YGS Türkçe Deneme Sınavı-45

1. Okumak özgürlüktür ve okuma alanınız ne kadar genişse içinizde yeşeren renklerin tonları da o kadar çeşitlenir.

Bu cümledeki altı çizili sözle, okumayla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kişinin her düşünceyi hoşgörüyle karşılamasını sağladığı

B) Gerçeği kişiye farklı açılardan gösterdiği

C) Unutulmuş birçok bilgiyi kişiye hatırlattığı

D) Olumlu kararlar almada kişiye kolaylık sağladığı

E) Kişinin duygu ve düşünce dünyasına zenginlik kattığı

 

2. (I) Hayatın özünü oluşturan hüzün, öykülerin tümünde baskın. (II) Ancak bu hüzün, okuyana bir mesaj verme kaygısı olan bir hüzün değil, farklı bir hüzün. (III) Hayatın merkezinde olan, hepimizin bir şekilde kenarından köşesinden parçası olduğumuz bir hüzün. (IV) Yapıt, anlatılan her hikayenin içine okurunu taşıyabilen, okuru öykünün kahramanı ile özdeşleştirebilen bir biçimde yazılmış. (V) Sanatçı, birbirinden farklı karakterlerin iç dünyalarını derinden hissedip dile getirmiş.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yapıtın etkileyici olduğundan söz edilmiştir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

3. Ünlü eleştirmen, ödül alan birçok romanda dil yanlışlarına rastladığını ve bunların iyiden iyiye çoğaldığını belirtti. Alanında duayen olmuş kişilerin ve seçici kurulların, "Af edersiniz, biz bunları görmedik." sözleriyle dili enkaz hâline getirmesinin hoş görülemeyeceğini ifade etti. Kimi sanatçıların, dil yanlışlarını özgünlükle açıklamasının hiç kimsede güzel bir çağrışım bırakmayacağını söyledi.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

4. UNESCO'nun listesinde bulunan ve Vltava Nehri'yle iki yakaya ayrılan Prag'ın, iki yakasını birbirine bağlayan birçok taş köprü bulunuyor; bunların en ünlüsü 13. yy. da yapılmış olan Charles Köprüsü'dür.

Bu cümlede aşağıdaki tamlamalardan hangisi yoktur?

A) Sıfat tamlaması

B) Belirtisiz ad tamlaması

C) Takısız ad tamlaması

D) Zincirleme ad tamlaması

E) Belirtili ad tamlaması

 

5. (I) Salâh Birsel, özgün dili ve anlatımıyla öne çıkan araştırmacı bir düşün ve yazın adamıdır. (II) Yazılarında var olanla yetinmeyip sözcük üreticisi de olan Birsel bize yeni anlatım olanakları sunuyor. (III) Bazen de ince elenip sık dokunmuş ilginç bilgilerle karşımıza çıkıyor. (IV) Sözcüklerle bir dünya kurmada o kadar başarılıdır ki anlattığı kişi ya da dönemi hafızanızda tam olarak canlandırırsınız. (V) Türkçenin büyük ustası "Denemelerimin kahve söyleşileri gibi daldan dala konmasını ve başladığı yerde değil, başlamadığı yerde bitmesini severim ama bunu her zaman başardım da diyemem." sözleriyle ne kadar mütevazı olduğunu da gösterir.

Salah Birsel'in anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, biçem özellikleriyle dikkat çektiği vurgulanıyor.

B) II. cümlede, kendine has sözcükler oluşturarak dilin gelişimine katkıda bulunduğu dile getiriliyor.

C) III. cümlede, bilgileri yoğun bir anlatımla ortaya koyduğu söyleniyor.

D) IV. cümlede, betimlemelerinin son derece gerçekçi olduğu vurgulanıyor.

E) V. cümlede, alıntı yoluyla alçak gönüllü biri olduğu anlatılıyor.

 

6. Montaigne, Rönesans'ın getirdiği yeni yaşam düzeninin sesidir, o düzenin ortaya koymak istediği insanın örneğidir. Bu yönden dile getirdikleri, düşünsel ve söylemsel açıdan yenilikçi bir öz içerir. Düşünsel donmuşluğu, kalıplaşmayı kırmayı; düşünceyi halka indirmeyi amaçlar. İletişimi, düşünce alışverişini seçkinlere özgü olmaktan kurtarmak ister. Anlatımı yalınlaştırmayı, her türlü özentiden, süsten arındırmayı amaçlar.

Bu parçada Montaigne'den yola çıkılarak Rönesans'ın getirdiği yeni yaşam düzeninin sesi olmayan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) Özgün bir bakış sergilemez.

B) Yerleşik kuralların boyunduruğu altındadır.

C) Seçkin bir kitleye seslenmeyi amaçlar.

D) Geleneksel anlatım biçimlerinden kaçınır.

E) Anlatımda anlaşılır olmayı önemsemez.

 

7. Sahaflarda karşıma çıkan kitapların öncelikle ilk sayfasına, hani yalnızca kitap ve yazar adının yazılı olduğu o boş sayfaya bakarım, gizliden gizliye. Kendimi birinin özel alanına adım atmış gibi hissederim. Perdeyi aralayıp içeri göz atıyormuşum duygusu uyanır içimde. O ilk sayfada çok kez bir notla karşılaşmışımda. Bir dosta hediye edilen bilmem kaç yıl öncesinden kalma bir kitaptır elimde tuttuğum. Ama çoğunlukla sevgi sözcükleriyle karşılaşır insan. En çok onlar hoşuma gider. Karşıma çıkan o notlar ne kadar eskiyse o denli ilgimi çeker. Sayfalarda sarının tonu arttıkça içimdeki keşfetme isteği de artar. Hemen ardından, sayfaları koklama dürtüsü belirir. Ve işte beni içine çekip alan o hoş mu hoş kokuyu duyunca kitaptan aldığım tat vazgeçilmez bir boyuta ulaşır.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yinelemelere başvurulmuştur.

B) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümlelere yer verilmiştir.

C) Anlatıcı duygularını yansıtmıştır.

D) Deyimlere başvurularak anlatım güçlendirilmiştir.

E) Kişileştirmeye başvurulmuştur.

 

8. Öykü, uzunca tasarım süreci gerektirmez. Öyküdeki çoğu şey yazarken ortaya çıkar, kurulur, biçim alır. Roman gibi değildir. Bilgi havuzlarına girip girip çıkmazsınız. Başka kaynaklara gitmenize, çeşitli okumalara gerek yoktur. Yaşamdan süzülüp gelenlerle yazarın duygu ve düşüncelerinin çatışmasının kıvılcımından doğar öykü. Öyküyü, yaşantıyı karşılayan yazı biçimi olarak nitelendirmek isterim. Öykü, yazarın duygu ve düşünce haritasının her köşesiyle ilintilidir.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Kısa bir zamanda oluşma

B) Geniş bir araştırma gerektirmeme

C) İzlenimlere dayalı olma

D) Öykücünün iç dünyasını bütünüyle yansıtma

E) Yeni duyumsamalara yöneltme

 

9. Kimi acıya, kedere, hüzne takılan; kimi sevinçle, umutla geçen olayları yaşar insanoğlu. Üzerinden zaman geçince acı tatlı tüm yaşananlar anı olur, anlatılır gülümsemeyle. Önce çocuklar, sonra torunlar dinler büyüklerinden anıları bir masal tadıyla. Her insanın yaşamında biriken ne çok anı vardır! Her ne kadar yaşanan an önemliyse de yaşanılan zamanlar da çocukluktan, gençlikten renkler, tatlar taşıdığı için önemli gelir bize. Kaçamayız anılardan; mutlaka bir sohbette, konuşmada, söyleşide yeri gelince anlatma gereği duyarız. Kimi insan daha çok yaşar anılarıyla. İçinin bir yanı hep anılara dönüktür. Çocuklar da yaşlandıklarında anlatacakları nice anıları biriktirirler belleklerinde, sonra çıkıverirler belleğin odalarından, anı olup buluşurlar insanlarda. Bir öyküyü, masalı dinler gibi okuruz sonra yazılan anıları. Edebiyatın bir anda ilgi alanına da girmiş olur anılarımız.

Bu parçada anılarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Bazı insanlarda daha derin etkiler oluşturabildiğine

B) İyi ya da kötü hepsinin belli bir zaman sonra insanda hoş bir duygu bıraktığına

C) Yazınsal bir türe kaynaklık ettiğine

D) Zamanı ve yeri geldikçe birileriyle paylaşma isteği duyulduğuna

E) Çoğu zaman yaşama sevinci vererek insanı hayata bağladığına

 

10. İyi eleştirmenin hedefi, yazdıklarıyla, cılız dereleri coşkun nehirlere dönüştürmek olmalıdır.

Bu cümleye göre iyi bir eleştirmende olması gereken özellik aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazın dünyasının düzenleyicisi konumunda olması

B) Sanat yapıtlarını tarafsız bir gözle değerlendirmesi

C) Yapıtların hep olumlu yönlerine işaret etmesi

D) Tanınmamış, gelecek vadeden sanatçıları desteklemesi

E) Kendi eleştiri anlayışını oluşturması

 

11. Sonuncu'da Selami Harici Bey ile tanıştırır bizi Tahsin Yücel. Sorbonne Üniversitesinde felsefe okumuş kahramanın en büyük tutkusu, Serencam adlı bir roman yazmaktır. Yazacağı ilk ve son kitap… Roman kahramanı, yazma süreci boyunca çalışma odasından çıkmayarak 40 yılda bitirir sevgili Serencam'ını. 27000 sayfalık, sadece ilk kelimesi büyük harfle başlayan, hiçbir özel isim kullanılmayan, kitabı sonlandırmak için kondurulmuş noktadan başka noktalama işareti bulunmayan bir dev yapıt çıkar ortaya ve tek nüsha olarak basılır. Ancak kimse içinde ne olduğuyla ilgilenmez Serencam'ın. Gözler sadece onun büyüklüğünde, cildinin harikalığında, işçiliğindeki zarifliktedir. Görmek için kapısında kuyruk olur insanlar. Artık kimsenin ne anlattığıyla ilgilenmeyip etrafında döndüğü bir nesnedir Serencam.

Bu parçada Sonuncu adlı yapıtıyla Tahsin Yücel'in okurlarla ilgili olarak vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yapıtların anlam boyutunu göz ardı edip biçimiyle ilgilenmeleri

B) Kitapların bütünselliğiyle ilgilenmemeleri

C) Alışılmışın dışındaki yapıtlara gereğinden fazla ilgi göstermeleri

D) Kendi kişisel düşüncelerinden çok kitlenin eğilimlerine uygun hareket etmeleri

E) Popüler yapıtların aldatıcılığına kendilerini kaptırmaları

 

12. (I) İlk bakışta bu tarihî köşkün bir hükümdara yakışır görkemde bir yer olduğu hissediliyor. (II) Mobilyalara bakarsanız onların müzik aletlerini andırdığını fark edersiniz. (III) Tavana baktığınızda son derece görkemli süslemeler görebilirsiniz. (IV) Bu süslemeler karmaşık gelebilir. (V) Bu yapılarda birçok tarz kullanıldığını unutmayalım. (VI) Köşkün merdivenlerinden inerken buranın ne kadar görkemli olduğunu düşünürsünüz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, öğelerinin sıralanışı yönünden benzerlik göstermektedir?

A) I., II., III.   B) I., III., VI.   C) II., III., VI.   D) III., IV., V.   E) IV., V., VI.

 

13. Onun şiiri, kendine has duyarlılığı, rengi ve sesiyle yeni bir imgelem dünyasıyla çoktan yerini almıştır şiir coğrafyamızda. Kargaşayı dile getiren bir şiiri vardır onun. Birden bir leopar, birden bir üzgün pencere, bir gam vakti, bir kalender, bir lirik aşk karşılayıverir sizi. Şaşırır ve silkelenirsiniz rahat koltuklarınızda bir deniz kazasına uğramış gibi. Okurla olan ilişkisinde bazen okuru uzağına iter o, bazen de okur onunla birlikte yazıverir bir şiiri. İç çekişlerini, ürpertilerini, korkularını, gurbetini dizelere dökmüştür. "Sözcüklerin de kederini gördüm." diyen tavrı şiirlerinde ayrılık, özlem, acı olarak yankı bulmuştur.

Bu parçadan sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Herkesten farklı bir şiir dünyası vardır.

B) Konu alanı çok boyutludur.

C) Okurla ilişkisi değişkendir.

D) Anlatımında hüzünlü duygular ağır basmaktadır.

E) Kaçış ve arayış duyguları içindedir.

 

14. Gerçekte, —-. Bu gerçeğin ayırdında olmadığımız için, bir yazarın ele aldığı konu hepimizi çarpabilir. Şaşkına çevirebilir. Bu konuyu hiç bilmediğimizi, daha önce okumadığımızı düşünürüz. Ancak edebiyat tarihi bunun böyle olmadığını ortaya koyar. Söz gelimi Kafka, Dönüşüm'de Samsa adlı bir karakterin bir sabah böceğe dönüştüğünü yazmıştır. Bu o güne kadar karşılaşılmayan bir konu gibi görülmüş ve Kafka edebiyatın burçlarına yerleşmiştir. Halbuki Dostoyevski Kafka'dan elli yıl önce kimi yapıtlarında "İnsan mıyım, yoksa böcek mi?" sorularını sormuş ve bu sorunun yanıtlarını değişik yapıtlarında ortaya koymuştur. O hâlde —-.

Bu parçanın hem başına hem sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) bazı yapıtlarını iyice incelemeden anlaşılmazlıkla suçlamak doğru bir yaklaşım değildir

B) yapıtların sadece yaşanmışlıkları dile getirmesi onların okunurluğunu artırmaz

C) yazınsal yapıtları eleştirel bir gözle okumak gerekir

D) yazın alanında yeni diye düşündüğümüz her şey geçmişte ele alınmıştır

E) her yazar elinden geldiğince estetik kaygıları göz ardı etmemeye çalışır

 

15. (I) Sanatçı, üretkenliğini her yıl birden çok kitap yayımlayarak ortaya koyuyor. (II) Sanırım kitap yayımlama noktasında yarışacağı çok fazla yazar yok edebiyatımızda. (III) Çok yazmak, çok eser yayımlamak yaşanılan süreç içinde niteliksel birtakım düşüşleri beraberinde getirebilir. (IV) Yazarın her yeni kitabını okumaya başlarken ister istemez bunları düşünürüm. (V) Ama bu yazarımız her yeni kitapta kendini yenilemeyi başarıp çok yazarak da niteliğin korunabileceğini göstermiştir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir endişe, kaygı dile getirilmiştir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

16. Birçok dilde çevirileri olan sanatçının romanları için birçok tanıtma yazısı yazılmıştır ama roman dünyasına yönelik oylumlu bir araştırma yapanlar ve yapıtlarının benzerini arayanlar onun benzerinin yine kendisi olduğunu görmüşlerdir.

Bu cümlede altı çizili sözle anlatılmak istenen özellik aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yetkinlik

B) Ulusallık

C) Kapalılık

D) Özgünlük

E) Sıradanlık

 

17. Aşağıdakilerin hangisinde verilen cümle, ayraç içindeki kavramın anlamını içermemektedir?

A) Dünya edebiyatında romanın en önemli karakterleri orta sınıftan seçilirken bizde bu sınıf çok ilgi görmemiştir. (karşılaştırma)

B) Eleştirmenler, bu yazarın yapıtlarının özelliklerini daha iyi anlamak ve ulusal edebiyattaki yerini saptamak için bu çalışmayı hazırladı. (amaç)

C) Yazarın, kendine özgü bir mizahı ve tartışmacı üslubu, yazılarında başarıyla kullandığı görülmektedir. (beğeni)

D) Bu eleştirmenin eleştiri ve sanat anlayışının zaman içinde geçirdiği değişimleri anlamak için yazınsal kimliğindeki istikrar ve dalgalanma dönemlerini saptadık. (koşul)

E) Şairin sanat birikimi edinmesi, kova kova su taşıyıp büyük bir sarnıcı yıllarca uğraşarak yavaş yavaş dolduran kişinin durumuna benzer. (somutlama)

 

18. Ben bir kitabı konuşur gibi okumayı severim, bu sebeple vurgular, duraklar benim için önemlidir. Özellikle virgülün doğru kullanılmamasından dolayı çektiğim sıkıntılar hemen her kitapta tekrarlanır. Bu kitapta da yine aynı sıkıntılı süreci sık sık yaşadım. Yazarın dili ne olursa olsun, çevirmenin ve düzeltiyi yapanın bu detaylara dikkat etmesi gerekiyor. Söz gelimi Fransız bir kadın yazarın yaşamının anlatıldığı yapıtta yer alan şu cümlede: "Julie de Lespinasse'ın yaşamı kısa, ıstıraplı ve karmaşıktı, bu insanları bir araya getirme konusundaki olağanüstü yeteneğini daha da çarpıcı kılar." deniyor, "bu insanları" mı, hangi insanları? Bu dediğin aslında kadının yaşamı değil mi, nerede o zaman bu'dan sonra virgül? Ya da niye cümleyi daha farklı kurmuyorsun? Çok yoruluyorum böyle cümleleri okurken ne yazık ki.

Bu parçadaki okurun örnek vermesi,

I. Kanılarını somutlaştırmak

II. Anlamsal karışıklığın üstünü örtmek

III. Yorumlarını inandırıcı kılmak

IV. Başka okurların ilgisini kitaplara çekmek

düşüncelerinden hangileri içindir?

A) I. ve III.   B) I. ve IV.   C) II. ve III.   D) II. ve IV.   E) III. ve IV.

 

19. (I) Gündelik hayatın "doğal" akışında ne zaman bir "boşluk" bulsam omzumda emektar sırt çantam yollara düşerim. (II) Adını duyup da bir kez gidip görmediğimiz, öylesine uğradığımız yerlere giderim. (III) Çoğu zaman uzun yol otobüsü, kimi zaman da bir çift ray üzerinde bir kuğu gibi kayıp giden tren ya da metal kanatlı bir kuş alır götürür beni uzaklara. (IV) Gezi yazılarım bir paylaşma isteğinin ürünü yazılardır. (V) Bugüne değin olanaklarım ölçüsünde pek çok yer gezdim, pek çok insan tanıdım ve epey malzeme biriktirdim. (VI) Bu gezilerden edindiğim izlenimleri çevremdeki insanlarla hep paylaştım.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

20. (I) Bilimkurgunun bir alt türü olan siberpunk, ilk kez Bruce Bethke'nin 1983 yılında yayınladığı Cyberpunk adlı kısa hikâyesinde kullanılmıştır. (II) Sonrasında, yazar ve editör Gardner Dozois tarafından kullanılan terim, William Gibson ve Bruce Sterling gibi sanatçıların kullanmasıyla yeni bir edebî akımı tanımlayan bir terim hâlini aldı. (III) Temel olarak birey ile bu bireyin geleceğin teknolojisiyle yaşadığı sorunları, mücadeleleri konu edinir. (IV) Bilimkurgu eserlerinde teknoloji toplumla iç içe ve onun hizmetindeyken, siberpunk eserlerinde konu ne kadar geleceğin teknolojik dünyasında geçse de teknoloji birey için sorun oluşturur. (V) Siberpunk eserlerinde bilimkurgu eserlerinde olduğu gibi teknolojik ve geleceğe ait objeler veya terimler kullanılır ama burada kahraman bu teknoloji ile mücadele hâlindedir.

Siberpunk'un ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, ortaya çıkışıyla ilgili tanımsal bir bilgi veriliyor.

B) II. cümlede, sanatçıların çalışmalarıyla bir akım hâline geldiği söyleniyor.

C) III. cümlede, hangi konulara yöneldiği söyleniyor.

D) IV. cümlede, teknolojinin faydalarının göz ardı edilmemesi gerektiği belirtiliyor.

E) V. cümlede, bilimkurgu ile benzer ve farklı yönleri dile getiriliyor.

 

21. Bir kitabı okurken yazarın bir cümleden ötekine nasıl geçtiğine, hangi sözcüğü nerede kullandığına dikkat ederim. Yazarın, bölümleri birbirine nasıl bağladığı, böylece olayları nasıl bir bütün hâline getirdiği önemlidir benim için. Kişilerin davranışlarını ayrıntılar içinde nasıl verdiğine, diyalogları nasıl yoğunlaştırdığına özen göstererek okurum.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi yazarın, kitap okurken dikkat ettiği yönlerden biri değildir?

A) Sözcük seçimi

B) Kahraman seçimi

C) Kurgunun düzenlenme biçimi

D) Konuşmaların düzenlenme biçimi

E) Cümlelerin anlamca ve yapıca bağlanma biçimi

 

22. Kalem, bazen yazarken zamanından, mekânından taşar ;(I) çıkar gider. Yazı' (II)nın sonsuzluğuna açılır. Geri dönüp başka yere yazar; sonra onları siler ,(III) yeniden çizer. Hayatın akışından çok daha helezonik bir ekseni vardır. Ne kadar yazacağını ,(IV) ne kadar sileceğini kim bilebilir önceden …(V)

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

23. Kuşkusuz bir yazar için en büyük yetenek öz eleştiri yapabilmesidir, bunun da en kolay yolu, kendisini aşırı derecede önemseyerek dev aynasında görmemesidir.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Üstünlük belirteci

B) Kurallı birleşik sıfat

C) Yeterlik fiiliyle oluşturulmuş sözcük

D) Dönüşlülük adılı

E) Farklı türden eylemsiler

 

24. Kültürel altyapınız çocukluktan ve gençlikten bugüne kadar duyup okuduğunuz türküler, şiirler, halk hikâyeleri, masallar, fıkralarla oluşur. Sözlü gelenekle başlayan tüm bu birikimler zamanla dünya klasiklerine kadar gider. Bütün bu süreçlerden sonra yazılmış metinlerin sizin çektiğiniz sıkıntıları veya hissettiğiniz acıları yansıtmadığını düşündüğünüz anlar olur. Böylesi bir duyguya kapılınca o süreç sizi öykü, şiir yazmaya yöneltir. Şiirin lirizmi baskın gelir, şiire yönelirsiniz. Franz Kafka'nın "Şair olunarak şiir yazılır ama şair olmak şiir yazmayı gerektirmez." sözünü hatırlarsınız. Doğruluğuna inanırsınız. Ben şiire benzer şeyler yazmış olabilirim ancak şair değilim, sesi yankılanır içinizde.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Açıklama

B) Tanımlama

C) Öyküleme

D) Sezdirme

E) Tartışma

 

25. Onun düşünce ve duygu sarkacı, sürekli devinim içindedir. Bundan olacak, belirli bir inanca, bir düşünceye ya da öğretiye bağlı olduğu söylenemez. Kişiliği, davranışı üzerinde duranlar, bağlanmanın, önceden saptanmış, bağlayıcı, sınırlayıcı kuralların onun doğasına aykırı olduğunu vurgulamışlardır hep. Denemelerinin duygusal, düşünsel değişkenliğini de besbelli bununla açıklayabiliriz. Kurallarla sınırlandırmayan, kural tanımaz bir yanı vardır. Bunun için de terimsel anlamıyla eleştiri, ona uygun bir tür değildir. Çünkü yansızlık, nesnellik isteyen yazınsal bir türdür eleştiri. Oysa onun ozanlar, yazarlar, yapıtlar üzerine ürettiği birçok metin vardır. Ama bunlar ele aldığı yazarı ya da yapıtı bahane ederek kendi duygularını, izlenimlerini anlattığı yazılardır, daha doğrusu denemelerdir.

Bu parçada sözü edilen kişinin sanat anlayışını özetleyen kavramlar aşağıdakilerden hangisidir?

A) Özgünlük – Tepkisellik

B) Titizlik – Gerçekçilik

C) Aykırılık – Karşıtlık

D) Özgürlük – Öznellik

E) Geleneksellik – Üretkenlik

 

26. Seslerin harflere döndüğü yer, bir yeni dünyaydı okul. Siyah önlük, kurşun kalem, çanta, karatahta ve tebeşir… Haritalar, bugün bile bir giz gibi alır aklımı. Uzun kış gecelerinin masalları, şehirler, yollar, ırmaklar, dağlar, ovalar olarak sınıfın duvarında asılı dururdu. İlk yolculuklarımı, bu mavi, sarı, kahverengi, yeşil işaretler arasında yaptım ben, kirpiklerimle gidip kirpilerimle gelerek. Henüz üçüncü sınıftayken düşünce ufkumu açan bir sandık dolusu macera kitabını önümüze boşaltıverdi öğretmenimiz: Denizler Altında 20.000 Fersah, Tom Sawyer'in Maceraları, 80 Günde Devr-i Âlem, Kerem ile Aslı, Polyanna, Pinokyo… Şehrazat'ı ve Şehriyar'ı, Binbir Gece Masalları'nı çok sevdim. Jules Verne bendim. Robinson Crusoe değil, ben kuruyordum ıssız adayı.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Betimleyici öğelere yer verilmiştir.

B) Anılardan yararlanılmıştır.

C) Benzetme yapılmıştır.

D) Örnekler verilmiştir.

E) Okuyana ders verme amaçlanmıştır.

 

27. Şiirin halkla buluşma (I)diye bir derdinin olmadığını düşünen, şiire böyle bir sorumluk (II)yüklenmesine itiraz eden (III)seçkinci şair, görüşlerini açık ve somut bir dille ortaya koyarak "Şairin (IV)kimseye gereksinimi yoktur." deme cesaretini (V)gösterebilmelidir.

Bu cümledeki altı çizili sözcüklerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. sözcük, zarf fiil eki almıştır.

B) II. sözcük, birden çok yapım eki almıştır.

C) III. sözcük, sıra sayı sıfatıdır.

D) IV. sözcük, yönelme durumu eki almış belgisiz adıldır.

E) V. sözcük, gereklilik kipiyle çekimlenmiştir.

 

28. Sözlükler, bir dilin söz varlığını tespit etmenin yanında, "dil denen mucize"nin sırlarını sabırla gün ışığına çıkarmak için yazılır.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Belirteç

B) Bağlaç

C) Tamlayan eki almış birden fazla sözcük

D) Basit çekimli eylem

E) Belirtme durum eki almış sözcük

 

29. (I) Okuma serüvenimin merkezinde hep roman oldu. (II) Öykü ne yazık ki kıymetini çok geç anladığım ve açığı kapatmak için çaba harcadığım bir tür. (III) Fırsatım oldukça popüler kitaplardan uzak duruyorum artık. (IV) Yıllardır romanın o uzun ve sürükleyici tarzına alışkın olan ruhum kısacık bir metinde koca bir dünyayı yakalamayı başaran yetkinliğe hayran olmayı yavaş yavaş öğreniyor. (V) Öykünün insanı birden önüne katıp hızla derdini anlatan ve sonunda tadını damakta bırakarak okurun hayal gücünü daha aktif kılan hâlini daha çok seveceğim belki.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

30. Yazın, onu avucunun içine almış, bir dakika salıvermemiştir. Her düşüncesine, her duygusuna yazın karışmıştır. Yaşamını yönlendiren, duygularını ve düşüncelerini besleyen yazın tutkusunu daha çok deneme türünde ortaya koymuştur. Her yazdığını denemenin toprağında üretmiştir. Okuduklarının üzerinde bıraktığı etkiyi, düşüncelerine ve duygularına karışan yazınsal tadı, başkalarına duyurmak, iletmek istemiştir. Onda bir sevda hâline gelen denemelerinde sık sık dile getirdiği gibi, sevdiği, hoşlandığı bir şiiri dostlarına, arkadaşlarına okumayı ya da onlarla yazınsal sorunlar üzerine tartışmayı çok sevmiştir. Onun bu gereksinimini de yapısı, dokusu yönünden en iyi karşılayan tür, denemedir.

Bu parçanın bütününde sözü edilen yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşadıklarını anlatmayı ve tecrübelerini paylaşmayı ilke edindiği

B) Yazın'ın özellikle deneme türünün onda bir tutkuya dönüştüğü

C) Duygu ve düşüncelerini anlatmada yazınsal türleri bir araç olarak gördüğü

D) Yazınsal birikimlerini çevresindekilere aktarmaktan mutluluk duyduğu

E) Deneme türünün anlatımına renkli ve etkileyici bir ton kazandırmaya çalıştığı

 

31. Şiir, ne yazık ki en az çevrilen edebiyat türü. Bu, sadece zorluklarla ilgili de değil. Çünkü geçmişe baktığımızda Orhan Veli'den Bedri Rahmi'ye belli başlı şairlerimizin başta Fransız şairler olmak üzere sayısız şairin eserlerini çevirdiklerini görüyoruz. Demek ki sorun çevirinin imkânsızlığında yatmıyor. Belki mesele para, satışlar… 2011 'de Nobel'i almasına karşın insanların ellerinde Tomas Tranströmer'in şiir kitaplarıyla dolaştığını görmüyorum, muhtemelen şairler dışında şiirleri okuyan kimse kalmadığından. Büyük kayıp ama ne yazık ki gerçek.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?

A) Okurların şiire ilgisiz kalmasından

B) Şiir çevirisinin zor sanılmasından

C) Az sayıda şiir çevrilmesinden

D) Şairlerin, başka şairlerin şiirlerini okumamasından

E) Şiir kitaplarının, maddi sorunlardan dolayı az basılmasından

 

32. Yazdıklarımı karamsar bulanlar oluyor, buna katılmıyorum, sadece biraz karanlıklar. Özellikle son kitabımda karanlık değil, olsa olsa dumanlı bir atmosfer söz konusu diyebiliriz. Sislerin arasından sinyaller veren imgelerin peşinde koşuyorum yazarken. Bunu hoş bulan okurlar olduğu gibi zor ve haksız yere gereksiz bulanlar da vardır. Bazı okurlarım son kitabım için "Sen anlaşılmamak için yazıyor gibisin." demişti. Onları anlıyorum ama doğru değil bu. Elbette anlaşılmak istiyorum, anlaşıldığımı da düşünüyorum ama yazarken okur daha iyi nasıl anlayabilir, diye kendimi zorlamıyorum. Metinlere son şeklini vermeye çabalarken yeterince kesim yapıyor ve sadeleştirmeye gayret gösteriyorum. Sorun şurada başlıyor olabilir, kavramlarımız anlatmak istediklerime eksik ve yetersiz kalıyor. Bu eksiklikler yazar olarak da okur olarak da sorumluluğumuzu artırıyor.

Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yanlış anlaşıldığını düşündüğüne

B) Kendini anlatmaya çalıştığına

C) Öz eleştiri yaptığına

D) Anlatımını kendince biçimlendirdiğine

E) Seçkin bir okur kitlesini hedeflediğine

 

33. Söylediğiniz biçimde yazmak, karar vererek yaptığım bir şey değil, içgüdüsel bir eğilimle yazıyorum sanırım. Çok sonradan yazdıklarıma dönüp onları düzenliyor, bolca yontuyor, parçalıyor, yok ediyorum. Sonunda elimde kala kala 90 sayfalık bir şey kaldı işte. O sayfaların da bir kısmı boş. Yazdığım bir cümleyi anlamak için yeniden defalarca düşünüyorum. Anlayabilirsem en azından bir fikir yürütebilirsem, tamam diyorum kalsın. Ama "Saçmalamışım." dediğim çok sayıda metni de çöpe gönderdim. Kelimeleri art arda sıralarken cümlenin bitimine doğru yükselen bir ritim hissediyorum. Şiirsellik dediğiniz, böyle bir süreçten sonra ortaya çıkıyor.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Anlatımınızın nasıl oluştuğunu açıklar mısınız?

B) Dilinizi şiirselliğe sürükleyen nedenler nedir?

C) Yazma sürecinizi yönlendiren etmenler nelerdir?

D) Az ve öz yazmanız olumlu etkiler bıraktı mı sizde?

E) Sistemli çalışmak sizde bir prensip midir?

 

34. (I) Yetmişli yıllarda Berlin'de olmam büyük bir şanstı benim için. (II) Çok hareketli, canlı, cıvıl cıvıl bir dönemdi. (III) Brecht'in birbirinden güzel bütün oyunları sergileniyordu, ben de ilginç projelerde çalışıyordum. (IV) En heyecan verici olan şey ise izleyiciyle sahne arasındaki yoğun diyalogdu. (V) İzleyici, olumlu ya da olumsuz duygularını belli etmekten hiç çekinmiyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, ilgeç ek eylem alarak yüklem olmuştur.

B) II. cümle, sadece yüklemden oluşmuştur.

C) III. cümle, öge ortaklığı olmayan sıralı bir cümledir.

D) IV. cümlede, "ile" bağlaç görevinde kullanılmıştır.

E) V. cümlede, "izleyici" sözcüğü kökü yönüyle isimdir.

 

35. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yükleminde anlam kayması vardır?

A) Şiirle öykü kitapları bu fuarda ilgi görüyor.

B) Kimsesizlere, hep şefkat gösteriyor.

C) Bizimkilerle yakında bir araya geleceğiz.

D) Bu eşyaların hiçbiri kaybolmasın.

E) Yaptıklarıyla söyledikleri genellikle birbirini tutmaz.

 

36. Yazdığım metnin ne zaman (I)bitmesi gerektiğine nasıl karar (II)verdiğimi açıklayamıyorum. Bir his oluşuyor, metin daha fazla sözcük kaldırmaz oluyor, sanki bir cümle daha (III)eklense kıvamı kaçacak. O zaman kısa (IV)kesip kalemi bırakmam gerekiyor. Mesela beş yüz küsur sayfa (V)olan romanım üç bin sayfa da olabilirdi, (VI)ömrümce onu yazabilirdim. Metne bir yorgunluk vereceğini hissettiğim için bitirdim.

Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I. ve II.   B) II. ve III.   C) III. ve VI.   D) IV. ve V.   E) V. ve VI.

 

37. (I) Tarihsel gelişim ve süreklilik anlamında Türk öykücülüğü dünya öykücülüğüyle kıyaslandığında bence çok iyi bir yerde. (II) Ama çeviri sorunu nedeniyle öykücülüğümüz yeterince bilinmiyor. (III) Avrupa'da öykü gücünü yitirmiş durumda. (IV) Fransa'da yayımlanan tek bir öykü dergisi yok, diğer Avrupa ülkelerinde de öykünün on yıl önce öldüğü konuşuluyordu. (V) Öykü; Latin Amerika, Balkanlar, Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinde güçlenerek varlığını sürdürüyor.

Öykücülüğün durumunun ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, kişisel bir düşünce belirtilmiştir.

B) II. cümlede, bir durum, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.

C) III. cümlede, karşılaştırma vardır.

D) IV. cümlede, bazı saptamalardan söz edilmiştir.

E) V. cümlede, bazı coğrafyalarda giderek etkisini artırdığı söylenmiştir.

 

38. Carlos Fuentes'in Artemio Cruz'un Ölümü bana kaçınılmaz bir biçimde Tolstoy'un İvan İlyiç'irı Ölümü'nü hatırlattı. Bambaşka karakterler olsalar bile ikisi de ölüm döşeğinde ve beyinleri hatıralarının işgali altında, iki romanın da her satırı, okuma eylemi açısından mutlak konsantrasyon gerektiren cinstendir. Her iki yazarın, ölüme doğru yol alan kahramanının iç muhasebesini gözler önüne serdiği romanlarında, insanın, ölümü hayatın gerçek bir yüzü olduğunu bilmesine rağmen bunu hep başkasına uygun görmesinin en büyük hatası olduğuna dikkat çektiğini görüyoruz. Onların hikâyesini asıl farklı kılan; "ölüm"ü "başkalarının" değil, "benim ölümüm" bakışıyla ele almalarıdır.

Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Ortak bir tutum benimsemişlerdir.

B) Kişilerin kendilerini sorgulamalarına değinmişlerdir.

C) Anlatımları sürekli bir dikkat gerektirir.

D) Kişilerin yanılgısını dile getirmişlerdir.

E) Yerleşik yazın biçimlerinin dışına çıkmışlardır.

 

39. İnsanı insan kılan dilidir. Dille duyar, dille düşünür, düşündüklerimizi dille başkalarına iletiriz. Ancak dilin bu işlevine bakarak onu salt bir iletişim aracı sayamayız, iletişim aracı olmanın ötesinde çok yönlü bir güçtür dil. Bireysel ve toplumsal kimliğimizin kumaşı, içine doğduğumuz dilin tezgâhında dokunur. Söz gelimi bir Türk'ü bir Fransız'dan ya da İngiliz'den ayıran, kaşı gözü, boyu bosu, kısaca tensel görünümü değildir. Ayırıcı ölçüt, konuştukları dildir. Dil, —-. Ana dili aynı olan kişileri görünmez bir güç birbirine bağlar. Dildaşlık duygusudur bu, toplumbilimcilerin de vurguladığı gibi önemli bir yapı taşıdır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?

A) düzensiz olursa sözler düşünceyi iyi anlatamaz

B) çok yönlü bir iletişim aracıdır aynı zamanda

C) ayırıcı olduğu kadar birleştiricidir de

D) dikkat edilmesi gereken kurallar bütünüdür

E) ulusların ortak değerlerini taşır

 

40. O kadar önemli ki unutarak kurmak şiiri… Yoksa sizin daha önce öğrendiğiniz bütün şiirler size hapishane olur ve o kadar güçlü şeylerdir ki dilinizi bağlar. Kolay değil, Karacaoğlan'dan, Yunus'tan sonra şiir yazma cesareti göstermek. O zaman bizden öncekileri unutup zamanın yeni ruhu içinde yeni şeyler söylemeliyiz ki kendimiz olabilelim ve şiir yol alsın. Yoksa destan dönemindeki hâliyle kalırdı şiir anlayışı.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şiirde özgünlüğe ulaşabilmek için geçmişi unutup geleceğe yönelmek gerekir.

B) Şiir tarihine farklı bir anlayış yerleştirmeye çalışmak kolay değildir.

C) Şiirde sonraki kuşaklara kılavuzluk edebilmek için geçmişin unutulan yönlerini duyumsatmak gerekir.

D) Daha önce öğrenilenler şiirde yeniliğe doğru atılacak her adımı daha da belirginleştirir.

E) Ancak geleneksel ve modern öğelerin kaynaşmasıyla zengin bir şiir altyapısı oluşabilir.

 

CEVAP ANAHTARI

1-E  2-D  3-C  4-D  5-C  6-D  7-E  8-E  9-E  10-D  11-A  12-C  13-E  14-D  15-C  16-D  17-D  18-A  19-C  20-D  21-B  22-E  23-B  24-A  25-D  26-E  27-C  28-B  29-C  30-B  31-A  32-E  33-B  34-A  35-B  36-C  37-C  38-E  39-C  40-A

YGS Türkçe Deneme Sınavı-45 İndir!


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir