hangisine değinmemiştir?

A) Av meraklılarını sevmediğine

B) Dostları arasında av meraklılarının olmadığına

C) Kimi dostlarıyla, avcı ol malan yüzünden arasının açıldığına

D) Avcıların kendilerini düşünen insanlar olduğuna inandığına

E) Bencil insanların, avlanıp öldürmekten hoşlandıklarına

 

28. Kent dolaşmaları çok sevdiğim bir uğraş. Çok da yararlı. Ama gitgide zorlaşıyor bu iş, Çünkü benim, dolaşmayı sevdiğim semtlere gidebilmem için taşıtlara binmem gerek. Kaldırımlarda arabalar dolu, yayalara geçit yok. Taşıtlar adam almıyor. Belli bir otobüsü bir durakta bekliyorum. Fakat bazen bir saat otobüs beklediğim oluyor. Gitmek istediğim yerlere başka türlü gitmem mümkün değil.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Şehri dolaşırken güçlüklerle karşılaştığına

B) Kenti dolaşmanın eski yıllara göre güçleştiğine

C) Şehrin farklı yerlerini gezmeyi çok sevdiğine

D) Kentin nüfusunun geçmişe göre çok arttığına

E) Şehirde otobüslerin düzenli işlemediğine

 

29. Ne zamandır okuyamıyorum; şöyle dilediğim gibi okuyamıyorum. Hep ya bir kitap ya bir dergi var elimde; yalnız göz gezdiriyorum, işte o kadar. Büyük bir kitabı, uzunca bir yazıyı okuyamıyorum. İlgilensem bile sonraya, bir başka zamana bırakıyorum. Üşenme çöktü bana; okumaya üşenme, yazmaya üşenme…

Yazar bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Okuma ve yazma konusunda bir tembellik yaşadığına

B) Okumak için zamanının olmadığına

C) Okumak amacıyla eline aldığı yazıları, bir göz atıp bıraktığına

D) Başladığı uzun bir yazıyı sonuna kadar okuyamadığına

E) Bir şeyler okumak istediği halde okuyamadığına

 

30. Öğretmenlikten, okul ödevlerini incelemekten fırsat buldukça şiirle uğraşırım. Genellikle geceleri çalışmam. Gündüzleri çevrem nasıl olursa olsun çalışırım. Çalışma yerim öğretmenler odası, bir köşe ya da kahvehane olabilir. Sessizlik istemem ve aramam. Bu galiba bir alışma meselesi. Şiir çalışmalarını yaptığım kâğıtlar, mutlaka öğrencilerimin bir yüzünü kullandığı ödev kâğıtları olmalı. Dışarıda isem elime ne geçerse onunla yazarım; ama evde isem masama otururum, kendi kalemlerimle şiirlerimi yazarım.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Şiirlerini yazmak için özel şartlar aramadığına

B) Bir yüzü kullanılmış kağıtların arka yüzlerini kullandığına

C) Mesleğinin şairliğini olumsuz yönde etkilediğine

D) Gürültülü yerlerde bile rahatsız olmadan çalışabildiğine

E) Günün her anını şiire ayıramadığına

 

31. "Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!

Bu dizede geçen altı çizili sözcükteki ses olayının benzeri aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Gelecek cuma günü tatil başlıyor.

B) Kendisine yapılanlara çok içerledi.

C) Çocuk bir anda kendini boşlukta hissetmiş.

D) Daracık evde 8 kişi vardı. 

E) Çocuklar, bahçede saklambaç oynuyorlardı.

 

32. Nehir yatağındaki kayalar öylesine sıklaşıyor ki, bir süre sonra geçit vermez oluyor. Nasıl geçeceğimizi düşünüyorum. Bağrış çığrış yanında, kahkahalar, şarkılar inletiyor bu ürkütücü vadiyi. Nehrin iki yanındaki kara kayalarda çağlayanlar beliriyor. Kayaların ürkütücülüğü yok oluyor; tersine, öyle bir güzelleşiyor ki… İnsan nereye bakacağını şaşırıyor. Yolumuzun üstüne kayadan bir adacık çıkıyor.

Bu parçanın anlatımında, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Açıklama

B) Tanımlama

C) Öyküleme

D) Betimleme

E) Karşılaştırma

 

33. Aşağıdaki yargılardan hangisi genelleyici bir değerlendirme değildir?

A) Çocuğun başarısında, başka hiçbir faktör aile kadar etkili değildir.

B) Televizyon, insanların düşünme gücünü olumsuz etkiler.

C) Gençler sanat değeri taşıyan yapıtlar yerine, macera romanlarını tercih ediyorlar.

D) Söz dağarcığı zengin olan kişilerin kendilerini çok kolay anlatabildikleri kanıtlanmıştır.

E) Belli bir eğitim almadan, kimse sanatçı olamaz.

 

34. Şiirselliğin özsuyunda eritilmemiş düşünce, şiirin kanadını kırar, rengini sarartır, dahası soluğunu tıkar. İyi şair bu gerçeğin farkındadır.

Bu sözler aşağıdakilerden hangisi ile sürdürülmelidir?

A) Toplumun çektiği acıları benliğinde hisseder.

B) Dili salt bir duyuru, mesaj aracı olarak kullanmaz.

C) Dil kadar konu seçimine de önem verir.

D) Şiirde günlük dili kullanmaya çalışır.

E) Toplumdan aldığını yine topluma verir.

 

35. (I) Çağdaşlarının inançlarına ve kaygılarına taban tabana karşı olan Mallarme'nin çabaları, tüm edebiyat alanını düzene koymaya yönelmişti. (II) Onun hiçbir bilime dayanmadan, salt kendi sanatının derinliklerine inerek hayli soyut, kimi bilimlerin kuramlarına çok yakın bir anlayışa varmış olması dikkate değer. (III) Düşüncelerini açık seçik ortaya koymaktan tiksinirdi o. (IV) Ama ben, onun eğilimlerini süzgeçten geçirmeğe çalışırken onları kendime göre değerlendirme pervasızlığından çekinmiyordum. (V) O, edebiyatı dil biçimlerini ışığa çıkarma, onları düşüncelerde yaşatma olarak değerlendiriyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde Mallarme'ye ait bir özellikten söz edilmemiştir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

36. Okurların çoğu ağırbaşlı yazarlardan hoşlanır. Onlardan öğrendikleri, öğrenecekleri varmış… Somurtun, yüksekten atın; sizde gerçek bir büyüklük sezerler. Gülmeye, güldürmeye kalkmayacaksınız; ciddilikten nasibiniz yok derler de önemsemezler dediklerinizi. Sizin o söylediklerinizi düşündüğünüze de inanmazlar. Alay ediyorsunuz diye düşünürler. Alayın, eğlencenin altında sahiden bir düşünce olur mu hiç, derler. Şöyle yukarıdan alarak konuşun, bilimsel ifadeler kullanın. Söylediklerinizin manası olmasa da karşınızdakiler saygıyla, hayranlıkla dinler.

Yazar, bu parçada okuyucularla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Ciddi bir üslupla yazılan yazıları beğendiklerine

B) Ciddiyetten uzak yazıları önemsemediklerine

C) Okudukları yazılardan yeni bilgiler öğrenmek istediklerine

D) Bilimsel terimler kullanmanın anlaşılmayı kolaylaştırdığına inandıklarına

E) Okuduklarını, içeriğine göre değil, anlatımına göre değerlendirdiklerine

 

37. Makale gazetecilikle doğmuş, gazetecilikle birlikte gelişmiş bir yazı türüdür. Belli bir konu ile ilgili düşünceler ortaya koymak amacıyla yazılır. Konusu ne olursa olsun bir gazete makalesinde, yazar okurların düzeyini düşünmek zorundadır. Yazısını okunabilir kılmanın yollarını arayacaktır. Çünkü makalede ana öge düşüncedir. Bu düşünceyi geniş kitlelere indirme, onlarla iletişim kurma ustalık isteyen bir iştir. Düşünce soyuttur. Soyutu somuta dönüştürme, böylece öne sürülen savı inandırıcı kılma makale yazarının göz önünde bulunduracağı önemli noktalardan biridir.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?

A) Makale yazarı, seslendiği kitlenin düzeyine göre mi yazmalıdır?

B) Makale yazarının amacı nedir?

C) Makalede düşüncenin yeri nedir?

D) Makale yazarı, niçin nesnel olmak zorundadır?

E) Düşüncelerini kanıtlamak isteyen makale yazarı ne yapmalıdır?

 

38. Toplumları oluşturanlar bireylerdir. Bireyleri büyük sanat yapıtları etkiler. Böyle eserler, toplumun gelecekteki yönünü belirler. Toplumların uygarlık bakımından yükselmeleri çağları değiştirdiğine göre toplumları etkileyebilen büyük yapıtların çağların tutsağı değil öncüsü, yol göstericisi olması gerekir. Çağının fotoğrafını veren yazar başarıya ulaşmış saymamalı kendini. Böyle bir eser çağın kapanmasıyla birlikte kaybolup gider.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşadığı çağı anlatan sanatçı, o çağın sorunlarıyla ilgilenir.

B) Değişen yaşam koşullan ve teknoloji, sanatı da etkiler.

C) Toplumu geliştirmek isteyen yazar, onun bir adım önünde olmalıdır.

D) Sanatçının kalıcılığı yaşadığı toplumu yansıtmasına bağlıdır.

E) Kimi sanatçılar, yaşadıkları devirle birlikte yok olur.

 

39. – Hayır, onu ne kadar sevdiğimi yıllarca söyledim durdum. Şairin keyfine karışmam; vezni, kafiyeyi ister kullanır, ister kullanmaz. Ama bir şiiri vezinsiz, kafiyesizdir diye ille yeni bulanlardan da değilim. Ben yaptığım işe duygularımı karıştırmam. Bir ürün güzelse onun kimin tarafından yazıldığı benim için hiç önemli değildir.

Yukarıdaki parça aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir cevaptır?

A) Bu şair hakkındaki sözlerinizi, onu sevmediğiniz için mi söylediniz?

B) Şiirde ölçü ve kafiye sizin için çok önemli mi?

C) Bu sözlerle ölçüsüz, kafiyesiz şiirleri kötülemek mi istiyorsunuz?

D) Yeni şiirin ölçüsüz ve kafiyesiz olmadığını mı söylüyorsunuz?

E) Yazılan yeni şiirleri hiç mi beğenmiyorsunuz?

 

40. Mutsuzluk ve yazarlık; ikisi arasında bir bağ var mı? Evet var, ancak otomatik bir ilişki değil bu. Ne de öyle bire bir örtüşmedir söz konusu olan. Mutsuzluğun, yazarın kendisine bir hayrı dokunur mu? Bu tartışılır elbette; ancak edebiyatın mutluluktan hoşlanmadığı ortada. Yola çıkış noktası mutluluk olmadığı gibi, varmak istediği yer de orası değil, edebiyatçının. Zaten kimsecikler garanti edemez çabalarının sonunda mutlu sona ulaşacağını. Gökten düşen elmalar yok edebiyatta ne de çıkılacak bir kerevet.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmaktadır?

A) Mutsuzluk temasının günümüzdeki eserlerde sık işlendiği

B) Edebiyatta mutlu sonlara yer verilmediği

C) Kimsenin mutlu olmak amacıyla kitap okumadığı

D) Mutluluğun her dönemde edebiyatın önemli temalarından olduğu

E) Mutluluğun ulaşılacak bir hedef olmadığı

 

CEVAP ANAHTARI

1-D  2-B  3-C  4-E  5-D  6-B  7-D  8-D  9-D  10-A  11-C  12-A  13-B  14-D  15-B  16-C  17-B  18-C  19-E  20-C  21-D  22-E  23-C  24-B  25-C  26-E  27-C  28-D  29-B  30-C  31-B  32-D  33-D  34-B  35-D  36-D  37-D  38-C  39-A  40-B


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir