Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)

Yahya Kemal Beyatlı

Yahya Kemal, 1884 tarihinde, Makedonya sınırları içerisinde bulunan eski Osmanlı şehirlerinden, Üsküp’te, Rakofça Çiftliği’nde doğmuştur. Küçük yaşlardan itibaren sanata ilgi duyan Beyatlı, sonraları kaleme alacağı şiirlerde çocukluk yıllarından, yaşadıkları bölgenin üzerinde bıraktığı etkilerden hissedilir şekilde bahsedecektir. Lise yıllarında sanata ilgi duyan ve şiir yazmaya başlayan Beyatlı, Tevfik Fikret önderliğindeki Servetifünun anlayışından etkilenmiş ve aruz vezniyle dörtlükler kaleme almaya başlamıştır.

Dönemin gözde siyasi, düşünsel ve edebî topluluğu olan Jön Türkler’den etkilenen genç şair, sarayın baskısından kurtulmak için Paris’e gitmiştir. Fransa’da kaldığı süre içerisinde, Jean Moreas, Baudelaire, Verlaine gibi ünlü Fransız sembolist şairlerin eserlerini inceleyen ve A. Sorel’den aldığı tarih derslerinden de etkilenen sanatçı, bu etkinin sonucu olarak tarihe yönelmiştir.

Edebi Kişiliği

Fransız edebiyatından ve bilhassa şairlerinden büyük ilham alan Beyatlı, birçok edebî kimlikle bir araya gelme fırsatı buldu. Gidiş amacı siyasi olmasına rağmen, siyasetten ziyade sanatsal faaliyetlere yöneldi. Şiirlerini, biçimsel bütünlük ve sembolizm öğeleriyle zenginleştirmek suretiyle, Divan şiiri geleneğinin kalıplaşmış ağır kaidelerinden sıyrıldı. Böylece Servetifünun sanatçılarıyla da yollarını ayıran Beyatlı, Batı ve özellikle Fransız tarzı şiir unsurlarını, Türk şiir anlayışına adapte etmeye çalıştı.

Osmanlı geleneğinde şekillenmiş aruz kalıplarını, neoklasik stilde yeniden forma soktu. Yahya Kemal, Türkçeyi aruza başarıyla uygulamış ve “Ok” şiiri dışındaki tüm şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır. Arapça ve Farsça kelimelerden vazgeçmese de, musiki havası olan, akıcı eserler ortaya koydu. İmparatorluğun yüzyıllara hükmetmiş kültüründen taviz vermeksizin, köklerine bağlı, gözü Batı’da; klasik, fakat klişe olmayan şiirler kaleme aldı.

Yahya Kemal hayatı boyunca hiç eser yayımlamamış, günümüzdeki eserleri, Yahya Kemal Enstitüsü tarafından yayımlanmıştır. Sanatçı, en çok eleştiriyi bu konuda almıştır ve görüşlerine muhalif olan kesim tarafından “esersiz şair” olarak nitelendirilmiştir. Milli Edebiyat anlayışına destek vermek için, illa ki dilin arılaştırılması gerektiğini kabul etmemiş; musiki tadındaki şiirleriyle, edebiyatın müzik notalarıyla hayat bulabileceğini göstermiştir.

Kısaca özetleyecek olursak;

  • Asıl adı Ahmet Agâh’tır.
  • Şiirleri Milli Edebiyat akımına uymaz, makale ve konferanslarında bu akımı desteklemiştir.
  • Geçmiş değerlere bağlı, kendine özgü bir şiir oluşturmuştur.
  • Çağdaş Batı şiiriyle eski Türk şiirinin birleşimini sağlamıştır.
  • Bir dönem Nev-yunanilik akımından etkilenmiştir.
  • Neoklasisizm akımının etkisinde kalmıştır. Neoklasizm, 20. yüzyıl başlarında Simgeciliğe bir tepki olarak doğan klasik beğeniyi, klasik söyleyişi canlandırmayı amaçlayan sanat ve edebiyat akımıdır.
  • Türk tarihi ve kültürü ile Akdeniz havzası kültürü arasında ilişki kurmaya çalışmıştır. Bu düşüncesinden kısa sürede vazgeçmiştir. Sonra Türk tarih ve medeniyetinin Anadolu’da oluştuğu düşüncesini savunmuştur.
  • Şiirlerinin ana temalarından biri, Osmanlı Devleti’nin tarihi ve medeniyetidir.
  • Şiirlerinde Osmanlıya olan hayranlığını yansıtmıştır.
  • “Ok” şiiri dışındaki bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
  • Aruz ölçüsünü Türk aruzu haline getiren şairlerdendir.
  • Aruz ölçüsünü başarıyla Türkçeye uygulamıştır.
  • Saf(öz) şiir anlayışının temsilcilerinden biridir.
  • Şiir ile düz yazının tamamen birbirinden farklı olduğunu düşünmüştür. Bu yüzden nazmı nesirden uzaklaştırmıştır.
  • Şiirlerinde biçim mükemmelliği vardır. Şiirlerinde dil ve üsluba önem vermiştir. En uygun sözcüğü bulana kadar şiiri bitmiş kabul etmez. Sözcüklerin yerli yerinde kullanılmasına özen göstermiştir.
  • Şiirlerinde parnasizm akımının etkileri vardır. Bu akımın edebiyatımızdaki en önemli temsilcisidir.
  • “Ahenk” ile ölçü ve uyağa büyük önem vermiştir. Şiiri musikiden başka bir musiki saymıştır. Şiirlerinde musikiye verdiği önemle sembolistlere yakındır ancak anlam açıklığı yönüyle onlardan ayrılır.
  • Toplumsal konulara yer vermemiştir. Daha çok lirik şiirleriyle tanınmıştır.
  • “Aşk, lirizm, ölüm kaygısı, sonsuzluğa ulaşma duygusu” gibi temaları şiirlerinde işlemiştir.
  • Lirik şiirlerinin yanında epik şiirler de yazmıştır. Akıncı, Mohaç Türküsü gibi şiirlerinde kahramanlık konusunu işlemiştir. “Sessiz Gemi, Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirleri ünlüdür.
  • İstanbul’un doğa güzelliklerini yansıtan şair olarak tanınmıştır. “İstanbul şairi” olarak tanınmıştır, İstanbul’un semtleri şiirlerinin adı olmuştur. Tabiatı tasvir etmek için yazdığı şiiri yoktur.
  • Eski şiiri tekrar yaşatmış bir şairdir. Divan şiirini çağdaş bir yorumla veren şiirleri vardır. Şarkı, rubai, murabba ve gazel gibi nazım biçimlerinin yanında Batılı nazım biçimlerini de kullanmıştır.
  • “Türkçe ağzımda annemin sütüdür.” diyen şair, şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanmıştır. Eski tarzdaki şiirlerinde dil biraz ağırdır.
  • Ölümünden sonra şiir ve düz yazıları kitap haline getirilmiştir.

Eserleri:

  • Şiir: Kendi Gök Kubbemiz (yeni nazım biçimleriyle ve sade Türkçeyle yazdığı şiirleri yer alır), Eski Şiirin Rüzgârıyla (eski nazım biçimleriyle yazdığı şiirleri yer alır), Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş, Bitmemiş Şiirler
  • Deneme: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar (İstiklal Savaşı ile ilgili yazıları yer alır.), Edebiyata Dair (sanat ve edebiyat yazıları yer alır), Tarih Musahabeleri
  • Biyografi: Siyasi ve Edebi Portreler
  • Anı: Çocukluğum Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıra­lar

Nev-Yunanilik (Havza Edebiyatı)

1912 yılında Batılı bir edebiyat grubu oluşturma çabalarının sonucu olarak ortaya çıkan bir faaliyet de Nev-Yunanîlerdir. Fransa’dan Türkiye’ye dönen Yahya Kemâl, öz şiire ulaşmak arzusuyla Batı edebiyatlarından öğrendiği bir anlayışı şiirimize uygulamak ister. Bu yeni şiir yolu için Eski Yunan medeniyetini, klasik temellerden biri olarak seçer. Elbette bu temelin seçilmesinde Anadolu’da yaşayan Türklerin Akdeniz havzası medeniyetinden olduklarını ispat etmek düşüncesi de yatmaktadır.

Yahya Kemal’le Yakup Kadri benimsedikleri bu eğilime Eski Akdeniz uygarlığıyla ilgili olduğu için Havza Edebiyatı ya da Nev-Yunanilik adını vermişlerdir. Bu eğilimin örnekleri de Yahya Kemal’in “Sicilya Kızları” ve “Biblos Kadınları” adlı şiirleri ile Yakup Kadri’nin “Siyah Saçlı Yabancı ile Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri” başlıklı yazısı ile sınırlı kalmıştır. Nayilik gibi Nev Yunanilik de dönemini etkileyen bir gelişme göstermemiştir.


57 Yorum Var: “Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)

  1. Çok teşekkür ediyorum. LYS’ye çalışırken buradan hazırlanıyorum ve etkisini çok gördüm. Teşekkürler.

Fatma için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir