Öne Çıkanlar

Bakış Açısı

Bakış açısını şöyle tarif edebiliriz: Herhangi bir varlık, olay ve insan karşısında, sahip olduğumuz dünya görüşü, hayat tecrübesi, kültür, yaş, meslek, cinsiyet, ruh hali ve yere göre aldığımız algılama, idrak etme ve yargılama tavrıdır.

A. Hâkim Bakış Açılı Üçüncü Tekil (O) Anlatıcı (İlahi/Tanrısal bakış açısı):

Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir, görür ve duyar. Kahramanların gönlü veya kafasından geçenleri okumaya kadar uzanır. Anlatıcı, anlattığı olayların dışında durur, gören durumundadır. Üçüncü tekil şahıs ağzıyla konuşur. Yazarın dilini kullanır ve bu sebeple ona “yazar-anlatıcı” da denilir.

Zaman zaman okuyucu ile diyaloga girmekten, onlarla sohbet etmekten ve onlara yol göstermekten geri durmazlar.”Lafa nasıl başlayacağını düşünüyor ve…”

B. Kahraman Bakış Açılı Birinci Tekil (Ben) Anlatıcı:

Kahramanlardan birisidir. Bu anlatıcı, aynı zamanda olay örgüsünün bütün yükünü üstlenen asıl kahraman olabileceği gibi, daha da geri planda yer almış kahramanlardan biri de olabilir. Bir insanın sahip olduğu veya olabileceği bilme, görme, duyma, yaşama imkânları ile sınırlıdır.

Her zaman kendi yaşadıkları, bildikleri, duydukları ve hissettiklerini öne çıkarır. Kahraman anlatıcının söz konusu olduğu roman ve hikâyeler, çoğunlukla “otobiyografik” karakterlidir.

Kahraman anlatıcı, kendi dil ve üslubunu kullanır ve birinci tekil şahıs ağzıyla konuşur. Okuyucu ile daha sıcak, samimi ve inandırıcı bir diyalog kurmasıyla okuyucuya daha yakındır. Özellikle eserin hatıra defteri, günlük, mektup tarzında kaleme alınması, bu etkiyi daha çok güçlendirir.

“Çok çalışıyorum. Onlardan ziyade kendim için…”(Reşat Nuri Güntekin- Çalıkuşu)

Bu sıkıntıların başında “bakış açısı”ndaki sınırlılık gelir. Böyle bir anlatıcıyı tercih etmiş olan bir yazar, eserinin itibari dünyası çok büyük ölçüde tek bir kişinin yaşadıkları, bildikleri, gördükleri, yorumları ile sınırlandırmış olur ki, hâkim bakış açılı anlatıcıya göre, bu, çok daha geniş imkânların bir tarafa itilmesi anlamına gelir.

Bir başka sıkıntı, okuyucunun, anlatıcı ile yazar arasında ilişki kurma kolaycılığına zemin hazırlamasıdır. Pek çok okuyucu, hatta eleştirmen, ciddi bir araştırmaya lüzum görmeden eserdeki ben anlatıcı ile yazarı özdeşleştirmeye kalkışır.

C.  Müşahit/Gözlemci Bakış Açılı (Ben veya O) Anlatıcı:

İtibarı dünyada olup bitenleri, sadece müşahede etmekle yetinir. İkinci aşamada da gözlemlerini adeta bir tarafsızlığı ile okuyucuya nakleder. Bir “yansıtıcı” konumundadır. Çok daha az bilgilidir. Onun bilme, görme, duyma yetenekleri geçmiş ve geleceğe uzanmadığı gibi, kahramanların ruh hallerine de yetişemez. Hem üçüncü tekil hem de birinci tekil olabilir. Anlatıcının bakış açısı sınırları ve anlattıkları karşısındaki tutumuna dikkat etmek zorundadır.

D. Çoğulcu Bakış Açısı ve Anlatıcıları:

Anlatıcılardan iki veya daha fazlasının aynı eserde kullanılması tarzıdır. Asıl çoğulcu bakış açısı, tek bir anlatıcının esas olduğu eserde, olay örgüsünde yer alan kahramanlardan birkaçının da bakış açılarına yer verilmesi biçiminde gerçekleştirilir. Bu tür bir tavır, (X) olayının okuyucuya takdimini daha çok inandırıcı hale getirecek ve okuyucuyu tek bir anlatıcının esiri olmaktan kurtaracaktır. Örneğin Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı’nda çoğulcu bakış açısı yöntemi kullanılmıştır.