YGS Türkçe Deneme Sınavı-26

1. Şehirlerde uzağı göremiyoruz, mesafe algımız kısıtlanıyor. Oysa gözün uzağı görmeye de ihtiyacı var. Böyle şehirden uzak yerlerde gözlerim tatil yapıyor.

Yukarıda anlatılanlara göre "yazarın gözlerine tatil yaptıran yerin" en belirgin özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanın görüş alanının içinde engeller olmaması

B) Görmek istediği güzelliklerin çok olması

C) Çevrede okumayı gerektirecek eşyaların olmaması

D) Görebildiği alanda hep istediği varlıkların olması

E) Doğal ve tarihsel yönden zengin bir yer olması

 

2. Bir gün Yahya Kemal'le karşılaştım. Onun şiiri hakkında pek çok yazı yazmıştım. Benim şiir hakkındaki görüşlerimden övgüyle söz etti. Belli ki başından beri beni izlemiş ve kendi şiir dünyasının sadık bir silahşorunu bulmuş benim yazılarımda.

Bu parçada geçen altı çizili sözün anlamı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendi şiirini herkesin şiirinden üstün tutmak

B) Şiiri hakkındaki değerlendirmeleri abartılı bulmak

C) Kendi şiir anlayışına uygun düşüncelerle karşılaşmak

D) Şiiriyle ilgili yorum yapanlara tepeden bakmak

E) Kendi şiirine yönelik eleştirilere hoşgörüyle yaklaşmak

 

3. İnsanların davranışları üzerinde fikir yürütmek isteyenler, bu davranışları birbirine uydurmakta, hepsini bir kalıba sokmakta çektikleri zorluğu hiçbir yerde çekmezler. Çünkü bu davranışlar çoğu zaman birbirine öyle aykırıdır ki aynı tezgahtan bu kadar çeşitli kumaş çıkması insana imkânsız gelir. Neron bile bir idam fermanını imzalarken "Keşke yazı yazmayı hiç bilmeseydim." demiş, gelin de bunu açıklayın. Böyle örneklere herkeste hatta kendimizde o kadar sık rastlarız ki aklı başında insanların bizi bir kalıba dökmeye çalışmalarına şaşarım. Bir insanı, hayatının belli başlı hallerine bakarak yargılamanın yanlışlığını âdet ve göreneklerin mayasındaki kararsızlığı gördükçe daha da iyi anlıyorum.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Düşünceleriyle başka insanlara yol gösterme

B) Sahip olunan özelliğin sonucundan huzursuzluk duyma

C) Çok farklı davranış özelliklerini bir arada gösterme

D) Var oluşunda değişken özellikler taşıma

E) Çeşitlilikleri yok sayarak davranma

 

4. (I) Öyküdeki kişilerin yaşam özellikleri Çukurova yöresini anımsatıyor bize. (II) Oradaki sıradan yaşamın içindeki sorunları, kavgaları, dertleri, sevinçleri yansıtıyor öyküler. (III) Olayın bir fabrikada geçtiği öykünün irdelediği, derinliği olan konulara oldukça yer verilmiştir. (IV) Yazar belki de bilinçli olarak olayı içinden çıkılmaz bir boyuta getiriyor. (V) Öykü, kurgusu ve diliyle hiçbir öyküyü andırmayan bir yapıya sahip aynı zamanda.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde "tahmin" anlamı vardır?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V. 

 

5. Size hücum eden düşmanlarınızdan değil, dalkavuklukla size yaranmaya çalışan dostlarınızdan sakının.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenenle anlamca aynı doğrultudadır?

A) Dalkavukluk, bir dostluğun yaralanmasına neden olan büyük bir hastalıktır.

B) Dostunuzdan da düşmanınızdan da size birtakım kötülükler gelebilir.

C) Dost gibi görünen samimiyetsiz insanlar, size dürüstçe karşı koyanlardan daha tehlikelidir.

D) Düşmanınızın size zarar vereceğinden korkarak yaşamayın hayatı.

E) İkiyüzlü insanların samimiyetlerini dikkate bile almayın.

 

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "gerçekleşmemiş bir beklenti" söz konusudur?

A) Sen öyle konuşunca bize yardım edersin sanmıştık.

B) Biraz daha erken gelseydin kapıda karşılaşırdık.

C) Bu işi birkaç güne kadar bitireceğimi umuyorum.

D) Tam da tahmin ettiğim gibi yine bir hayli gecikti.

E) Bu işin gerçekleşmesi için gereken her şeyi yaparız.

 

7. (I) Anday'ın bütün şiirlerini toplayan "Sözcükler" kitabını bir kez daha karıştırıyorum. (II) 1978'de ilk baskısı yapılan bu kitaptan sonra pek çok şiiri yayımlandı. (III) Bilmem, 30'lardan 95'e kadar uzanan bir şiir serüveninin tüm ürünleri bir araya getirildi mi, getirilecek mi? (IV) Yaşamını şiire vermiş kişilerin -ki bunların sayısı azdır- yapıtları kitaplıklarımızın ön kısımlarında yer almalıdır (V) Anılarımızda yer edinen şairleri zaman zaman anımsamak, onların büyülü evreninde kendimizi duymak için…

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi kenedinden önceki cümlenin gerekçesi durumundadır?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

 

8. (I) "Türk insanının yazılamayan romanı türkülerde saklıdır." der Ahmet Hamdi Tanpınar. (II) Dinlediğiniz zaman neredeyse sınırsız bir tarihi derinliğe kapı açar türküler. (III) Hiç görmediğiniz geçmişe, bir türkünün kanatlarına binip uçuverirsiniz. (IV) Aşkları, hüzünleri, neşeleri alır getirir, önünüze koyar türküler. (V) Çoğu zaman tarih kitaplarında bulamadığınız ayrıntıyı pekala türkülerde bulabilirsiniz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, doğrudan anlatım söz konusudur.

B) II. cümlede, türkülerin insanı geçmişe götürdüğünden söz edilmiştir.

C) III. cümlede, düşsel öğeye yer verilmiştir.

D) IV. cümlede, türkülerin içeriğinden söz edilmiştir.

E) V. cümlede, tahminde bulunulmuştur.

 

9. "Deniz engin bir sudur, tuzlu, yeşil, dalgalı…" Ahmet Haşim'in bu dizesi, alışılmış olandan başka bir dünya hayali uyandırması dolayısıyla bizde hoş bir etki bırakır. Sanat eserinin insanda etki bırakması için alışılmışın biraz da olsa dışına çıkması, kendisini yadırgatması şarttır.

Bu parçaya göre bir sanat eserinde bulunması gereken en önemli özellik aşağıdakilerden hangisidir?

A) Özlülük     

B) Özgünlük

C) Yalınlık

D) Duruluk

E) Evrensellik

 

10. Sözcüklerin seçimine, kullanımına özen göstermeyen —-.

Bu cümle düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?

A) bir yazarın yazısı ayakta kalamaz

B) birine yazar demek zordur

C) birinin yazıları okuyucunun ilgisini çekmez

D) bir yazar kendine özgü söyleyiş biçimine ulaşamaz

E) biri yazarlığın ne kadar zor olduğunu kavramış demektir

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A) Onunla 4 Eylül'de Sivas'ta buluşacağız.

B) PEN Yazarlar Derneğinin düzenlediği panele katıldım.

C) İlk konuşmayı Prof. Dr. Bedia Akarsu yaptı.

D) Yazarın ilk öykü kitabı 1943'de yayımlandı.

E) Bazı yazıları "Keşkül" dergisinde çıkıyor. 

 

12. Geçen ay güzel bir sergiyi gezdim. Ünlü ressam (I), bu sergisini yurt dışında kaldığı dönemlerde tuvâle yansıttığını belirtiyor. Yer yer sürrealist bakışın (II), yer yer de kübist bakış açısının hâkim olduğu resimler, insana felsefeyi anlatıyor gibi (III)… Daha çok mavi, yeşil tonlar (IV); sarı, beyaz yağlıboyalar göze çarpıyor. Sözün kısası (V), ben olumlu izlenimler edinerek ayrılmıştım bu sergiden.

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

 

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme farklı bir görevde kullanılmıştır?

A) O sabah apar topar hazırlanıp evden ayrılmıştı.

B) Bir süre daha bata çıka ilerledik bu çamurlu yolda.

C) Gide gide tuhaf bir kulübenin yanına geldik.

D) Eve geldiğinde eski püskü bir kıyafet vardı üzerinde.

E) Kadın, hızlı hızlı nefes alıp verdi bir müddet daha.

 

14. Kitaplar; deniz feneri gibi, zaman denizinin üstünde dimdik dururlar.

Bu cümlede aşağıdakilerin hangisine örnek yoktur?

A) Belirtisiz isim tamlamasına

B) Sıfat görevli sözcüklere

C) Zincirleme isim tamlamasına

D) Belirteç görevli sözcüğe

E) İlgeç öbeğine

 

15. (I)Yeşil pencerenden bir gül (II)at bana

(III)Işıklarla dolsun kalbimin içi

Geldim (IV)işte mevsim gibi kapına

Gözlerimde bulut, (V)saçlarımda çiy

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. sözcük, niteleme sıfatıdır.

B) II. sözcük, emir kipiyle çekimlenmiştir.

C) III. sözcük, ilgeç almıştır.

D) IV. sözcük, işaret sıfatıdır.

E) V. sözcük, iyelik eki almıştır.

 

16. Öldük ölümden bir şey umarak

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü

Nasıl hatırlamazsın o türküyü

Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü

Alıştığımız bir şeydi yaşamak

Bu dizelerdeki sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Birinci dizede, bağ-fiil kullanılmıştır.

B) İkinci dizede, hem belirtme hem niteleme sıfatı kullanılmıştır.

C) Üçüncü dizede, soru zarfına yer verilmiştir.

D) Dördüncü dize tümüyle belirtisiz ad tamlamalarından oluşmuştur.

E) Beşinci dizede, yüklem birleşik zamanlı bir fiildir.

 

17. Tarihçi Heredot'un, büyük denizci Turgut Reis'in, Neyzen Tevfik'in memleketidir Bodrum.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A) Yüklem – nesne

B) Yüklem – dolaylı tümleç

C) Özne – yüklem – nesne

D) Nesne – yüklem – dolaylı tümleç

E) Yüklem-özne 

 

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Bir akarsuyun oluşturduğu çağlayan, bahçedeki güllerin ya da bir bülbülün ötüşü, güzel olmasına rağmen, sanat felsefesinin alanına girmez.

B) Siyaset; savaşlar, barışlar, kölelikler üzerinde karar vermek, bu kararı ya da kararları tutarlı biçimde savunabilmektir.

C) Bireysel veya toplumsal kararlarımız sadece kendimiz, yakınlarımız üzerinde olumlu ya da olumsuz bazı sonuçlar doğurabilir.

D) Bir siyasetçinin veya siyasi grubun aldığı bir siyasi karar, bir ulusun hatta insanlığın kaderiyle doğrudan ilgilidir.

E) Bugün kabul etsek de etmesek de yurttaşların yaşamlarının hemen her alanını şekillendirme imkânına sahiptir, devletin gücü.

 

19. Aziz Nesin, yıllar önce özdeyişlerinden birinde "Türklerin dörtte üçü şiir yazar" demişti ya haklıydı. Çünkü bizde şiir uyaklı söz sanılıyor çoğunlukla. Uyaksa akılda tutmayı, ezberlemeyi kolaylaştıran bir araç olmanın yanında, şiirin olmazsa olmazı kabul ediliyor. Atasözlerimizden çocuklarımızın adlarına değin kullanmayı seviyoruz uyağı. Oysa şiir, bizim çoklukla sandığımız gibi, uyaklı söz değil; Homeros'un dediği gibi "kanatlı söz"dür.

Yukarıdaki parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangilerine başvurulmuştur?

A) Açıklama- Tanık gösterme

B) Tartışma – Tanık gösterme

C) Açıklama – Örnekleme

D) Açıklama – Karşılaştırma

E) Tartışma – Örnekleme

 

20. Bir çağ, bir sorun, bir toplum olayı edebiyata geçmezse yok olur gider. İlle de yazarın ya da sanatçının tanıklığı gerek. Uygarlıklar sanata, edebiyata dayanarak ayakta kalırlar. Hangi zalim insanları ezmişse hangi acımasız kişi topluma yanlış bir yön vermişse çağının sanatçısı, onu yarınlara alnı damgalı bir kişi olarak bırakmanın yolunu bulmuştur. Zola der ki: "Zalimler edebiyatçıya kuşku ile bakarlar çünkü o ellerine geçiremeyecekleri bir güçtür."

Bu parçanın anlatımında başvurulan anlatım yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kanıtlayıcı anlatım

B) Öyküleyici anlatım

C) Fantastik anlatım

D) Öğretici anlatım

E) Epik anlatım

 

21. Bayramlar, bana-nedense-geçen günleri, çocukluğumu hatırlatır oldu. Bu hatırlamanın yanı başında duran şey -bir kere daha yazdımdı sanıyorum- hüzündür. Bir vakitler, geçmiş günlerimizde en yaşlımıza, en görmüş geçirmişlerimize bile bir sevinç ve ümit müjdesi olan bayramlar, şimdi ömrümüzün yıllık bilançosundaki bir avuç mazi ve yarım yamalak çocuk neşelerinden başka bir şey göstermiyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Çoğullaştırmalara yer verme

B) Deyimden yararlanma

C) Dili sanatsal işlevde kullanma

D) Günlük dilin söz değerlerinden yararlanma

E) Tanık gösterme 

 

22. İnsanın yüzüne bakıp aklından geçenleri anlamak yetisinden henüz yoksun olduğumuza göre, herhangi bir kişiye "aydın" sıfatını yakıştırabilmemiz için bilgisinin ortaya konması zorunludur. İşte bu noktadan onun hem ne tür bilgiyle donanmış olduğunu görürüz hem de bilgi-sini neden ve nasıl dışa vurduğuna bakarak aydın olup olmadığı yolunda yargıya varma olanağı buluruz. Başka bir deyişle, belli bir iletişim ortamı çerçevesinde, bir kişinin belli konularda takındığı tavırlara, olaylar karşısında yaptığı değerlendirmelere bakarak bu türden bir yargıya varabiliriz ancak.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir kimsenin aydın olup olmadığını anlamanın çeşitli yollan vardır.

B) Her alanda kendisini yetiştirmiş kişilere ancak aydın diyebiliriz.

C) Kişinin aydın olup olmadığı; bilgisi, tavrı ve değerlendirmeleriyle anlaşılır.

D) Aydın diye adlandırılabilecek insanlar, günümüzde yok denecek kadar azdır.

E) Aydın insan, çevresindeki olaylara karşı duyarlı olan kişidir.

 

23. Ne maziyi sevmek ne Batı'yı tanımak bizim için yeterlidir. Mazi nihayet geçmiş bir zamandır, bizde ancak onu kendisine içimizden bir şeyler katarak hakkıyla yaşayabilir. Biz ise "bugün" bile değiliz, yarınız. Her neslin asıl vazifesi kendi ötesinde gelecek için olanı hazırlarken başlar. Bizim için asıl yapılması gereken memlekette yeni hayat şekilleri yaratmaktır. Biz Doğu'ya veya Batı'ya ancak birbirinden ayrı iki kaynağımız gibi bakabiliriz. Her ikisi de bizde geniş bir şekilde vardır. İçimizdeki kaynaşmanın verimli olması için bu iki unsurun bir potada eritilmesi şarttır.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dünyada yaşanan iç çatışmaların en önemli sebebi, halkların birlikte yaşamayı bilmemesidir.

B) Biz Doğu'yla Batı'nın aynısı değil, ikisini yaşayıp ikisinden farklı bir karışım olmalıyız.

C) Doğu kültürü ve ülkelerinin gelişmesi, Batı'nın ilim ve tekniğinin kullanılmasıyla mümkündür.

D) Toplumların kaderini birbirleriyle olan kültür ve ilim etkileşimi belirler.

E) Yeni hayat şekilleri yaratarak memleketteki kültürü, birliği ayakta tutabiliriz.

 

24. (I) Bir şeyi bildiğini sanan insanın onu öğrenmesi olanaksızdır. (II) Bu durumdaki kişi, başkalarının söyleyeceklerine de kulaklarını tıkamış gibidir. (III) Bir güzel söz söyleme sanatı varsa bir de güzel dinleme ve anlama sanatı vardır. (IV) İyi bir dinleyici olmak için karşınızdakini anlamayı gerçekten istemeniz gerekir. (V) İyi dinleyici, işittiğini kavrayan, bellekte saklayan kişidir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Çünkü biliyorum düşüncesi, o konuyu öğrenmeyi engeller." cümlesi getirildiğinde anlam bütünlüğü sağlanmış olur?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

 

25. Çoğu sanatçımız, sanatın çıraklığına katlanamıyor; çalışmadan, uğraşmadan usta sanatçı olmak istiyor. Bu durum sanatçının dilde yetkinleşmesini engelliyor. Bu, yazı hayatında kabul edilemez bir durum. Dile önem vermemek, sanatçının yazınsal hayatının sonu olur. Yazarların üslupları iyi ya da kötü olabilir ama dili kötü yazar olamaz, olmamalı. Yazın dünyasında üslubu birbirinden farklı birçok yazarımız var. Fakat bunların çoğu da dili kusursuz kullanmaya çalışıyor.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Sanatçıların birçoğunun dile gereken önemi vermediğine

B) Dile değer vermeyen sanatçının başarılı olamayacağına

C) Birçok sanatçının emek harcamadan sanat dünyasında yer edinmek istediğine

D) Bir sanatçının ne olursa olsun dil yanlışlarından uzak durması gerektiğine

E) Bazı sanatçıların sanat dünyasında hak ettiği yere gelemediğine 

 

26. (I) Turgay Fişekçi'nin dizelerinde ahenk ve ritim zenginliğini görmemek mümkün değildir. (II) Bu özelliğiyle Orhan Veli'yi çağrıştırmaktadır Fişekçi. (III) Çünkü onun dizelerinde de ritim ve ahenk zenginliği vardır. (IV) Anlam zenginliği, derin bir şiir kültüründen doğar. (V) Fişekçi, dizelerinde derin kültürünü, dış dünyayla iç dünyasını ustaca birleştirmesiyle sağlıyor. (VI) Bu iki temanın karışımı da derin bir hüzün oluşturuyor.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?

A) II.    B) III.    C) IV.    D) V.    E) VI.

 

27. Dünyanın en duyarlı insanları sanatçılardır. Çabuk öfkelenirler, çabuk kırılırlar bazen saldırganlaşırlar. Şanssızdırlar çünkü bu özellikleri onları yalnızlığa iter. Kişisel yaratıcılıkları ise onları şanslı kılar. Yazmaya başladıklarında hiç kimse, hiçbir şey umurlarında değildir. Ne çevresindekilere ne okuyuculara ne eleştirmenlere ne de yalnızlıklara aldırır bu durumda sanatçı. Onun özgür ve mutlu olduğu tek an budur. Yapıt ortaya çıktıktan sonra elbette okuyucusuna ulaşsın, beğenilsin, alkışlansın ister. Çünkü ona göre sanat, bir iletişimdir.

Bu parçada sanatçılarla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yaratma sürecindeki özgürlüklerine

B) Yapıtlarını kırılgan, öfkeli ve yalnız olduklarında ürettiklerine

C) Okurla iletişim kurma isteklerine

D) Çoğu zaman çevresindekilere çatışma yaşadıklarına

E) Hassas bir kişiliğe sahip olduklarına

 

28. Türkçemizin söz varlığı, insanımızın soyutlama, somutlaştırma ve algılama gücünü ortaya koymaktadır. Ana dilimizin doğurgan yapısı, söz diziminin esnekliği her duyguyu ve düşünceyi dile getirmeye uygundur. Dilimizin bu nitelikleri ona çok geniş anlatım olanakları kazandırmaktadır. Örneğin bilim, teknik ve sanatta, ilgili terimleri kolaylıkla karşılayabilmektedir. Dil devrimiyle başlatılan girişimlerin hayata geçirilmesiyle, özellikle yabancı öğelerin yarattığı yozlaştırıcı etkilerin silinebileceği düşünülmektedir.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Türk insanının yaşamı duyuşu, algılayışı Türkçenin söz varlığında etkilidir.

B) Türkçenin üretken ve esnek bir yapısı vardır.

C) Geniş anlatım olanaklarına sahip dilimizle her duygu ve düşünce dile getirilebilir.

D) Yabancı öğelerin dili yozlaştırmasının önüne geçmek giderek daha da zor bir hale gelmektedir.

E) Pek çok alandaki terimlere karşılık bulmak için dilimizin anlatım olanaklarından yararlanılmaktadır.

 

29. —- Bir yapıt yaratıp ortaya koyuyorsanız sanatçısınız. Kimine göre iyi, kimine göre kötü sanatçı olabilirsiniz ama sanatçısınız. Şimdi herkes sanatçı, şarkıcısından mankenine kadar. Şarkıcı dedim, müzikten örnek vereyim: Bir şarkı besteliyorsanız sanatçısınız bence. O besteye söz yazıyorsanız da sanatçısınız. Ama o şarkıyı yorumluyorsanız şarkıcısınız. Saadettin Kaynak sanatçıydı. Onun yapıtını seslendiren Bülent Ersoy ise şarkıcı.

Bu parçanın başına aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilirse paragrafın anlam bütünlüğü bozulmaz?

A) Bana kalırsa, "sanatçı" sözcüğü, üstün nitelikten çok yaratıcılıkla ilgili.

B) Müzik alanında sanatçı bulmak ne kadar zor.

C) Eskiden sanatçı denen kişiler parmakla gösterilirdi.

D) Bir sanatçının yapıtlarını herkese beğendirmesi şarttır.

E) Aslında sanat, yaratıcılıktan çok sorumluluk ister.

 

30. Her kitap, okuru değişik açılardan etkiler. Birinin yüreğinde titreşimler yaratan, kan dolaşımını hızlandıran bir kitap; bir başkasının ruhunu karartır, ağırlığı altında ezer onu. Birine çarpıcı, renkli yaşantılar sunan bir kitap bir başkasına bayağı, sıradan gelebilir. Bu nedenle —-

Bu parçanın anlam bütünlüğü dikkate alındığında aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanması en uygundur?

A) her kitabın ilginç özellikler taşıdığı düşünülemez.

B) bir kitabın herkes üzerinde aynı etkiyi bıraktığı söylenemez.

C) bir kitap okurunu düşündürmeye çalışmak zorunda değildir.

D) bir kitap beğenilmediği için çok satmayabilir.

E) her kitabı eleştirel bir gözle değerlendirmek gerekir.

 

31. Sanatçının gazete yazıları bir araya getirilerek bir kitap oluşturulmuş. (I) Oluşturulan kitabın ilk bölümünde sanatçı hakkında üzün bir biyografi hazırlanmış. (II) İkinci bölümse tüm yazılarını kapsayacak kadar geniş tutulmuş. (III) Sanatçının şiir tutkusu hemen göze çarpıyor bu yazılarda. (IV) Neden şiire bulaşmadığını anlamak zor. (V) Öyle ki hemen tüm yazılarında ya şiir eleştirisi yapmış ya da şiirsel yazmış.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

 

32. Bütün dillerde sonsuz sayıda sözcük türetme yeteneği bulunmaktadır. Her dil, kullanıldığı toplumda iletişimi sağlayabilecek özelliklere sahiptir. Bu açıdan her dil zengindir. Kimileri, değişik ölçütlere dayanarak bir dilin başka bir dilden daha zengin olabileceğini ileri sürmektedirler. Bu ölçütlerin en yaygınlarından biri söz dağarcığı olarak görülmektedir. Örneğin İngiliz dilinin bir milyona yakın sözcüğü gösterilerek Türk dilinden daha zengin olduğu ileri sürülebilmektedir. Ne var ki, bir milyona yakın sözcüğüne rağmen İngiliz dilinde amca-dayı, hala-teyze, enişte-kayınbirader gibi ayrımların yapılmadığını görüyoruz.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Her dilin sözcük türetme yeteneğinin aynı olmadığına

B) Bazı kişilerce zaman zaman dillerin zenginlik durumlarının karşılaştırıldığına

C) Her dilin iletişimi sağlama özelliği olduğuna

D) İngilizcede bazı kavramları karşılayan sözcüklerin ayrımının yapılmadığına

E) Söz dağarcığının, dilin zenginliği açısından bir ölçüt olarak görüldüğüne

 

33. İçten gelmeyen, gönülsüz bir dinleme ile isteyerek gönüllü bir dinleme arasında büyük fark vardır. Kişi bir dış baskının ya da korkunun zoruyla dinliyorsa yalnız bir işitme söz konusu olabilir. Bu türlü dinleme eyleminin hiçbir öğretici ve eğitici yönü bulunmayacağı açıktır. Öğrencileri gereken ilgi ve merakı uyandırmadan dinleme etkinliğine yöneltmek doğru değildir. Böyle bir tutum, onların iyi dinleme beceri ve alışkanlıkları kazanmalarına engel olur.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dış baskının zoruyla yapılan dinleme kalıcı bir dinleme etkinliği sağlayamayabilir.

B) Baskıcı bir dinleme etkinliği sadece yasak savmak adına yapılır.

C) Eğitici ve öğretici dinleme, ancak istekli ve gönüllü dinleme ortamlarında gerçekleşir.

D) Günümüzde öğrenciler iyi dinleme beceri ve alışkanlığı kazandırılmadan yetiştirilmektedir.

E) Sadece işitmenin söz konusu olduğu dinleme gönülsüz yapılan dinleme eyleminden kaynaklanır.

 

34. Doğrusunu isterseniz genellemeler her zaman yanıltıcıdır. Şair ile eleştirmen ilişkisi elden geldiğince uzak olmalıdır. Burada amaçladığım uzaklık, gerçek uzaklık değildir. İkisinin de bir diğerinin yaptığı işe saygısı anlamında bir uzaklıktır. Her şair eleştirilebileceği gibi her eleştirmen de eleştirilebilir. Eleştirilmelidir de. Ancak şunu unutmamak gerek: —- Öznel değerlendirmeler ve sataşmalar dedikodu malzemesi olarak kalır, o da kalırsa.

Bu parçada boş bırakılan yere dil ve düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) Yalnızca nesnel eleştiriler sanata katkı sağlar.

B) Eleştirmenin, eseri değerlendirirken bütünüyle objektif olması da beklenemez.

C) Eleştirmen, işini yaparken kendisini eserden uzaklaştırmalıdır.

D) Eserle ilgisi olmayan keyfi değerlendirmeler sanata katkı sağlamaz.

E) Eleştiri, eserden yola çıkılarak yapılırsa bir değer ifade eder.

 

35. Çağımızda "şair olma hevesine" kapılan kimi insanlar, şiir yazmaya başlamadan önce çok okunan ve çok satan şairlerin kitaplarını araştırıyorlar. Bu kitaplarda öne çıkan temaları belirleyip bu temaların yoğunlaştığı şiirler yazıyorlar. Zannediyorlar ki popüler konularda şiir yazılınca şair olunur. Bu, o kadar da kolay bir iş değil. Gerçek şair, evet popüler konuları işler, gününe tanıklık eder ve gününden bağımsız, kopuk yaşayamaz da. Ama gerçek şair olmak sadece konu seçimindeki titizliğe bağlı değildir. Gerçek şair, okuru yaşamın derinliklerine çeker, okura tatmadığı tatları tattırır. Gerçek şairin yazdığı şiirlerde sözcükler musiki oluşturur. Şiirin konusuyla biçimi birbirine o kadar uygundur ki şiiri okurken pürüzsüz bir dil ile karşılaşır okur.

Bu parçada tanıtılan şair tipinden yola çıkıldığında gerçek şairle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) Ahenk unsurlarına önem verdiğine

B) Yaşadığı döneme tanıklık ettiğine

C) Şiir dilinin akıcı bir özelliğe sahip olduğuna

D) Özgünlüğünü, okuyucuya hissettirdiğine

E) Şiir kitaplarının çok sattığına

 

36. İki tür popüler öykü vardır. Birincisi "kaçış öyküleredir, gerçeklerden kaçmamızı sağlar. İkincisi ise "içinde kendimizi bulduğumuz" öykülerdir. Okuduğumuzda "aynı ben." deriz. İşte benim öykülerim bu tarzdadır. Bu öykülerimi okuyan İrlandalı bir kadın, sorun yaşadığı ailesini bırakıp İngiltere'ye gitmeye karar vermiş. Ailesi, orada tanıdığı hiç kimse olmadığını söyleyince bir kitabımdaki iki karakterin adını vermiş, onları görmeye gideceğim, demiş. Meğer kadın, onların gerçekten var olduğunu sanıyormuş. Sanırım başarım, yarattığım tiplerin bu niteliğinden kaynaklanıyor.

Bu parçadaki beri söyleyen yazar yarattığı tiplerin başarısını aşağıdakilerden hangisine bağlamaktadır?

A) Karmaşık yapıda olmalarına

B) Sorunları olan karakterler olmalarına

C) Kendini bulmuş tiplerden oluşmalarına

D) Gerçekçi tipler olmalarına

E) Yaşadığı toplumu yansıtmalarına

 

37. Öğrenciler dinleme yeteneği bakımından birbirlerinden oldukça farklıdırlar. Bu farklılığın nedeni, daha önceki öğrenim dönemlerindeki yetersizlikler olabileceği gibi öğrencilerin bireysel sorun ya da özürleri de olabilir. Her iki durumda da öğretmen, çeşitli yöntem ve tekniklerden yararlanarak bütün öğrencilerin dinleme yeteneklerini belirli bir düzeye getirmeye çalışmalıdır. Ancak, bunu başarıyla yapabilmesi için kendisinin de iyi bir dinleyicide aranan niteliklere sahip olması gerekir. Öğretmenin dinlemeyi güçleştiren bedensel, ruhsal ve çevresel etmenler üzerinde bilgi edinmesi yararlı olur.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?

A) Öğrencilerin dinleme yeteneği bakımından farklı olmasının nedenleri nedir?

B) Öğrenci ile öğretmen arasındaki dinleme farkı nasıl olmalıdır?

C) Öğretmen, dinlemeyi güçleştiren nedenler hakkında bilgi sahibi olmalı mıdır?

D) Öğretmen öğrenciye dinleme yeteneği kazandırmak için neler yapmalıdır?

E) Öğrenciler, dinleme yeteneği açısından birbirinden farklı mıdır? 

 

38. Olgun kimselerin, gençlere oranla öğrenmeye daha az istekli olmalarının bir nedeni de risklerle karşılaşmaya daha az gönüllü olmalarıdır. Öğrenme riskli bir iştir ve yetişkinler yenilgiden hoşlanmazlar. Çocuk, olağanüstü bir hızla öğrenirken aynı zamanda bir sürü moral bozucu yenilgiyle karşılaşır. Öğrenmeyi sürdürmek istiyorsanız tüm yaşamınız boyunca yenilgi riskini göze almanız gerekir.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) İnsan yaşlandıkça öğrenme isteği azalır.

B) Yaşlılar gençlere oranla daha az risk alır.

C) Öğrenme sırasında bazı başarısızlıklar söz konusu olabilir.

D) Yaşlıların gençlerden öğreneceği çok şey vardır.

E) Öğrenmeyi sürdürmek cesaret ister.

 

39. Hüseyin Rahmi, romanlarında eski ve yeni İstanbul'u tanıtır bize. İstanbul'un büyük yalı ve konaklarında yaşayan kimseleri, en ıssız semtlerde yaşayan her kesimden insanları ciddi bir gözlem gücüne dayanarak çevreleri, yaşantıları ve inanışlarıyla anlatır. İstanbul'un gündelik hayatından görüntüler sergiler ve halktan seçtiği kişileri başarılı bir biçimde konuşturur, Ahmet Rasim'de olduğu gibi. İstanbul'un dikkate değer yanlarını işler: atlı tramvaylar, Kâğıthane âlemleri, ramazan geceleri…

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisinde ulaşılamaz?

A) Kahramanlarını yapay bir dille konuşturmadığına

B) Yapıtlarında hayale değil, gerçeğe önem verdiğine

C) Her kesimden insanların sorunlarına çözüm bulduğuna

D) Yapıtlarındaki mekânın İstanbul olduğuna

E) Kahramanlarının yaşam tarzlarına yer verdiğine

 

40. (I) Mehmet Fuat'ın bende çok ayrı, çok özel bir yeri var. (II) İnsan olarak da sanatçı olarak da düşünür olarak da eleştirmen olarak da her zaman büyük saygı duydum ona. (III) Bugün, üç-beş dize yazabiliyorsam bunda Mehmet Fuat'ın payı olduğunu hep söylemişimdir. (IV) Bir yazısında belirttiği gibi, kendisinden çok başkalarını gözetmiştir Mehmet Fuat. (V) Yalnız bana mı, adlarını sıralamaya kalksam koca bir liste oluşacak nice yazarlara, çevirmenlere olağanüstü emeği geçmiştir onun. (VI) Bu yüzden kendi yazarlığını bilerek, isteyerek gölgelemiştir.

Bu parçada anlam bütünlüğü sağlanması için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?

A) II. cümle ile III. cümle yer değiştirmeli

B) III. cümle V. cümleden sonra gelmeli

C) IV. cümle ile V. cümle yer değiştirmeli

D) V. cümle ile VI. cümle yer değiştirmeli

E) I. cümle VI. cümleden sonra gelmeli

 

CEVAP ANAHTARI

1-A  2-C  3-A  4-D  5-C  6-A  7-E  8-E  9-B  10-E  11-D  12-C  13-D  14-B  15-D  16-E  17-E  18-A  19-B  20-A  21-E  22-C  23-B  24-A  25-E  26-C  27-B  28-D  29-A  30-B  31-D  32-A  33-C  34-B  35-E  36-D  37-B  38-D  39-C  40-C

 

YGS Türkçe Deneme Sınavı-26 İndir!


1 Yorum Var: “YGS Türkçe Deneme Sınavı-26

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir