Paragrafta Ana Düşünce Test-10

1. Sevgi, yalnız insana vergi olmasa da insanın en yüce duygusudur. Annemizi, babamızı, kardeşlerimizi, çocuklarımızı görünce içimizin titremesi, onları anarken yüreğimizin ya kaygılı bir sevinç ya sıcak bir üzüntü ile çarpması dünyamızı genişletiverir. Yalnız kendimiz için yaşamaktan, kişisel tasalarımızın çemberinden kurtuluruz. Bir de gönülden kimseye bağlı olmayan, kimseyi aramayan, özlemeyen bir kişi düşünün; akıllı olsun, doğru olsun; siz böylelerinden gene de ürpermez misiniz?

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sevgiyi tanımayan insanın yaşamasının bir anlamı yoktur.

B) Yalnızca kendini beğenen birinin örnek kişi olması beklenemez.

C) Sevgi kişiyi çevresine, yakınlarına bağlayan, insanın en yüce duygusudur.

D) Sevgi başkasından öğrenilmez, ancak yaşanarak öğrenilir.

E) Yakınlarını sevmeyen insan, başka insanları da sevmez.

 

2. Birçok yazar, karışık sözler söylemeyi bir üstünlük sayıyor. Kendileri de bilmiyor ne demek istediklerini, okurlar anlasın diyorlar. Boileau bu konuda şöyle söylüyor: “İyice kavradığımızı açıkça söyleriz. Yazdığımız, okuyana değilse de kendimize ışıklı görünmelidir. Benim sözünü ettiğim yazarlar: “Ne var bunda anlaşılmayacak? Açık bir doğruyu söylüyorum.” diyorlar. Ne yazdıklarını kendileri de anlamıyorlar, bilmiyorlar. Birtakım sözcüklerin çarpışmasından ister istemez bir güzellik, bir derinlik çıkacağını sanıyorlar.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okurların düzeyini yükseltmek sanatçıların görevleri arasındadır.

B) Bir yazarın, yazdıklarının ilgi görmesi için okurların ilgisini çekecek konuları işlemesi gerekir.

C) Anlattıklarını gereği gibi anlamayan bir yazarın yazdıkları anlaşılmaz.

D) Anlaşılır bir üslubu olan yazar, toplumun kültür düzeyinin artmasına katkıda bulunur.

E) Her yazar, yazdıklarını defalarca okuyup gözden geçirmelidir.

 

3. Cahit Külebi şiirini ölü malzemeyle kurmamıştır. Eskinin çok şey anlatır gibi görünen tumturaklı seslerinden, buna benzer süslemelerden kaçınmıştır. Onu, halk şiirinin uzantısı ya da çağımızda o şiiri geliştiren biri olarak niteleyenler yanılmaktadır. Halk birikimlerinden yararlanmak başkadır, halk şiirini günümüzde yaşatma çabasında olmak başkadır, Külebi’nin şiirini besleyen kaynaklar Anadolu’dur. Çıkışını, Anadolu’nun ilkel ve katıksız görünümlerine dayamıştır.

Bu parçaya göre C. Külebi’nin şiiri için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Şiirleriyle halkın acılarını, dertlerini paylaşmayı hedeflemiştir.

B) Bu çağda halk şiiri geleneğini sürdüren başarılı örnekler vermiştir.

C) Alışılmıştan farklı konuları işlemeye özen göstermiştir.

D) Halkın dilini yansıtmaya ve bu dili yaşatmaya çalışmıştır.

E) Kaynağını halktan alan, kendine özgü bir şiir geliştirmiştir.

 

4. Sanat eserini anlamak biraz sabır işidir. Çünkü onu özümleme ve sevme çabası insanda çabuk tükenir. Mesela bir şiiri ilk okuyuşta hoş bulmayan kişi onu bırakır. Halbuki onu ikinci belki de üçüncü kez okusa içine girebilecek hem de sonsuz bir haz alabilecektir. Yavaş yavaş onun kendisine bir şeyler verdiğini, gizlerini önüne serdiğini görecektir.

Parçanın başına getirilebilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şiir okuma sanatı

B) Şiir ve okuma tekniği

C) Sanat eseri nasıl anlaşılır?

D) Sanat, sanatçı ve izleyici

E) Sabır ve şiirin oluşması

 

5. Bir kişi dün dediğinden bugün başka türlü düşünüyor ve söylüyorsa, önüne dikilip başına kakıyorlar bunu. Neden? Yasak mı değişmek, ahlaka mı aykırı? Ahlaka aykırı bir değişme vardır; çıkarını arayan kimsenin değişmesi, kazanmak için yaranmaya çalışması. O başka. Uğraşmaya bile değmez öyleleriyle. Ötekiler için öyle değil. Değişmiş olmasını bir suç saymayın, bir suç diye göstermeye kalkmayın.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çıkar sağlama peşinde olmayan kişinin değişmesi doğal karşılanmalıdır.

B) Kendilerine özgü düşünceleri olmayan kişiler karşılaştıkları her görüşü savunabilirler.

C) Çıkar peşinde koşan kişi her düşünceyi savunabilir.

D) Düşüncelerine değer veren kişi, zorluklar karşısında düşüncelerini değiştirmez.

E) Toplumun değer yargıları, kişilerin düşüncelerinin oluşmasında etkilidir.

 

6. Yazarlık, bir bakıma, yazarın kendine özgü bir biçem (üslup) geliştirmesidir. Yazar, özellikle bu yönüyle değerlendirilirse onun yazı emeği de somutlanmış olur. Çünkü yazarlık sözcüklerle oynama, onlara yeni boyutlar kazandırma, onların anlamlarını genişletme demektir. Yazar sözcüklerini bir inci arayıcısı gibi arar bulur.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazar, dili kendine özgü biçimde, sanatlı kullanabilen kişidir.

B) Kendine özgü üslubu olan yazarların her yazdığı ilgi görür.

C) Her yapıt için ayrı konu bulacak olması yazarın işini güçleştirir.

D) Bir yapıtın ilgi görmesinde anlatımı kadar konusu da etkilidir.

E) Yazarın ilgi görmesinin nedeni öteki insanlardan farklı yaşamasıdır.

 

7. İnsan, hiçbir zaman içinde bulunduğu yaşantıdan, içinde bulunduğu an’dan memnun değildir. Durmadan daha İyinin, daha güzelin özlemini çeker. Hepimiz uyurken gördüğümüz düşlerden çok, uyanıkken, gözü açık düşler görürüz. Bir de insanların toplum halinde yaşarken hep birlikte gördükleri düşler vardır. Toplum olarak, kişi olarak daha iyiyi, daha güzeli ararlar. Her zaman gelecek için hayaller kurarlar ya da geçmiş günlerin güzelliğine, iyiliğine inandırırlar kendilerini.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kişi, toplumun ortak duygu ve arzularından mutlaka etkilenir.

B) İnsanlar, mutluluğun gelecek günlerde olduğuna inanırlar.

C) İnsan ömrü, mutluluğu aramakla geçip gider.

D) Gerçekçi olmayan insanlar yaşadıkları an’ı değerlendirmeyi bilmezler.

E) Toplum da, onu oluşturan fertler de yaşadıkları ortamdan ve devirden memnun değildir.

 

8. Gerek kişinin gerekse toplumun daha iyiyi, daha güzeli araması, hayal edebilme gücü sanattır. Ne var ki herkes, daha iyinin, daha güzelin hayallerini zihninde düzene koyamaz. Burada karşımıza sanatçı çıkar. Sanatçı herkes gibi düş gören, hayaller kuran, herkes gibi yaşadığı an’dan memnun olmayan; daha iyiyi, daha güzeli arayan bir kişidir. Ne ki herkesten ayrıldığı nokta bu düşleri, bu hayalleri, herkesin -kişinin, toplumun- adına renklerle, seslerle, dille anlatabilen kişi olmasıdır.

Parçaya göre sanatçının diğer insanlardan farkı nedir?

A) Toplumun ve kendisinin isteklerini ortaya koyup, dile getirebilmesi

B) Toplumsal sorunları ele alıp onlara çözümler araması

C) Daha iyiye ve güzele kavuşma arzusu

D) İçinde yaşadığı ortamdan memnun olmaması

E) Kendisini değil, toplumu ve diğer insanları düşünmesi

 

9. Nasıl okursuz gazete düşünülemezse; okursuz şair, okursuz romancı, hikâyeci de düşünülemez. Her gazetenin kendine özgü okuru olduğu gibi, her yazarın, her şairin kendisine özgü bir okuru vardır. Bu yazarın, şairin yazdıklarına bakar, ona göre davranırlar. Şairin yazarın tutumu, anlayışı belli bir okurun malı olur. Çünkü ister gazetede yorumcu, ister fıkra yazan olsun; yazar, okuruna söyleyecek bir sözü olan kişidir.

Bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçının görevi okurların ilgisini çekip onlara yön göstermektir.

B) Eser veren her sanatçının yazdıklarını izleyen bir okuyucu kitlesi vardır.

C) Sanatçı, okurlarını yönlendirmekten özellikle kaçınmalıdır.

D) Sanatçı, toplumdan farklı düşünebilen kişidir.

E) İyi sanatçı, okuyucularını bir beklenti içinde tutabilir.

 

10. Yaşım ilerledikçe yazılarımın garip bir nostaljiye dönüştüğünün farkındayım. Hep bazı insanların kayıplarından, bazı değerlerin unutulmasından yakınıyorum. Bu, belki bir bakıma yaratılışımızdan gelen, belki az çok herkeste rastlanabilecek insancıl bir zayıflık belirtisidir; belki de daha kötü bir durum. Herhalde dünyaya, geleceğe ve geçmişe sağlıklı bir bakış değil. Sürekli geçmişin daha güzel, geçmiş insanların daha büyük, daha ahlaklı daha idealist olduklarını düşünmek nasıl sağlıklı olabilir?

Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Günümüzde değerli insanlar yetişmediğinden

B) Değerli kişilerin zaman içinde unutulup kaybolmasından

C) Geçmişe ait güzel yönleri sürdürememekten

D) Yazılarında sürekli olarak geçmişe özlem konusunu işlemekten

E) Geçmişi değerlendirirken nesnel davranamadığından

 

11. İnsanoğlu göçebelikten kurtulup yerleşik düzene tarım devrimiyle girdi. Eker, biçer, üretir canlı olmasının benliğinde oluşturduğu dönüşüm, korkunç bir aşamayı vurguladı. Çıkardığı sesleri konuşmaya dönüştürüp dil ile iletişimi kurduğunda insanlaşma yolunda şaşılası bir adım daha attı. Yazıyı bulması, konuşmaları taş, tahta, bez üzerine işleyip ölümsüzleştirmesi ise olağanüstü bir atılımdı.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Uygarlık yolunda en önemli aşama, insanın yazıyı bulması olmuştur.

B) Yerleşik halde yaşamayan toplumların gelişmesi olanaksızdır.

C) İnsanoğlu tarih boyunca doğayla, öteki canlılarla savaşmıştır.

D) Uygarlığın bugünkü düzeye ulaşmasında en önemli etken insandır.

E) İnsanlık birtakım aşamalardan geçerek bugünkü düzeyine ulaşmıştır.

 

12. Şiir yaşanan bir olaydır; duyarlıkların bir ortak dünyada soluklanışıdır. Sözcükleri arayıp bulma, onların en olmadık kullanılışlarını gün yüzüne çıkarma, şiirsel bir ortamda yeni bir dil ortaya koymadır. Şiir olduğu için dil vardır. Şiirin tarihi dilin tarihinden de eskidir. Dil, duyarlıkların anlatıma dönüşmesinden başka nedir? “Dil mi düşünceyi oluşturdu, düşünce mi dili oluşturdu?” tartışması nasıl güncelse; şiirin mi dili, dilin mi şiiri oluşturduğu düşüncesi öylesine günceldir. Şiirin dili oluşturduğu fikri, bana daha akla yakın görünüyor.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır?   

A) Düşüncenin dile bağlı olarak gelişmesi

B) Şiirin dille olan ilgisi

C) Dilin gelişimine bağlı olarak şiirin ortaya çıkması

D) Dilin insan duyarlığına etkisi

E) Şiirin evrensel bir dil olması

 

13. Edebiyat bir toplumun kanılarını, inançlarını, değer yargılarını açıkça savunup yaymasa bile onların etkisini taşır. Bunun için de edebi yapıtlarla ilgilenenlerin şiir, öykü, deneme kitaplarını okuyanların İçlerine sindirir o kanıları, inançları. Bir toplumda kültürlü dediğimiz kimseler, kendileri bilmeseler de o değer yargılarının en çok etkisi altında olan kendileridir.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebi yapıtlar toplumun beklentilerini isteklerini yansıtır.

B) İçinde yaşadığı toplumu anlamayanlar, toplumun edebiyatını da anlayamaz.

C) Toplumların edebi beğenileri kendine özgüdür.

D) Bir toplumun kültürü; edebiyatı ve edebiyatla ilgilenenleri mutlaka etkiler.

E) Edebiyatın ve sanatçının görevi topluma yol göstermek, ışık tutmaktır.

 

14. Anadolu kilimlerinde renkler ve desenler gelişigüzel seçilmez. Her yörenin bir kilimi vardır. Onun renkleri ve desenleri milli bir gelenek halinde yüzyılları kucaklar. Her çizginin bir anlamı bir dili bulunur. Motif şeklindeki hayvan figürleri, eski Türk totemlerinin izlerini taşır. Çengel şeklindeki uğur ve bereket getiren semboller, sağlık tılsımı yılan ve ejderler, kuşlar, yıldızlar, değişik eşya motifleri, tüm inançlar kilimlerde en ayrıntılı renklerle yüze güler.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır?

A) Anadolu’daki el sanatlarında eski Türk geleneklerinin yaşatıldığı

B) Anadolu kilimlerinde canlı figürlerine yer vermekten kaçınılmadığı

C) Anadolu’da dokunan kilimlerde her rengin ve desenin ayrı bir anlamının olduğu

D) Türk el sanatlarının zaman içerisinde değişerek geliştiği

E) Anadolu insanının kilim desenlerinde eski inançlarla bugünkü yaşam tarzını birleştirdiği

 

15. İki kişinin dostluk kurmasının nedenleri sayısızdır. Yakın dostlarımı gözümün önüne getiriyorum. Niçin dost oldum onlarla? Neydi beni onlarla yakınlık kurmaya İten nedenler? Var, ufak tefek şeyler var tabii. Ama en önemlisi, yaşama eş bir anlam vermemiz. Yaşamın anlamını, ya da anlamsızlığını aynı açıdan görmek, benimsemek. Şiiri sevmişiz, edebiyatı sevmişiz; işte dostluğun nedenleri.

Parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebiyatı, sanatı seven insanlar birbirleriyle dost olabilir.

B) Yaşama, sanata, olaylara aynı gözle bakabilen insanlar dost olur.

C) İnsanları birbirine yaklaştıran bazı kavramlar vardır.

D) Gerçek dostlar birbirlerinin kusurlarını örtmeyi bilir.

E) Dostluğun temelinde karşılıklı anlayış ve fedakarlık vardır.

 

CEVAP ANAHTARI

1-C  2-C  3-E  4-C  5-A  6-A  7-E  8-A  9-B  10-D  11-E  12-B  13-D  14-C  15-B


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir